Antik Yakındoğu’da Bir Kültürel İmge Olarak Tapınaklar

Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü ev sahipliğinde, Boğaziçi Üniversitesi’nin kurucu rektörü Aptullah Kuran anısına her yıl gerçekleştirilen “Aptullah Kuran Anma Konferansı”nın bu seneki konuğu Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Prof. Marie-Henriette Gates oldu.
Kenan Özcan

2 Nisan’da Rektörlük Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansta Prof. Marie-Henriette Gates, “Accommodating the Gods: The Social Dimension of Sacred Architecture in the Ancient Near East” başlıklı bir konuşma yaptı. Anadolu’nun Tunç Çağı’na dair önemli araştırmalara imza atmış, 1992’den bu yana Hatay Kinet Höyük kazılarını yönetmiş Marie-Henriette Gates; konuşmasında Antik Yakındoğu’da dini yapıların ortaya çıkış süreçlerine değinerek çeşitli arkeolojik veriler ve binlerce yıllık görsel kanıtların ışığında bu yapıların sosyal değişimleri nasıl yansıttıklarından bahsetti.

Konferansın açılış konuşmasını yapan, Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Atay, Aptullah Kuran’ı Anma Konferansları dizisinin 15.sinin gerçekleştirildiğini hatırlatarak 2004 yılından beri bu konferans dizisi kapsamında İnsani ve Sosyal Bilimler disiplinlerinden aralarında Robert Darnton, Robert S. Nelson, David Harvey, Carol Gluck, Ussama Makdisi, Zainab Bahrani, Stephen Greenblatt, Gülru Necipoğlu, Nasser Rabat, Oleg Grabar, Natalie Zemon Davis, Carlo Ginzburg, Nile Green’ın da bulunduğu dünyaca tanınmış saygın akademisyen ve araştırmacılarının Boğaziçi Üniversitesi’nde ağırlandığını vurguladı. Prof. Dr. Zeynep Atay ayrıca Aptullah Kuran’ın hayat hikayesini ve Boğaziçi Üniversitesi’nin kurucu rektörü olmasına uzanan yolculuğunu katılımcılara aktardı. Aptullah Kuran’ın akademik özgürlük, çoğulculuk ve demokrasi gibi değerleri üniversite bünyesinde yaygınlaştırmaya çalıştığını belirten Zeynep Atay, bu anlamda da Aptullah Kuran’ın örnek alınması gereken bir kişi olduğunun altını çizerek konuşmasını noktaladı. 

Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Oya Pancaroğlu’nun takdimiyle konuşmasına başlayan Prof. Marie-Henriette Gates, öncelikle konuşmasının başlık seçimi için Aptullah Kuran’ın Selçuklu ve Osmanlı dini mimarisine dair yaptığı araştırmalardan esinlendiğini dile getirdi. Antik Yakındoğu toplumlarında tapınaklara özel bir ilgi olduğunu aktaran Marie-Henriette Gates, bu ilginin tanrılar ve onların şehir hayatına doğrudan katılması beklentisindeki insanlar arasındaki ilişki bağlamında açığa çıktığını belirtti. Tanrıların bu ilişkisellik ile şehrin sosyal normlarıyla uyumlu şekilde inşa edilmiş mimari yapılarda iskân edildiklerini söyleyen Marie-Henriette Gates, Antik Yakındoğu’da kent dışında da tanrıların yapısal olmayan anıtlar üzerinden temsil edildiğine dikkat çekti. Marie-Henriette Gates konuşmasına şu şekilde devam etti: “Ancak zaman zaman sosyal ihtiyaçlar doğrultusunda bu kent dışı mekânlarda yaşadığına inanılan ilahların tapınak gibi kapalı mekanlara getirildiği görülmüştür. Bu bağlamda Antik Yakındoğu’daki dini yapıların, onları inşa eden insanların dünyevi amaçları doğrultusunda tasarlandığı söylenebilir.”

Tapınak mimarisinin kültürel imgeler olduğuna işaret eden Marie-Henriette Gates, Sümer döneminde tanrıların şehirdeki insanlar gibi ailesi ve hizmetçileriyle tapınak yapısı içinde yaşadıklarına inanıldığından bahsederek tanrı temsillerinin de şehirde ikamet edenler gibi antropomorfik formlarda ortaya çıktığını ancak bu temsillerin zamanla değişiklikler gösterdiği vurguladı. 

Sümer döneminde tapınakların kent merkezinde oldukça anıtsal bir mimariye sahip olduğunu dile getiren Marie-Henriette Gates, göze hitap edecek şekilde düzenlenen bu yapıların materyal ve mimari plan anlamında da yenilikçi olmalarına dikkat edildiğinden, yoğun bir emek gücüyle inşa edildiklerinden bahsetti.

Tapınakların yöneticileri ve yönetilenleri dini festival ve çeşitli festivaller kapsamında bir araya getiren mekânlar olduklarından merkezi devletlerin ortaya çıkışında rol oynadıklarını ekleyen Marie-Henriette Gates konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Tapınak, kralların egemenlik mücadelelerini yansıtan alanlar haline gelebiliyor; örneğin zafer kazanmış krallar, yenilmiş yöneticilerin temsillerini adak heykelleri olarak tanrılara hizmetçi şeklinde sunabiliyorlar. Zamanla kralın tanrılarla birlikte kozmik düzenin sağlayıcıları olarak görülmeye başlanmasıyla yeni kraliyet formüllerinin ortaya çıktığını görebiliyoruz. Mesela, Asur kralları seferlerinde ele geçirdikleri ülkelerin tanrılarını kendi topraklarındaki tapınaklara aktarabiliyor bir nevi onları da ele geçirip dış ülkelerdeki tanrıları otorite güçlendirme aracı şeklinde değerlendirebiliyorlardı.”

Marie-Henriette Gates, tapınakların şehir içindeki konum ve hizalanmasının kozmik düzenin bir yansıması olarak görüldüğünü Boğazköy ve Kuşaklı gibi Anadolu’daki Hitit yerleşimleri üzerinden örneklerle de aktararak konuşmasını tamamladı.

Katılımcıların sorularının ardından konferans sona erdi.