‘’Gerçekliğe dair eski modelleri rafa kaldırma zamanı geldi; yepyeni kavramlara ihtiyacımız var ’’

Düzen ve kaos birbirini nasıl tamamlıyor? Birinin yokluğunda diğeri varolurken bu iki kavram günlük hayatta ve bilim dilinde ne zaman benzeşip ne zaman ayrılıyor? Boğaziçi Üniversitesi’nin BÜ + Etkinlikleri çerçevesinde, bilimsel merak, özgür düşünce ve yaratıcı fikirlerin oluşmasına katkı sağlamak amacıyla başlattığı “Açık Ders”lerin ikinci dönemi Prof. Dr Levent Kurnaz’ın “İklim Değişikliğinin Dünya ve Türkiye’ye Etkileri” başlıklı dersiyle başlamıştı. Açık Ders dizisi 9 Aralık’ta Prof. Dr. Yağmur Denizhan’ın "kaos" üzerine dersiyle devam etti.

1988’den bu yana Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü’nde ders vermekte olan Prof. Dr. Yağmur Denizhan, 9 Aralık Cuma günü ‘’Belirsizliğin Modellenmesi, Öngörülebilirlik ve Kaos’’ üzerine merak uyandırıcı bir seminer verdi. Fulya Sanat Merkezi’nde yer alan ‘’Açık Ders’’ler, Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’nin (BÜYEM) katkıları ve Beşiktaş Belediyesi’nin işbirliğiyle düzenleniyor.

Prof. Dr.Yağmur Denizhan ile Açık Ders semineri öncesinde, belirsizlik ve kaos üzerine konuşurken aynı zamanda kaos kavramını günlük hayatımızdaki algılayışımıza, ABD seçimlerinden iklim değişikliğine kadar öngörülemez sonuçlar yaratan çeşitli olgulara ve bilimin ‘’kaos’’a yaklaşımına değindik.

 Açık Ders seminerinizin içeriği hakkında bilgi alabilir miyiz?

Yağmur Denizhan- Çok kabaca sınıflandıracak olursak, davranışı belirsiz ve kestirilemez görünen bir sistemi modellerken iki temel felsefi yaklaşımdan biri benimsenir: Ya belirsizliğin sistemin içkin bir özelliği olduğu, sistemin bünyesinde nedensellik ilkesine uymayan bir rastgelelik unsuru bulunduğu varsayılır; ya da sistemin aslında tamamen deterministik olduğu, yani belirli nedensellik ilişkilerine dayalı bir şekilde davrandığı, ancak bilgi yetersizliğimizden kaynaklanan bize özgü bir belirsizliğin var olduğu kabul edilir.

Rastgelelik barındıran bir sistemin ileride neler yapacağını tam olarak öngöremememiz doğaldır. Olsa olsa olasılık hesapları yapar ve tekrarlanan olaylarda ortalama ve benzeri istatistikleri doğru tahmin etmeyi umabiliriz. Halbuki deterministik olarak modellenen bir sistem söz konusu olduğunda, bilim ve teknoloji ilerledikçe sisteme dair bilgi eksikliklerimizi gidermemiz, sistemi daha iyi modelleyip daha hassas ölçümler yaparak nasıl davranacağını giderek daha iyi kestirmemiz beklenir. Geleneksel görüşü özetleyecek olursak; deterministik sistemler özünde öngörülebilirdir, yeterli bilgi sahibi bir gözlemci sistemin ne yapacağını kestirebilir.

İşte, 1970’lerden başlayarak hızla popülerleşen Kaos Teorisi tam da bu konudaki ezberi bozdu, bazı özel koşulları sağlayan deterministik sistemlerde uzun vadeli öngörünün asla mümkün olamayacağını ortaya koydu. Özellikle dijital bilgisayarların ilerlemesiyle mümkün hale gelen benzetim çalışmaları, aslında matematiksel açıdan oldukça derin olan bu konunun basit görselleştirmelerle popüler düzeyde tanıtılmasına olanak tanıdı.

