“Bir kurum ancak değerleriyle var olur”

“BU Değerleri Unutmayalım” buluşmalarının dördüncüsü Boğaziçi Üniversitesi’ne yıllarca emek vermiş ve 1992-2000 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Rektörü olarak görev yapmış Emeritus Prof. Dr. Üstün Ergüder için düzenlendi. 6 Aralık’ta düzenlenen ve Ergüder’in ailesi, çalışma arkadaşları ve öğrencilerinden çok sayıda ismin katıldığı etkinlik duygu dolu anlara sahne oldu.

Boğaziçi Üniversitesi’nin değerlerini korumak ve geleceğe taşımak amacıyla başlatılan ve daha önce Prof. Dr. Mustafa Dilber, Prof. Dr. Vedat Yerlici ve Prof. Dr. Oya Başak için düzenlenen “BU Değerleri Unutmayalım” buluşmalarının bu defa Emeritus Prof. Dr. Üstün Ergüder ve sevenlerini ağırladı. “BU Değerleri Unutmayalım” buluşmalarının yaratıcılarından Nuri Çolakoğlu’nun bu buluşmaların nasıl ortaya çıktığını misafirlerle paylaşan konuşmasıyla açılan etkinliğin moderatörlüğünü Mehmet Yaltır üstlendi. Robert Koleji’nden Boğaziçi Üniversitesi’ne aktarılan değerlerin taşıyıcılarına şükranlarını iletmek için “BU Değerleri Unutmayalım” buluşmalarını tasarladıklarını paylaşan Yaltır, Prof. Dr. Üstün Ergüder’in yükseköğretim konusuna titizlikle eğilen çözüm odaklı kişiliğini vurguladı.

Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Atay, Prof. Dr. Mehmed Özkan adına buluşmanın açılışını yaptığı için onur duyduğunu belirterek Üstün Ergüder’le nasıl tanıştığını misafirlere aktardı: “Kendisini ilk defa rektörlük seçimleri için yaptığı konuşmada dinlemiştim. ‘Ben tenis oynarken işler aksamadan yürüyecek’ dediğinde çok şaşırmıştım ama 8 yıl boyunca hayatımızı nasıl iyi bir yönde değiştirdiğine şahit oldum.” Atay, sözlerini Üstün Ergüder’le çalışmış olmaktan gurur duyduğunu belirterek sonlandırdı.

“Babam sadece benim değil, herkesin kahramanı oldu”

Üstün Ergüder’in ailesinin de katıldığı buluşmada, Ergüder’in eşi Rukiye Ergüder duygularını misafirlerle paylaştı. Boğaziçi Üniversitesi’nin hem öğrencileri hem de akademisyenleriyle sürekli işlenmesi gereken bir elmas madeni gibi olduğunu ifade eden Rukiye Ergüder, Üstün Ergüder’in bu konudaki emeklerine karşı gösterilen vefaya kıymet veren herkese teşekkürlerini iletti. Üstün Ergüder’in büyük kızı Faika Ergüder ise çocukluğunu geçirdiği Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nün anılarındaki yerini aktardı: “Bu üniversitenin benim için çok ayrı bir yeri var, çocukken bu kampüste yaşardım ve burası benim için fantastik bir yerdi. Bu krallığın da benim gözümde bir prensi vardı: babam. Yıllar geçtikçe gördüm ki babam sadece benim değil, hayatına dokunduğu herkesin kahramanı olmuş.” Babasının hiyerarşi barındırmayan samimiyetiyle karşılaştığı herkesin gözünde çok sevilen biri olduğunu dile getiren Faika Ergüder, “Ne mutlu ki onlarca öğrenciye, iş arkadaşıma ilham kaynağı olabilmişsin, benim de hala kahramanımsın” sözleriyle duygularını ifade etti.

Prof. Dr. Üstün Ergüder’in diğer kızı Canan Ergüder de babasının hayatındaki yerini misafirlerle paylaştı: “Birçoğunuz babamı Boğaziçi Üniversitesi’ne ve eğitim sistemine yaptığı katkılarla tanıyor. Benim için ise babam renklerini, kokularını hâlâ duyduğum anılarımın ana karakteri olmasının yanı sıra bunca yıl sonra saf ve temiz kalmayı başarabilmiş kocaman bir çocuk.” Canan Ergüder sözlerini hayatta zorluklarla karşılaştığında hayatla oyun oynaması gerektiğini babası sayesinde öğrendiğini belirterek bitirdi.

