“Boğaziçi, size isterseniz her şeyi başarabileceğiniz hissini veriyor”

Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nden 1999 senesinde mezun olan Elif Elkin, Türkiye ilaç sektörünün lider şirketlerinden Abdi İbrahim ve Japonya’nın köklü ilaç firmalarından Otsuka ortaklığıyla kurulan Abdi İbrahim Otsuka’nın genel müdürü oldu. Elif Elkin’den, Boğaziçi’nden ilaç sektöründe lider bir firmada genel müdürlüğe uzanan serüvenini ve profesyonel kariyerinin sırlarını dinledik…


1994 yılında Robert Koleji’nden mezun olan Elif Elkin, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü lisans eğitimini 1999 yılında tamamladı. Yeditepe Üniversitesi’nde İşletme yüksek lisansıyla (MBA) akademik eğitimine devam eden Elkin, ilaç sektörüne ilk profesyonel adımını 2001 yılında Deva İlaç bünyesinde Ürün Müdürlüğü göreviyle attı. Daha önce Türk ilaç sektörünün lider firmalarından Abdi İbrahim’de 2009 yılından beri Satış ve Pazarlama Bölüm Müdürü, İş Geliştirme Müdürü, İş Geliştirme Direktörü ve Kurumsal İletişim Direktörü pozisyonlarında görev yapan Elkin, son olarak Abdi İbrahim Otsuka’nın yeni genel müdürü olarak atandı.

Elif Elkin’le Boğaziçi yıllarından bugüne uzanan serüvenini ve profesyonel hayatta yakaladığı başarının sırlarını konuştuk.

Boğaziçi deyince aklınıza neler geliyor, okulda öğrencilik yıllarınızı nasıl geçirmiştiniz? O yıllara bugünden baktığınızda size kişilik ve kariyer anlamında neler kattığını söyleyebilirsiniz?

Boğaziçi benim için çok güzel anılarla dolu... Öğrencilik yıllarım hem sosyal anlamda hem de eğitim açısından dolu dolu geçti. Sadece mezun olduğum bölümün derslerini değil, pazarlama, teknoloji gibi diğer ilgi duyduğum alanlarda da dersler almam, hayatta ne istediğime dair fikir sahibi olmamı sağladı. Boğaziçi size isterseniz, ‘her şeyi’ yapabileceğiniz, başarabileceğiniz hissini veriyor. Kişinin kendisine güvenmesini sağlıyor. Yarattığı özgürlük ortamı, aslında sizin sorumluluklarınıza daha fazla sahip çıkmanızı öğrenmenize vesile oluyor. Açık fikirli bireyler olarak yetiştiriliyorsunuz, olaylara tek yönden değil, geniş bakış açısıyla bakmayı öğreniyorsunuz. Bu da sizi olası risklere karşı daha temkinli kılarken, olası fırsatları da gözden kaçırmamanızı sağlıyor. Kütüphanesine gitmeye devam ediyorum ve orada hissettiğim huzur hala aynı tazelikte… Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kariyer yolunuzda okuduğunuz okulun adı, etiketi önemli. Dolayısıyla Boğaziçi Mezunları bu açıdan iş arayışına başladıklarında, özgeçmişlerinin öne çıkmasıyla doğal bir avantaj yakalıyor. Ayrıca böyle uzun geçmişi olan, 150 yılı aşkın süredir eğitim veren bir ekolden yolumun geçmiş olması gurur verici.

Mezun olmanızın ardından kariyerinize nasıl adım attınız? En başından beri aklınızda ilaç sektöründe yükselmek mi vardı?

Profesyonel kariyerime Dışbank Proje Yönetimi Bölümü’nde başladım. 2001 yılında Deva İlaç bünyesinde ürün müdürü olarak ilaç sektörüne adım attım. Eastpharma yapısı altında olan Deva İlaç’ta çeşitli satış ve pazarlama pozisyonlarında görev aldıktan sonra Saba İlaç’ın da Eastpharma Grubu’na dahil olmasıyla birlikte, 2007 yılında Saba İlaç Genel Müdürü olarak görev yapmaya başladım.