“Deterministik kaos” üzerine yapılan çalışmalar özellikle “kararlı kaotik rejim”ler üzerinde yoğunlaştı. Bundan kasıt, deterministik bir sistemin asla kendini tekrarlamadan sürdürdüğü, rastgele gibi görünen, ama belli sınırlar dahilinde kalan ve bazı istatistiksel özellikleri sabit kalan bir devinim biçimi. Bu, aslında bir cins karmaşık ve dinamik denge durumu.

Açık Ders seminerinde Kaos Teorisi’nin temel kavramlarından bahsederek; bu bağlamda kastedilen “kararlı kaotik rejim” ile gündelik dilde kullanılan kaos kavramı arasındaki benzerlik ve farklılıkları masaya yatırmayı tasarlıyorum.

Günlük hayatta kaos ne anlama geliyor?

Yağmur Denizhan –Belirsizlik, gündelik dilde genellikle negatif olarak algılanan ve aktarılan bir kavram. İnsanın belirsizlikten kurtulma konusundaki kaygısının en temel nedenlerinden biri, eylemde bulunma zorunluluğu. Hayatın karşımıza çıkardığı çeşitli durumlarda bizim için en doğru olacak eylemi seçebilmek için elimizdeki bilgilerin ve modellerin belirli olmasını istiyoruz. Eylemimizin ne sonuç yaratacağı konusunda belirsizlik olduğunda karar vermekte zorlanıyoruz.

Gündelik dilde bir durumun ya da sürecin belirsiz ve kaotik olduğunu söylersek, genelde onun doğasına dair objektif bir iddiada bulunmuş sayılıyoruz. Halbuki böyle bir ifadeden objektif olarak çıkarılabilecek tek sonuç, kişinin söz konusu durum veya sürecin içinde bir düzenlilik, onu yöneten bir kural algılayamadığıdır. Aslında süreç belki gerçekten belirsizdir; ya da belki aslında nedenseldir, ama altında yatan nedensellik kuralları bu kişinin algılayamayacağı kadar karmaşıktır.

Toplumları ilgilendiren boyutuyla kaos nasıl bir anlama sahip?  

Yağmur Denizhan – Canlı sistemleri, hele hele insanı, insan psikolojisini veya insan toplumlarını ele aldığımızda, karşılaştığımız belirsizliklerin ve öngörü zorluğunun bence en önemli sebebi, modellerimizin yetersiz kalması.  Bu tür sistemlerin davranışlarını makul ölçüde öngörebilmek için gereken modeller, genelde bizim geliştirebileceğimizden ve baş edebileceğimizden çok daha karmaşık. Hesaba katılması gereken ve bilinmeyen o kadar çok unsur var ki, ortaya atılan görece basit modeller ancak çok özel koşullarda işe yarıyor. Mesela, tarihin istikrarlı seyrettiği devirlerde bazı değişkenleri sabit kabul eden, bir takım eğilimlerin değişmeyeceğini varsayan basit modellerle isabetli öngörüler yapılabiliyor. Sonra daha hızlı değişimlerin olduğu dönemlere girilince, model dışı bırakılan dinamikler göz ardı edilemez boyutlara ulaşıyor ve modeller öngörü gücünü yitiriyor. Bu durum, genelde “toplum kaosa girdi” şeklinde ifade ediliyor. Ben “toplum dinamiği karmaşıklaştı, modellerimiz yetersiz kaldı” demeyi tercih ederim.

Toplumsal dinamiklerde zaman zaman artan, sonra bir takım düzenleyici mekanizmalar devreye girince tekrar azalan karmaşıklık bir yana; canlı sistemler bağlamında “kararlı kaotik rejim”den de söz etmek istiyorum. “Kararlı kaotik rejim” anlamındaki kaos, canlı sistemler için hiç de olumsuz bir anlam taşımak zorunda değil. Hem canlı organizmalar, hem toplumlar için, çeşitli alternatifler deneyerek koşullara uyum sağlamaya, öğrenmeye, gelişmeye, çözüm üretmeye ve yenilenmeye elverişli “kararlı kaos”, makul dozda olmak kaydıyla sağlıklı bir rejim. Bunun aksini düşünecek olursak, kesin davranış kalıplarının tekrarlanıp durduğu tamamen öngörülebilir bir varoluş biçimi ise, canlılığın gerektirdiği adaptasyondan yoksun ve dolayısıyla sürdürülemez bir durum.

