BÜ'yülü bir Gün'de ''Yarından Sonra'' her yönüyle hayat konuşuldu

Boğaziçi Üniversitesi ‘’Daha iyi bir gelecek için, yarından sonrasını şekillendiren üniversite’’ mottosuyla mezunlarını ve Boğaziçi dostlarını BÜ ‘yülü Bir Gün’de bir araya getirdi. Boğaziçi Üniversitesi’nin gelenekselleşen renkli mezun buluşmasında ‘’Yarından Sonra’’ çatı konseptiyle bu yıl geçmiş, bugün ve gelecek üzerinden ‘’Hayat’’ın farklı kulvarlarına dair konuşmalar ve konuklar yer aldı. BÜ ‘yülü Bir Gün’’, beşinci yılında yine dopdolu bir içerikle konuklarını ağırladı. Kuruluşundan bu yana, eğitim, araştırma ve toplumsal katkıda öncü konumuyla geleceği şekillendiren bir eğitim kurumu olan Boğaziçi Üniversitesi ‘’BÜ ‘yülü Bir Gün’’de yarından sonrasını düşünen, tartışan, irdeleyen konu ve konuklarıyla, mezunlarını ve Boğaziçi dostlarını Güney Kampüs’te buluşturdu.

Üstün Erdüger
Zafer Yenal
Ali Tekcan
Ediz Hun
Harun Tekin
Feyza Akınerdem,Nükhet Sirman
Birhan Keskin

Üstün Ergüder’le geleceğe bakış

Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Zafer Yenal’ın hoş geldiniz konuşmasıyla başlayan açılış programında, ana konuşmacı olarak Boğaziçi Üniversitesi eski rektörlerinden Prof. Dr. Üstün Ergüder; ’2030’lu Yıllara Doğru Yükseköğretim ve Boğaziçi Üniversitesi’’ başlıklı konuşması ile yer aldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin geçmişten günümüze kültür ve geleneğini korumak için azami çaba sarf ettiğini belirten Prof. Dr. Üstün Ergüder; “Türkiye’nin Boğaziçi üniversitesi gibi bir üniversiteye ihtiyacı var. Türkiye’nin Boğaziçi’nden beklentisi lider bir üniversite olması. Korunması gereken bir kurum. Türkiye’nin katma değer ve inovasyon üreterek hedeflendiği üzere orta gelir tuzağından çıkabilmesi için Boğaziçi gibi kurumlara ihtiyacı var. Boğaziçi bu anlamda lokomotif olmaya aday bir üniversitedir” dedi.

Aptullah Kuran ile Boğaziçi Üniversitesi’nin kuruluş öyküsü

Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Kültür ve Sanat Komisyonu bünyesindeki BUKAL’ın (Boğaziçili Kal) BÜ’yülü Bir Gün çatısı altındaki etkinlikleri arasında “Yarından Sonrası İçin Geçmişe Bakmak” paneli yer aldı. Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu, Prof. Dr. Çiğdem Kafescioğlu, Prof. Dr. Ekrem Ekinci, Prof. Dr. Güven Alpay, Prof. Dr. Mustafa Dilber, Prof. Dr. Oya Başak, Prof. Dr. Özer Ertuna ve Bülent Becan’ın katıldıkları panelde ‘’Prof.Dr. Aptullah Kuran ile Boğaziçi Üniversitesi’nin Kuruluş Öyküsü ve Geleceğine Yönelik Çalışmalar’’ konuşuldu. Ekrem Ekinci’nin modere ettiği panelde Boğaziçi Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Aptullah Kuran’ın dürüst akademik kişiliği, mimariden sanata ve bilime uzanan engin bilgi birikimi vurgulandı ve kendisiyle çalışma fırsatı bulmuş olan panelistlerden anılar dinlendi.

Aptullah Kuran ülkemizde ender bulunan bir aydın tipiydi

Panelistlerden Prof. Dr. Güven Alpay, Aptullah Kuran’ın Türkiye’de çok rastlanmayan bir aydın tipi olduğunu vurgulayarak Kuran’ın çok yönlü kişiliği ve derin bilgi birikiminden etkilendiğini anlattı.