2009 yılı itibariyle, Türk ilaç sektörünün lider firması olan Abdi İbrahim’de sırasıyla Satış & Pazarlama Bölüm Müdürü, İş Geliştirme Müdürü ve İş Geliştirme Direktörü olarak görev yaptım. Şirketimizin 2020 hedefleri doğrultusunda gerçekleştirilen organizasyonel değişiklik ile strateji ofisi ve kurumsal İletişim sorumluluğunu üstlenmek üzere, Kurumsal İletişim Direktörlüğü’ne getirildim. Ocak ayı itibariyle de Abdi İbrahim Otsuka Genel Müdürü olarak görevimi sürdürüyorum.

Boğaziçi’ndeki öğrencilik yıllarınızdan bugüne uzanan serüveninizde hayatınız ve kariyeriniz için dönüm noktası olarak tanımlayabileceğiniz zamanlar var mıydı?

Benim için öğrenmeye devam etmek hayattaki en büyük motivasyon kaynaklarından... Boğaziçi yıllarında öğrendiğim araştırmacı ve yeniliklere açık olma yaklaşımı, hayatımın her döneminde yardımcım oldu. Gerek okul döneminde gerekse iş hayatında farklı zamanlarda pek çok belirsizlikle, değişimle karşılaşıyor insan, ama tüm bunları bir şekilde kucaklamayı ve adapte olmayı öğreniyorsunuz. Örneğin 30 yaşımda Genel Müdür olarak atandığımda, aldığım büyük sorumluluğu taşıyabilmemde bu yaklaşım benim için yol gösterici oldu. Sonrasında da farklı alanlarda çalıştım, gerek pazarlama, gerek strateji, gerek iş geliştirme, gerekse kurumsal iletişim bana çok şey kattı ve hepsinden çok şey öğrendim. Aslında hepsinin de birbiri ile ne kadar ilişkili, birbirini ne kadar besleyici olduğunu da öğrendim. Şimdi Abdi İbrahim Otsuka’da da edindiğim tüm bu deneyimleri ve öğrendiklerimi harmanlama imkanı elde ediyorum.

Profesyonel hayattaki başarınızı hangi etmenlere ve kişisel özelliklerinize bağlıyorsunuz?

Profesyonel hayatta en önemli sırrın tutku ile çalışmak olduğunu düşünüyorum. Tutkuyla çalıştığında kendine ve yaptığın işe katkının daha büyük olduğuna inanıyorum. Bunun sonucu da aslında iç motivasyonu yaratıyor. Ben her zaman iç motivasyonumu dıştan bağımsız halde yaşıyorum.

 

Mesela Robert Koleji’nin bana kattığı ve hayatıma yön veren iki önemli şey var. Birincisi, insan istediği her şeyi elde edebilir, yeter ki ne istediğini bilsin. İkincisi ise devamlı öğrenmek ve hayat boyu bunu devam ettirmek çabasının önemi. Kimsenin göremediğini görmek de profesyonelliğin en önemli sırlarından biri bence.

Bir söyleşinizde “amatör ruhunuzu kaybetmediğinizi” belirtiyorsunuz. Profesyonel kariyerinde sizin kadar yükselebilmiş biri için bu ne anlama geliyor?

Elbette her geçen gün daha da profesyonelleşiyoruz, kurumsal iş yapış biçimi bizleri şekillendiriyor, sistemler sayesinde daha az hata yapıyoruz. Ama benim için iş hayatında en önemli unsurlardan bir tutku. Yaptığım işi tutkuyla yapmak. Amatör ruhtan kastım o. Yaptığınız işin size heyecan vermesi… Heyecanınızı paylaşan insanlarla bir arada olduğunuzda, başarılarınızın hazzının da kat be kat arttığına inanıyorum.

Siz yıllardır ilaç sektöründe bir kariyer inşa ettiniz ve ilaç sektörünün lider firmalarından Abdi İbrahim Otsuka’ya genel müdür olarak atandınız. Sektördeki tecrübelerinize dayanarak, ilaç sektöründe Türkiye olarak dünyada neredeyiz size göre?