Hangi sistem için ne dozda “kararlı kaos”un gerekli ve sağlıklı olduğu, sistemin işlevine bağlı. Bunu açıklamak için kalp ve beyni ele alalım. Sağlıklı bir kalpten alınan EKG sinyalleriyle, sağlıklı bir beyinden alınan EEG sinyallerini karşılaştırdığımızda, kalp sinyallerinin çok daha periyodik ve öngörülebilir, beyin sinyallerinin ise çok daha düzensiz ve kaotik olduğunu görüyoruz. Kalbin işlevi gereği periyodik bir şekilde çalışması gerekiyor. Gene de koşullar değişince, mesela düz yolda yürürken yokuş çıkmaya başlayınca, ritmini ayarlayabilmesi için hafif dozda bir “kararlı kaos rejimi”ne sahip olması lazım. Öte yandan, çok farklı durumlarla uğraşıp çözümler üretmek gibi bir işlevi olan beynin çok daha yüksek dozda kaotiklik içeren bir rejimde çalışması gerekiyor. Nitekim, beyin sinyallerinin görece periyodik hale geldiği durum, beynin en hayati işlevlerini bile yerine getiremez hale geldiği epilepsi krizidir.

Bugün Ortadoğu’da yaşanan savaş ve şiddet, dünyada yok olan doğal kaynaklar, küresel ısınma vs. derken bildiğimiz dengelerin her anlamda altüst olduğuna tanık oluyoruz. Son olarak ABD seçimleri beklentilerin çok dışında gerçekleşerek Trump’ın başkanlığıyla sonuçlandı. Tüm bu öngörülemez olayların Kaos Teorisi’yle bağlantısına gelecek olursak, dünya bir rastlantısal kaos içinde mi, yoksa bu kaos nedenselliğe bağlı mı gelişiyor dersiniz?

Yağmur Denizhan – Demin de belirttiğim gibi, bence buradaki sorun, hızlı bir değişim dönemine girildiği için, daha önceleri makul öngörü olanağı sağlayan basit modellerin geçerliliğini yitirmesi.

10-20 sene öncesine dek işleyen bazı düzenleyici mekanizmalar ortadan kalktı, daha önce dizginlenen ya da yeterince ağırlık kazanmamış olan dinamikler kendini hissettirmeye başladı. İçinde bulunduğumuz durumu bir cins kaos olarak nitelendireceksek, bu kesinlikle “kararlı kaotik rejim” değil, olsa olsa “geçici kaos” şeklinde olabilir, yani “kararlı kaotik rejim”in kaybedilmesiyle girilen geçici bir durum. İleride nasıl bir kararlı rejime oturacağı ise belirsiz...

Mesela iklim değişikliği ya da küresel ısınma diye anılan değişim, aslında bildiğimiz sağlıklı (düşük dozdaki) “kararlı kaotik rejim”in kaybolması.

Oxford Sözlüğü 2016 yılının sözcüğünü ‘’Post-Truth’’ (Gerçek sonrası) olarak belirledi. Sizce bu tanım tüm bu çerçeveye nasıl oturuyor?

Yağmur Denizhan – İlginç bir adlandırma olmuş. Bunu “gerçek-sonrası” değil de, “çoktandır kullandığımız eski ve basit modellere dayalı gerçeklik anlayışımızın sonrası” olarak yorumlarsak, bu nitelendirmeye katılabilirim. Yani bu tespiti, “eski modelleri rafa kaldırma zamanı geldi; daha gelişkin modellere ve yepyeni kavramlara ihtiyacımız var” şeklinde anlamak eğilimindeyim.

 

Söyleşi: Ö. Duygu Durgun / Kurumsal İletişim Ofisi

Fotoğraflar: Kenan Özcan