Alpay, Kuran’ın ilkelerine sadık, dürüst ve mutevazi yaşam tarzıyla bilinen bir yönetici olduğunu vurgulayarak ‘’Bana ailesinden kalan bir nasihat olduğunu söylemişti; o da yönetilenler daima yöneticiyi örnek alırlar. Bu bir Türk-Osmanlı geleneğidir’ nasihatıydı. Aptullah Bey beni Boğaziçi Üniversitesi’nin kuruluş sürecinde birlikte çalışmaya davet etti ve ilk iş olarak bana Satın Alma Yönetmeliği’nin hazırlanması görevini verdi. Kendisiyle çalışmaktan onur duydum hatta sık sık eşime de dediğim gibi onunla çalışmak Mimar Sinan gibi bir ustanın yanında taş işçisi olmak gibiydi . Zamanla o taşa hayat verenlerden biri de ben olmuştum, Aptullah Kuran beni yetiştirmişti’’ diye konuştu.

Prof. Dr. Oya Başak, Aptullah Kuran için ‘’Tanıdığım en dürüst, en çelebi, en prensip sahibi insanlardan biriydi’’ ifadelerini kullanırken Prof. Dr. Çiğdem Kafescioğlu, Kuran’ın sadece Boğaziçi Üniversitesi’nin kurucu rektörü olmakla kalmayıp Tarih Bölümü’nün de kurucusu olduğunu vurguladı. Kafescioğlu, Kuran’ın Türk modern mimarisi, Osmanlı mimarisi, koruma ve restorasyon gibi alanlardaki engin bilgisiyle vizyonu açık, edinilmiş kalıplara sığmayan bir mimarlık tarihçiliğine imza attığına değindi.

Prof. Dr Ali Tekcan ile bellek üzerine

 “Hatırladıklarımızla Geçmişimiz, Bugünümüz, Yarınımız” başlıklı konuşmasıyla Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünden Prof. Dr. Ali Tekcan, “Bellek nedir? Belleğimize güvenebilir miyiz?” konularında merak uyandırıcı bir konuşma yaptı. Belleğin bir kutu veya bilgisayar gibi durağan bir kavram olmadığını, sürekli yenilenip değiştiğini söyleyen Tekcan, Örneğin, geçmişteki bir olaydan bahsederken, daha önce bu konu sizi üzmüş olsa bile bugün gülerek bahsedebiliyorsunuz. Deneyiminiz her ne kadar aynı olsa da o konudaki hisleriniz, olayı anlatma ve hatırlama biçiminiz değişiyor” diye ekledi. Ali Tekcan, insanların yakın geçmişte yaşadıklarının yanı sıra en çok 15-25 yaşları arasındaki anılarını sıklıkla daha net hatırladıklarını belirterek bu durumu bu yaşlarda zihinsel becerilerimizin daha yüksek olmasına ve hayattaki ilklerimizin bu dönemde yaşanmasına bağlayarak sözlerini şöyle noktaladı: “Bazı durumlarda, insanların yaklaşık %25’i hiç yaşamadığı olayları yaşamış gibi hatırlayabiliyor ve bunu size anlatabiliyor. Hatta bu durum eğer sahte fotoğraflar vb. görsel dürtülerle beslenirse %60’lara kadar çıkabiliyor. Bu da belleğimizin ve anılarımızın manipüle edilebileceğinin bir kanıtı. Ancak yine de günlük hayatta belleğimize rahatlıkla güvenebiliriz”.

Ediz Hun: Çevre felaketi kapımızda, kaynak kullanımında  ortak şuur önemli

’Sosyoekonomik Kalkınmada Doğa-İnsan İlişkileri’’ başlığında ise sinema oyuncusu ve çevrebilimci Ediz Hun katılımcılarla buluştu.  

Dünyada yedi milyar 661 milyon insanın yaşadığına işaret eden Ediz Hun “ 214 yıl öncesinde sadece 1 milyardı. Katlanarak ve katlanarak gelen bir artış söz konusu. Bu arada insan nüfusu ile birlikte karbondioksit salınımı, metan salınımı da arttı ve hızla artacak. Bundan dolayı iklimler arasında bir kaos oluşuyor. Dünya nüfusunun yüzde 36’sı iki ülkeden oluşuyor Çin ve Hindistan. Çevreyi bozan nüfus artışı. Bu resimde Antarktika ve karadaki buzullar sahneye çıkıyor. Onların erimemesi lazım. Çevre konularında birincil etmen nüfus. Doğa nasıl bu rakamlarla baş etsin? Ortalama bir insan günde 5 litre atık üretiyor. 18 milyonluk İstanbul’da günde toplam 90 litre atık çıkıyor. Modern ekonomiler doğayı tahrip ederek büyüyor ve bir çevre felaketiyle baş başayız. Ne yapmamız lazım? Tüketimi mutlaka kontrol altına almamız lazım. Kaynak kullanımında  ortak bir şuura ulaşmamız lazım’’ saptamasında bulundu.