Türk ilaç sektörü son derece dinamik bir yapıya sahip. Gururla söyleyebilirim ki, sektörümüz küresel bir güç olma hedefiyle yoluna kararlılıkla devam ediyor. Ayrıca Türkiye ilaç endüstrisi, ülke ihracatına katkısını da her geçen yıl artırıyor. Ar-Ge, daha katma değerli üretim ve ihracat öncelikleriyle dönüşümün öncüsü sektörler arasında yer alıyor. Bugün baktığımızda, Abdi İbrahim’in de lideri olduğu ilaç endüstrisi, sayısı 500’ü geçen kuruluşuyla, hastalara 11 binden fazla ürünü ulaştırıyor. Endüstride, 35 bin kişi Türkiye ekonomisine ve toplum sağlığına değer katmak için çalışıyor. Uluslararası standartlarda üretim yapan 74 ilaç ve hammadde üretim tesisi ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından akredite edilmiş 25 Ar-Ge merkezi mevcut. Bütün bunlar, yüksek potansiyele sahip bir sektörde bulunduğumuzun işareti. Kişisel olarak da gelişen bir sektörde yer almanın mutluluğunu yaşıyorum.

Biz de Abdi İbrahim Otsuka olarak ürün portföyümüzde bulunan, Otsuka’nın Ar-Ge’sinde keşfedilen orijinal, yenilikçi ürünleri Türkiye’ye transfer ediyoruz. Özellikle psikiyatri, kardiyoloji ve nefroloji alanlarında ürünlerimiz mevcut ve yine bu alanlarda teknoloji transferi sürecinde olduğumuz ürünlerimiz var. Otsuka’nın yenilikçi ürünlerini Türkiye’de Abdi İbrahim tesislerinde üretmek önceliklerimiz arasında bulunuyor. Yerel üretime inanıyoruz ve sonuna kadar destekliyoruz. Gelecek dönem planlarımızda da onkoloji alanındaki ürünleri portföyümüze dahil etmek yer alıyor. İyileştirmek için keşfetmeye devam ediyoruz.

İş dışında neler yapmayı seversiniz? İlgi alanlarınıza vakit ayırmaya fırsatınız oluyor mu?

Dünyanın bambaşka köşelerinde bambaşka insanların günlük hayatlarını keşfetmek, gözlemek bana oldukça keyif veriyor. Seyahat etmeyi seviyorum. Daha önce gittiğim ve sevdiğim bir yere defalarca gidebilirim. Kimi zaman eşimle baş başa küçük tatiller yapıyoruz, kimi zaman da çocuklarımızla bir arada olduğumuz, onlara yönelik bol aktiviteler içeren tatiller organize ediyoruz.

Yurtdışı ve yurtiçinde sanat galerilerini ve sergileri takip etmekten çok büyük keyif alıyorum. Büyük kızımın resme yeteneği çok fazla, onunla ortak zevklere sahibiz. Birlikte keşifler yapmak bana büyük keyif veriyor ve beni besliyor. Kızımla farklı sanatçıların eserlerini tartışmak, izlemek benim için çok değerli.

Hayatımı dengede tutan önemli ve vazgeçemeyeceğim unsurlardan biri ise spor. Son zamanlarda pilates yapıyorum. Spor yaparken iş yoğunluğundan uzaklaşıyor ve kendimle baş başa kalıyorum, kendime düşünme imkanı yaratıyorum.

Alanınızda çalışmayı hedefleyen, kariyerinin başındaki Boğaziçililere neler tavsiye edersiniz? Ne gibi zorluklara göğüs germeliler? Hangi konularda kendilerini geliştirmeliler?

Genç arkadaşlarıma kariyerlerini planlarken ilaç endüstrisini de iyice araştırmalarını ve tercihlerinde ilk sıralara koymalarını öneririm. Endüstrimizin başarılı, tutkuyla çalışan, dinamik gençlere ihtiyacı var. İlaç alanı, içinde birçok farklı mesleği barındıran, gelişime açık, hızla gelişen ve geliştiren bir alan. Bilimi, teknolojiyi en üst seviyede kullanan, eczacılık, tıp, fen, veterinerlik ve mühendislik gibi birçok bölümü kapsayan bir sektör. Elbette tüm alanlar gibi içinde birtakım zorluklar barındırıyor ancak tutkuyla ve cesaretle çalışıldığı sürece aşılamayacak zorluk olmadığına inanıyorum.

 

Söyleşi: Sinan Cem Deveci /Kurumsal İletişim Ofisi