Prof. Dr. Üstün Ergüder’in aile üyelerinin konuşmalarının ardından Ergüder’in hayat hikâyesini ve Boğaziçi ile ilişkisini anlattığı bir video gösterimi gerçekleşti. 1948’de Robert Koleji’ne geldiği andan itibaren Boğaziçi’nin İstanbul’daki ailesi gibi olduğunu vurgulayan Ergüder, 1980’li yıllarda üniversitelerin karşılaştığı sıkıntılı dönemlerde kurumun özerkliğini korumak için sürdürdükleri mücadeleleri de misafirlerle paylaştı. Rektörlük seçimlerinin üniversite içinde yapılması geleneğini nasıl hayata geçirdiklerini de aktaran Ergüder, rektörlük görevi boyunca kurumun iyileştirilmesi ve araştırmaya ağırlık veren bir üniversite haline gelmesi için uğraştığını dile getirdi. “Rektörlük görevim boyunca çok stres altında olduğum zamanlar oldu, siperlerde savaşmanın ne demek olduğunu öğrendim ama aynı zamanda çok da sevdim” diyerek anılarını paylaşan Ergüder, görev süresinin sonunda rektörlüğü Prof. Dr. Sabih Tansal’a devretmesine rağmen kalbinin her zaman Boğaziçi’nde attığını vurguladı.

Çalışma Arkadaşlarının Gözünden Üstün Ergüder

Buluşmada Prof. Dr. Üstün Ergüder’in çalışma arkadaşları da anılarını ve duygularını paylaşma fırsatı buldu. Üstün Ergüder’in Robert Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi bağlantısında önemli bir blok olduğunu ifade eden Prof. Dr. Sabri Sayarı, bir siyaset bilimci olarak da Türkiye’de siyaset biliminin gelişmesinde Ergüder’in önemli bir yeri olduğunu belirtti. Prof. Dr. Metin Heper ise 1964’teki tanışmalarından beri Ergüder’le hep yakın arkadaş kaldığını ifade ederek Ergüder’in arkadaşı olmaktan her zaman onur duyduğunu dile getirdi. Üstün Ergüder’in farklı gruplara ulaşabilen yönünü vurgulayan ise Prof. Dr. Gürsoy Ulusoy oldu. Ulusoy, Ergüder’in rektörlük görevi boyunca tabana yayılan bir karar alma mekanizmasını uyguladığını ifade ederek kendisinden çok şey öğrenmiş olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Üstün Ergüder’in Robert Koleji’nden arkadaşı olan Prof. Dr. Mustafa Dilber ise “Üstün Ergüder çok layık olduğu rektörlük makamına geldiğinde sahanın meydana çevrilmesi, Superdorm’un yapılması gibi çok sayıda kalıcı değişikliğe imza atmıştır” sözleriyle Ergüder’in adil ve eşitlikçi idareci yönüne vurgu yaptı. Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde yer alan sahanın meydana çevrilmesi sürecini misafirlerle paylaşan Prof. Dr. Turan Durgunoğlu ise, Ergüder’in kampüslere yaptığı fiziki katkılarından bahsetti. Prof. Dr. Üstün Ergüder’in rektörlüğü döneminde rektör yardımcılığı görevini yürütmüş ve daha sonra rektörlüğü kendisinden devralmış olan Prof. Dr. Sabih Tansal, Üstün Ergüder’in rektörlük seçimlerini üniversite içinde başlatmaya yönelik girişimleri sayesinde Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni bir çığır açılmış olduğunu vurguladı.

Öğrencilerinin Gözünden Üstün Ergüder

Prof. Dr. Üstün Ergüder’in öğrencilerinden Prof. Dr. Kemal Kirişçi orta sahanın meydana çevrilmesi sürecinde Ergüder’le yaşadıkları anılara atıf yaparak Ergüder’i her zaman saygıyla anacaklarını iletti. Ergüder’in önce bölümde sonra da iş hayatında öğrencisi olduğunu belirten Metin Göksel ise, Üstün Ergüder’in üniversitenin tüm bileşenlerini idarenin içine yerleştirmeye verdiği önemden bahsetti.

