Yedi prensipte cinsiyet eşitliği

1978 yılında Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olan Nur Ger, 2016 yılında iki yıl süreyle Birleşmiş Milletler Kadının Güçlenmesi Prensipleri (UN WEPs) İş Dünyası Sözcülüğü pozisyonuna atandı. BÜMED Boğaziçi Dergisi Nisan sayısında Nur Ger ile özel sektörde kadın hakları ve cinsiyet eşitliği konusunda bir söyleşi gerçekleştirdi.

Kadının Güçlenmesi Prensipleri nasıl bir amaca ve çalışma prensibine sahip?

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) ortak girişimi olan Kadının Güçlenmesi Prensipleri, kadınların tüm sektörlerde ve her düzeyde, ekonomik yaşamın içerisinde yer alabilmelerini sağlamak amacıyla oluşturulan bir platform. Bu platform piyasada ve toplum genelinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için özel sektördeki kurum ve iş yerleri tarafından uygulanması gereken adımlara dikkat çekiyor. Platform, kadının işyerinde, piyasalarda ve toplum içerisinde güçlenmesi için yedi prensip sunuyor. Kurumların bu prensiplere imza atması yalnızca birinci adım. Önemli olan o adımları uygulamaya almak. Bunun için ocak ayında Türkiye, dünyaya örnek olacak nitelikte bir uygulama rehberi hazırladı. Bu rehberde şirketlerin her bir ilkeyi nasıl hayata geçirecekleri örnek uygulamalarla anlatılıyor.

Bu yedi prensip hangileri?

Cinsiyet eşitliği için üst düzey kurumsal liderlik sağlanması; tüm kadın ve erkeklere işte adil davranılması, insan haklarına ve ayrım yapmama ilkesine saygı gösterilmesi; tüm kadın ve erkeklere sağlık, güvenlik ve refah sağlanması; kadınların eğitim, kurs ve profesyonel gelişim imkanlarıyla desteklenmesi; kadınları güçlendiren girişimci gelişimi, tedarik zinciri ve pazarlama yöntemlerinin uygulanması; toplumsal inisiyatifler ve destekler aracılığıyla eşitliğin teşvik edilmesi; cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gelişimin ölçülmesi ve halka açık raporlanması.

Boğaziçi Üniversitesi’ni kadın hakları mücadelesi konusunda nasıl bir konumda görüyorsunuz?

Benim de mezunu olduğum Boğaziçi Üniversitesi, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda birçok çalışma yürüten ve kadın haklarını da içine alacak şekilde her türlü hakkın savunmasını çok iyi yürüten bir üniversite. Bununla gurur duyuyorum. Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırma Kulübü’nün kadınların deneyim ve bakış açılarını görünür kılmaya yönelik çalışmalar yürüttüğünü gözlemliyorum. Üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği için yürüttükleri çalışmaları ve gayretleri çok önemsiyorum. Farkındalığı yüksek, eğitimli gençlerimizle bu alandaki eşitsizliği araştırmaların söylediğinin aksine 170 yılda değil, 10 yıllar içerisinde sonlandıracağımıza inanıyorum.

KADER, KAGİDER, Haklı Kadın Platformu gibi birçok sivil toplum kuruluşunun (STK) kurucu üyeliğini üstlendiniz...

Sivil toplum kuruluşlarında görev alma isteği, çok küçük yaştan itibaren toplumda gördüğüm haksızlıklara kayıtsız kalmak istemememle alakalı. Galatasaray Lisesi’nde karma eğitimin başladığı dönemde eğitim alan ilk kız öğrencilerden biriyim. O dönemde kız öğrencilerin yaşadıkları sıkıntıları bizzat deneyimledim. Lise son sınıfta AFS bursuyla ABD Teksas’a gittim ve 70’li yıllarda ABD toplumundaki eşitsizliklere bizzat şahit oldum. Sivil toplumun önemine inancım, topluma yönelik sorumluluk duygumla alakalı. Bir yerde sivil toplum varsa o alanda savunduğunuz ilkeleri kolaylıkla duyurabilir ve fırsat alanı yaratabilirsiniz.

Kadının Güçlenmesi Prensiplerini kabul edip uygulayan kurumlara örnekler verebilir misiniz?

SUTEKS Group, Sabancı Holding, Eczacıbaşı Holding, Arkas Holding, Zorlu Holding, Borusan Holding, Boyner Holding, Yeşim Tekstil, Coca Cola gibi birçok şirket, imzacılar arasında yer alıyor. İmzacılardan biri olan Garanti Bankası’nda mesela kadın çalışan oranı şu anda yüzde 57; üst yönetimde temsil yüzde 25, orta yönetimde yüzde 40.

Kadının Güçlenmesi Prensipleri İş Dünyası Sözcülüğü görevini üstlendiğinizden bu yana nasıl bir gidişat izlendi?

İki ana hedefle yola çıkmıştım. Birincisi Türkiye’yi Kadının Güçlenmesi Prensipleri imzacısı olarak dünyada ilk sıraya taşımak, ikincisi ise bu prensipleri iş dünyasında marka olarak konumlandırmak, toplumsal cinsiyet eşitliği için hem iş dünyasında hem de kamuoyunda farkındalık yaratmaktı. Göreve geldiğimde Türkiye’deki imzacı sayısı 40’lardaydı, şimdi ise 150’yi aştı. Japonya’nın ardından dünyada ikinci sıradayız. Bu sayıyı olabildiğince artırmayı hedefliyorum. Bu yıl hayata geçireceğimiz ulusal kampanya aracılığıyla Kadının Güçlenmesi Prensiplerini ve toplumsal cinsiyet eşitliğini Türkiye’de bilmeyen kimse kalmasın istiyoruz.

İlham aldığınız kadınlar kimler?

İlham aldığım ilk kadın yaşam boyu destekçim olan annem. Üniversitede daha yeni kaybettiğimiz Çiğdem Kağıtçıbaşı, çalışma hayatımda Betül Mardin. Bu soruda ilham aldığım erkekleri de mutlaka saymak isterim: Babam, Mustafa Kemal Atatürk ve rahmetli hocam Demir Demirgil.

Söyleşi ve Fotoğraflar: BÜMED Boğaziçi Dergisi