Harun Tekin: Müzikte görselliğin otoriter üstünlüğü altında yaşıyoruz

BÜ’yülü Bir Gün’ün konuklarından, mor ve ötesi grubundan müzisyen ve aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Felsefe ve Psikoloji bölümü çift ana dal mezunu Harun Tekin (’01) ‘’Müziğin Değişen Dünyası’’ üzerine yaptığı konuşmada günümüzde müzik ve dinleyici arasındaki ilişkiye değindi.

Prof. Dr. Zafer Yenal’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen sohbette ünlü müzisyen, sonuç değil süreç odaklı ve öğrenme sevgisinin deneyimlendiği bir yer olan Boğaziçi Üniversitesi’nde okumuş olmanın müzisyenlik yolculuğuna da yansıdığını aktardı.

Harun Tekin, konuşmasında müziğin değişen dinamiklerini ve günümüzde müzik- dinleyici ilişkisini ele aldı. CD, plak, kaset gibi uzun süredir kaybolmaya yüz tutmuş formatların günümüzde hızla yok olduğunu belirten Tekin bu değişimin diğer yüzü olarak müziğin dijital platformlardaki yükselişine dikkat çekti. Bu değişimin dinleyicinin tercihlerine de etki ettiğini belirten Tekin ‘’Bu durumun yansımalarından en önemlisi artık görselliğin otoriter üstünlüğü altında yaşamamız. Bugün video klibi olmayan bir şarkı artık var olamıyor çünkü dinlenmiyor. Dinlenen müziğin ses kalitesi de değişti ancak bu bir ara dönem. Müzik dinleyicisi de artık tek bir janr’a bağlı değil, farklı arayışlar içerisinde’’ diye konuştu.

Armağan Portakal ile ‘’Toprağın Ritmi’’

Çiftçi ve yazar Armağan Portakal ise ‘’Toprağın Ritmi’’ başlığıyla BÜ'yülü Bir Gün'de mezunlarla ve Boğaziçi dostlarıyla bir araya geldi.  Kurumsal hayatı bırakarak çiftçilik yapmaya nasıl başladığını katılımcılarla paylaşan Portakal, bu kararı almasına yol açan komşusuyla yaşadığı bir anısını aktardı: “Bir dönem 2 yıl kadar Sığacık’ta yaşadık. Oranın yerlisi her gün tarlaya gidip gelen çiftçi komşularımız vardı. Beraber çay içtiğimiz bir gün ben tanımadığım bir meyveyi görüp ne olduğunu sordum. O an ilk psikolojik tokatımı yedim. Komşum bana bu yaşa gelene kadar nasıl hiç taze ceviz görmediğimi sordu. O gün fark ettim ki kendimizi bu hayata o kadar kaptırmışız ki ağacın meyvesini bile tanıyamıyoruz ve kısa bir süre sonra da kurumsal hayatı bıraktım.” Sonraki yaşamını okyanusta özgür bir balık olmaya benzeten Portakal, ‘’Doğanın bizim gibi rakamlarla metrik ayarı yok. Bunu öğrenmek de benim tabiatın içinde sadece bütünün bir parçası olduğumuzu anlamamı sağladı’’ diye konuştu.

''Endüstri 4.0 ile Dijitalleşen İş Hayatı’’

‘’Endüstri 4.0 ile Dijitalleşen İş Hayatı’’ panelinde ise Ali Kerem Bilge, Prof. Dr. Lale Akarun, Ömer Burhanoğlu ve Sertaç Yerlikaya yarından sonrasının iş dünyası üzerine bir projeksiyon sundular. Otomotiv sektörünün önemli isimlerinden biri olan Boğaziçi Mühendisliği Makine Mühendisliği Bölümü mezunu Ömer Burhanoğlu, insan-makine ilişkisinde yaşanan gelişimlerin otomotiv dünyasını nasıl etkilediğini paylaştı: “Endüstri 4.0 ile dünyanın neresinde olursanız olun aynı kalite ve standartlardaki ürünlere ulaşabiliyorsunuz, bizim de bu rekabetin dışında kalmamamız için iş modellerini değiştirmeye ihtiyacımız var.” Yeni iş modellerinde otoritenin insandan alınarak algoritmalara devredileceğinden bahseden Burhanoğlu, dijitalleşmenin insan hayatını kolaylaştırmanın yanında kontrol etme tehlikesini de barındırdığını ifada etti.