Bir Eğitimci Olarak Üstün Ergüder

Prof. Dr. Üstün Ergüder’in eğitim sisteminin iyileştirilmesi yönündeki katkıları da “BU Değerleri Unutmayalım” buluşmasının önemli başlıkları arasındaydı. Bu konuda söz alan Prof. Dr. Ahmet Demirel, Ergüder’in Robert Koleji’nin ortaokul bölümü kapanınca Hisar Eğitim Vakfı’nın kurulmasındaki katkılarından bahsederken, Özyeğin Üniversitesi Kurucusu Hüsnü Özyeğin ise, Ergüder’in Özyeğin Üniversitesi’ni kurma aşamasında danıştığı ilk isim olduğunu vurgulayarak onun deneyim ve birikimlerinden çok yararlandığını ifade etti.

Üstün Ergüder’in Boğaziçi Üniversitesi’nin mezun ve mensupları için özel bir yerde olduğunu dile getirerek sözlerine başlayan İstanbul Teknik Üniversitesi eski rektörlerinden Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, Ergüder’in yükseköğretimde kalite kavramının öncüsü olduğunun altını çizdi. Sağlamer, aynı zamanda Ergüder’in sadece yükseköğretimle değil, sınırları ve kurumları açan bakış açısıyla 12 yıllık temel eğitimle ilgili de önemli çalışmalara imza attığını belirtti.

Üstün Ergüder’in eğitimci yönünü misafirlere aktaran bir diğer isim de YÖK eski başkanlarından Prof. Dr. Kemal Gürüz oldu. Gürüz, hem meslektaşı hem de dostu olarak Ergüder’den üniversitelerin özerkliğini koruma konusunda çok şey öğrendiğini paylaştı ve Ergüder’in her şeyden önce yükseköğretim konusunda dünyanın önde gelen bilim insanlarından biri olduğunu ifade etti. Üstün Ergüder’in uluslararası çapta yükseköğretim konusunda gerçekleştirdi çalışmalar ise Prof. Dr. Mohammed Loutfi tarafından paylaşıldı. Prof. Dr. Üstün Ergüder’in eğitim sistemine yönelik yaptığı en önemli katkılarından biri olan Eğitim Reformu Girişimi’nden ERG Direktörü Batuhan Aydagül, Ergüder’in temel eğitim konusundaki çalışmalarıyla Türkiye demokrasisine de katkı yapmış olduğunu ifade etti.

Sınıf Arkadaşlarının Gözünden Üstün Ergüder

Ergüder’in sınıf arkadaşı Prof. Dr. Ekrem Ekinci, Ergüder’in değişim ve atılım dönemlerinde Boğaziçi Üniversitesi kültürünü korumaya her zaman dikkat ettiğini vurgulayarak, rektörlük görevi boyunca da kurumun demokratik ve özgürlükçü yapısını korumaya gayret ettiğini ifade etti. Ekinci aynı zamanda kurumun toplumun sorunlarına eğilen bir yapıya kavuşmasında da Ergüder’in önemli bir yeri olduğunu paylaştı.

Üstün Ergüder’in Albert Long Hall, Superdorm, Üstün Ergüder Quadrangle, Rektörlük Konferans Salonu, I. Kız Yurdu Restarasyonu, ve Mithat Alam Film Merkezi gibi Boğaziçi Üniversitesi kampüslerine yaptığı fiziki katkıların gösterildiği sunumdan sonra Ergüder’in Boğaziçi’ne en önemli miraslarından biri olan tarihi orgda Tarkan Şendal bir dinleti sundu. Şendal’ın performansının ardından söz alan Emeritus Prof. Dr. Faruk Birtek ise Ergüder’in yenilikçi yönüne dikkat çekerek Boğaziçi Üniversitesi’ni en iyi temsil eden Güney Kampüs’teki meydanın oluşturulmasında gösterdiği gayretten dolayı Ergüder’e teşekkür etti.

“Bir kurum ancak değerleriyle var olur”

“BU Değerleri Unutmayalım: Üstün Ergüder” buluşmasında son olarak Prof. Dr. Üstün Ergüder söz aldı. Ergüder, buluşma boyunca duygularını paylaşan herkese çok teşekkür ederek önemli olanın kendisi hakkında söylenenler değil, kurumda değerlere verilen önem olduğunu vurguladı. “Güçlü bir kurum olmaya devam etmek için değerler etrafında birleşmek gerekir” sözleriyle duygularını paylaşan Ergüder, hayatı boyunca yanında olan ailesine ve iş arkadaşlarına teşekkür ederek her şeyi onlar sayesinde başarmış olduğunu belirtti. Ergüder “Bu kurumun kıymetini bilmemiz lazım. Boğaziçi, her değişim ortamında korunması gereken bir yer” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.


Haber: Gizem Seher / Kurumsal İletişim Ofisi

Fotoğraflar: Kenan Özcan