Boğaziçi mezuniyet sonrasında da yeni kapılar açıyor   

Boğaziçi Üniversitesi’nden 4 üzerinden 3.97 ortalamayla bu yıl mezun olan Mert Yüksekgönül, dünyanın lider üniversiteleri arasında yer alan Stanford’ın bilgisayar bilimi doktora programına tam bursla kabul almayı başardı. Endüstri mühendisliğiyle birlikte bilgisayar mühendisliğinde çift anadal yapan başarılı öğrenci, yapay zekâ modellerinin güvenilirlik ve anlaşılabilirliğini geliştirmek için doktora çalışmalarını ABD’de sürdürecek. Mert Yüksekgönül’ün bu yıl üniversite tercihi yapan adaylaraysa bir önerisi var: “Boğaziçi bireylere evinde hissettirip kendileri olma ve kendilerini gerçekleştirme fırsatı veren yegâne kurum. Ayrıca herhangi bir kariyer veya hayat çizgisi için benzer yollardan geçmiş mezunlar, dünyanın dört bir yanında bulunabiliyor. Her bir mezun öğrencileri fazlasıyla destekliyor. Bu da eşsiz bir fırsat.”

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri ile Bilgisayar mühendisliği programlarından bu yıl mezun olan Mert Yüksekgönül, dünyanın saygın sıralamalarında ilk 10’da yer alan Stanford Üniversitesi’nin zorlu kabul sürecini geçmeyi başardı. Tam bursla bilgisayar bilimi programında doktora çalışmalarına başlayacak Yüksekgönül, planlı çalışma alışkanlığının kendisini başarıya götürdüğünü vurguluyor. Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Ofisi’nin sorularını yanıtlayan Yüksekgönül başarısının hikayesini şöyle anlatıyor:

“BOĞAZİÇİ KENDİMİ GERÇEKLEŞTİRME FIRSATLARI SAĞLADI”

Boğaziçi’nde çok farklı faktörler beni kendine çekmişti. Yaşadığın yerde kendi olma gücünün olması, kendini gerçekleştirebilme şansının verilmesiyle üniversitedeki hoşgörü ve hoşnutluk. Akademik açıdan, Boğaziçi Üniversitesi'nin sağladığı bağlantılar ve teamüller mutlaka çok kıymetli. Her öğrencinin, her akademisyenin eforlarının birbirlerini yukarıya taşımaya yönelik olmasını çok kıymetli buluyorum. Ayrıca kurduğum bağlantılar sayesinde MIT, Harvard Üniversitesi, Max Plank Enstitüsü gibi birçok önemli yerde de staj yapma fırsatım oldu. Yurtdışındaki üniversitelerde de Boğaziçili hocalarımızın desteğini her zaman hissetim. Ulaşmak isteyip de bunu yapamadığım kimse olmadı. Hepsi benimle ilgilendi ve destek verdi. 

“REFERANS MEKTUPLARININ ÇOK ETKİSİ OLDU”

Stanford’ta başka üniversitelerde de olduğu gibi bilgisayar bilimi doktora programı için yüksek lisans gerekliliği yok. Üniversite bu imkânı doktoraya devam ederken veriyor. Stanford dünyanın en rekabetçi üniversitelerinden biri. Bilgisayar bilimi de çok başvuru alan bir doktora programı. Kabulde yurtdışındaki araştırma deneyimlerim ve önceki makalelerim, bununla beraber birlikte çalıştığım hocalarımın referans mektuplarının çok etkili olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca yapay zekâ alanıyla ilgili hedeflerimin netleşmiş olmasının da burada etkisi var. Stanford’tan tam bursla kabul aldım. Eğitim ücretinin yanı sıra oradaki giderlerim için de destek verecekler. 

“GÜVENİLİR YAPAY ZEKA MODELLERİ İÇİN ÇALIŞACAĞIM”

Doktorada daha güvenilir yapay zekâ modellemelerini geliştirmek için çalışacağım. Örnek vermek gerekirse, bir hastanede röntgen filmini inceleyen yapay zekâ modellerinin güvenilirliğini sağlamak için ihtiyaç duyulan geliştirmelerden bahsediyorum. En büyük problemlerden biri de A hastanesinde kullanılan bir modelin B hastanesinde istenildiği gibi çalışmayabilmesi. A hastanesinde geliştirilen yapay zekâ, oradaki ışık ve koşullara göre öğrendiği için, B’de bazı sorunlar ortaya çıkabiliyor. Benim bugünkü çalışmalarım da iki doğrultuda ilerliyor. Bir taraftan model hatalı bir karar verdiğinde bu kararı neye dayanarak verdiğini anlamaya yönelik algoritmalar geliştireceğim. Öbür yandan da model kararından emin olmadığı zaman veya belirsiz bir durum ortaya çıktığında, bunu anlayarak ilgili klinisyen veya kullanıcıya uyarı verecek yaklaşımlar için çalışmalar yapacağım.

“İNSANLARIN HAYATLARINA DOKUNMAK İSTİYORUM”

Eğitim hayatımın hiçbir döneminde son dakikacı olmadım. Planlamayı çok severim. Neyi, ne zaman ve nasıl yapacağımı düşünürüm. Bence akademide en kritik şeylerden biri de bu. Planlamayı düzgün yaptığınızda sonuç almak mümkün oluyor. Ancak doktoradan sonra akademiye mi devam ederim, yoksa bir şirket kurup ürünler mi geliştiririm bunu şimdiden kestiremiyorum. Benim amacım mümkün olduğunca fazla insanın hayatına, mümkün olduğunca anlamlı şekilde dokunmak.

“NEYİ SEVDİĞİNİZİ İYİ ANLAYIN”

Hayatımda çok kritik bir tema neyi istediğini anlamak ve bu konuda birçok faktör devreye giriyor. Çok fazla tecrübe etmeden, yaptığınız işten mutlu olacağınızı anlamanın yolu yok. Şans ve bolca çalışmak, neyi yapmayı sevdiğini anlamanın çok önemli iki bileşeni. Neyi sevdiğini anlamak da hayattaki mutluluğu ve başarıyı belirliyor. Boğaziçi Üniversitesi, bu açıdan çok şey vaat ediyor. Pek çok alanda dünya standartlarında araştırma yapan ve eğitim veren fertleri sayesinde, birçok alanı deneyimleme fırsatına sahip olabiliyoruz. Bununla beraber öğrencilerinin paylaşımcı ve birbirlerini destekleyen kültürüyle de çokça çalışıp, çokça düşünüp ideallerimizi belirleme fırsatına sahip oluyoruz. Bu anlamda Boğaziçi çok farklı.

*/