Dijitalleşen dünyaya gelecek nesillerin nasıl hazırlanacağı konusundaki deneyimlerini aktaran Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Lale Akarun, enformatik alanında önde gelen kurumlardan biri olan Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde kurulmuş “Endüstri 4.0 Platformu” ile teknoloji üretenleri ve tedarikçileri bir araya getirmeyi amaçladıklarını belirtti. Gençleri dijitalleşen geleceğe hazırlama konusunda ise “Bu teknolojileri kimden öğrendiğiniz çok önemli. Önemli olan sadece veriyi vermek değil, hala insanların etik kurallar çerçevesinde düşünüp neyin iyi bir çözüm olacağını belirlemesine ihtiyacımız var” diyen Akarun, yapay zeka sayesinde gelecekte insanların rutin işlerden kurtularak insani çözüm gerektiren işlere yoğunlaşabileceklerini vurguladı.

Dijitalleşen dünyada yaratıcılık gerektiren işlerin gelişim sürecini aktaran Ali Kerem Bilge, günümüzde herhangi bir algoritmaya ihtiyaç duymadan kendi kendine hareket eden ve gelişen dijital sanatların gündemde olduğunu ifade etti. Bilge aynı zamanda, Türkiye’de sanatsal üretimin iyi bir seviyede olduğunu paylaşarak dijital dünyayı yakından takip eden gençlerin kariyerlerinde çok hızlı bir şekilde ilerleyebileceklerini dile getirdi.

 ‘’Şiir, Hayat ve Ötesi’’

‘’BÜ’yülü Bir Gün” ün konukları arasında şair Birhan Keskin de yer aldı. Keskin ve Doç. Dr. Zeynep Uysal, “Şiir, Hayat ve Ötesi” başlığında bir 21. yüzyıl şairinin gözünden dünyaya ve hayata bakış açılarını ele aldılar. Bir şairin ortaya çıkmasının dünyaya dair acısını ve derdini ortaya koymasıyla başladığını dile getiren Birhan Keskin, şiir yazmanın aslında şairin derdini ortaya koyma biçimi olduğuna inandığını söyledi. Hızla değişen dünyada doğayla nasıl bir ilişki kurduğundan da bahseden Keskin, “Kendimizi ifade etmek, dili çoğaltmak için bizim dışımızdaki dünyaya da ihtiyacımız var” diyerek şiirinde doğaya neden bu kadar çok yer verdiğini açıkladı. Şiirlerinde medeni ve barbar olma hallerine sıkça değinen şair, insanın ne kadar medeni olursa olsun barbar tarafının aynı kaldığına ve farklı kural sistemleri oluştursa da bu yönünün değişmediğine inandığını da mezunlarla paylaştı.

‘’Dizilerle Türkiye Sosyolojisi: Kahramanlar, Kötüler, Kurbanlar’

’Dizilerle Türkiye Sosyolojisi: Kahramanlar, Kötüler, Kurbanlar’’ başlıklı oturumda ise Prof. Dr. Nükhet Sirman ve araştırmacı Dr. Feyza Akınerdem diziler üzerinden Türkiye'yi anlamak üzerine çeşitli gözlemlerini aktardılar. Son dönemdeki tv dizilerinde kötülüğe ve kötülere daha fazla alan açılması; gri alanlardan hikâyelerin azalması, güçlü kadın karakterlerin yer aldığı dizilerin yeterince izleyici toplamaması gibi konulara değinen konuşmacılar, Türkiye’nin atmosferi değiştikçe dizilerin de atmosferinin değiştiğine; kamusal alan genişlediğinde hikâye çeşitliliği ve buna bağlı olarak içerik zenginliğinin arttığına vurgu yaptılar.

BÜ’yülü Bir Gün’de ayrıca BUKAL katkılarıyla ‘’Tünellerde Aptullah Kuran Eserleri Sergisi’’, Boğaziçi Filarmoni Orkestrası ile Güney Meydan Açık Hava Konseri, Geçmişten Günümüze Tarihi Binalarıyla Kampüs Turu gerçekleştirildi. Aşiyan Müzesi’nde Boğaziçi Üniversitesi Türk Sanat Müziği Korosu konseriyle etkinlik sona erdi.

 

Haber: Kurumsal İletişim Ofisi

Fotoğraflar: Kenan Özcan

  • Üstün Erdüger
  • Zafer Yenal
  • Ali Tekcan
  • Ediz Hun
  • Harun Tekin
  • Feyza Akınerdem,Nükhet Sirman
  • Birhan Keskin