‘’Boğaziçi Üniversitesi CİTÖK modeli artık üniversite dışında da bilinirlik kazandı’’

Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu'nun (CİTÖK) faaliyetleri ve özellikle son yıllarda kamuoyunda artan bilinirliği üzerine komisyon başkanı Elektrik-Elektronik Mühendisliği öğretim üyesi İlke Ercan ve komisyon koordinatörü Cemre Baytok ile buluşarak bilgi aldık.

Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu (CİTÖK) cinsel tacize ilişkin farkındalık yaratmak, politika ve eylem planı oluşturmak için Aralık 2012’de çalışmalarına başladı. Kişisel, entelektüel ve akademik gelişimi besleyecek bir üniversite ortamı sağlamayı taahhüt eden Boğaziçi Üniversitesi’nde, üniversite bileşenlerinin istemedikleri halde cinsel içerikli görsel, sözel ya da fiziksel bir harekete, cinsel şakalara başka bir deyişle cinsel tacize maruz kalmaları durumunda bireylerin nasıl bir süreç işletebilecekleri yönünde danışma ve bilgilendirme platformu olarak faaliyet gösteren CİTÖK, geçtiğimiz son iki yılda bu alanda üniversite ve üniversite dışı kamuoyunda önemli bir bilinirlik kazandı.

Komisyon Başkanlığını 2017-2018 akademik yılında Elektrik-Elektronik Mühendisliği öğretim üyesi İlke Ercan üstleniyor. Komisyon ile birlikte çalışan CİTÖK ofisinin koordinatörlüğünü ise Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü mezunu, cinsiyet politikaları üzerine çalışan Cemre Baytok yürütüyor. Ercan ve Baytok ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde bir araya gelerek CİTÖK ve son dönemde yürütülen faaliyetleri hakkında bilgi aldık.

Öncelikle CİTÖK’ün son dönemde yapılanmasını ve kampüs içinde, deyim yerindeyse son iki yıldır girilen ‘’kurumsallaşma’’ sürecini dinleyerek başlayalım…

İlke Ercan- Başlarken belirtelim; Cemre de ben de CİTÖK kurulduğundan beri burada olan insanlar değiliz. 2015 yılı sonunda katıldığımda CİTÖK’ün o zaman iki yıllık bir aktif geçmişi vardı. Ben CİTÖK’e dâhil olduğumda henüz ofisimiz yoktu, sadece bir komisyon olarak çalışıyorduk. Hemen hemen her fakülteden bir hocanın olduğu bir komisyondu. Prosedürler açısından eksikler mevcuttu. 2016'nın Nisan ayında Cemre Baytok komisyona ofisin kurulmasıyla dahil oldu. Bu gelişmeden sonra hemen her şey 180 derece değişti. Çalışma şeklimiz değişti ve verimliliğimiz arttı.

Türkiye'deki üniversitelere bakarsanız bu konuda ilk girişimde bulunan üniversitelerden biriyiz… CİTÖK, Öğrenci İşleri Dekanlığı'na bağlı olarak ve Dekanlık ile beraber çalışan bir komisyon. Ofis ise, yani Cemre, hem başvuruların hem faaliyetlerin hem de bilgilendirme çalışmalarının koordinatörlüğünü yapıyor. CİTÖK’ün esas amacı cinsel taciz ve saldırıyı engellemek. Bu yönde üniversite çapında faaliyetler düzenlemek. Akademisyenlerle de, öğrencilerle de, idari çalışanlarla da görüşerek, biraraya gelerek bu konuda farkındalık yükseltmek. Üniversite içi bu alanda şikayetler söz konusu olduğunda ise yönlendirme yapan ancak yaptırımı olan bir komisyon değil. Disiplin soruşturmalarını ilgili fakülteler yönetiyor. Biz şikayet sahiplerinin ihtiyaçları olan desteği almaları ve sürecin doğru yönetilmesi için çalışan bir komisyonuz. Bu anlamda yönlendirdiğimiz insanların da komisyon içerisinde olması çok önemli. Güvenlik, BÜREM ve MEDİKO gibi üniversite içindeki birimlerden de üyelerimiz var. Öte yandan komisyon ve ofisin varlık sebebi, her ne kadar gelen şikayetlerle yoğun biçimde ilgileniliyor olsa da, sadece cinsel taciz olayları yaşandıktan sonraki süreci takip etmeyi değil, cinsel tacizin yaşanmasını önleyici adımlar geliştirmeyi, bu amaçla çalışmalar yapmayı da kapsıyor.

Kurumsallaşma ne gibi avantajlar sağladı?

İlke Ercan- Şikâyetçi ve şikâyet edilen eğer bizim öğrencimizse sınıfta, ders ortamında tarafsız kalmak ve profesyonelliğimizi korumak için çok çaba göstermemiz gerekiyordu. Ofisin yapılanması sayesinde daha kurumsal bir yapıya kavuştuktan sonra şikâyetler komisyon üyesi hocalara değil sadece koordinatöre ve acil durumda müdahale edebilecek ilgili sağlık çalışanı üyelerimize iletiliyor. Bu sayede zaten korumak için büyük özen gösterdiğimiz şikayetçi gizliliğini daha iyi koruma şansımız oldu.

Peki CİTÖK tam olarak nelerden sorumlu, hangi konularda inisiyatif alıyor veya hangi sınırlar içinde hareket ediyor?

Cemre Baytok: Üniversite içerisinde cinsel taciz ve bu bağlamda ele alınabilecek diğer (cinsel saldırı, şiddet, ısrarlı takip gibi) eylemlerle ilgili şikayetlerde CİTÖK bir yönlendirme birimi. Bir taciz vakası yaşandığında, üniversitenin yapabileceği bir şey olduğunda ya da dışarıyı ilgilendiren bir konu olduğunda doğru yerlere, doğru şekilde yönlendirme yapmaya çalışıyor. Şikayetler söz konusu olduğunda tam olarak fonksiyonu bu. Bir karar mercii değil. Öğrenciler veya başvuran kişi adına hareket eden bir yer de değil. Sorumluluğu bu anlamda yok. Ama cinsel taciz, cinsel saldırı, şiddet ya da ısrarlı takip gibi bir olay yaşandığında yaşananın tanımını yapmak, somut karşılığını ortaya koymak CİTÖK'ün görevi.

Yönlendirmeyi biraz açacak olursam: hukuken, üniversitenin sorumluluğu açısından, psikolojik destek açısından veya başka bir ihtiyaç durumu varsa CİTÖK tüm bu alanlarda yaşanan eylem karşısında neler yapılabileceğini anlatıyor. Üniversitenin neler yapabileceği (disiplin soruşturması, psikolojik veya psikiyatrik destek gibi) veya konunun hukuki boyutları hakkında başvuran kişiyi bilgilendiriyoruz, bunu temelde ben yapıyorum. Bu zannedildiğinden çok daha önemli bir şey çünkü sadece bir meselenin yaşanmış olması değil, yaşandıktan sonra neler yapıldığı, yaşandığı da çok önemli oluyor. Doğru bilgilendirme ve yönlendirme olmazsa çifte mağduriyet doğabiliyor, başka problemler ortaya çıkabiliyor. Sorun çözülmeyebiliyor, uzayabiliyor. O yüzden tıpkı üniversitenin içindeki başka birimler gibi, böyle bir uzmanlık vasfı olan bir yerin olması değerli. Aynı şekilde, bu konu ile profesyonel olarak ilgilenilmesi önemli. Profesyonellik çıkar çatışması durumlarında veya gizlilik ilkesinin hayata geçmesi gibi konularda da önemli oluyor.

Ayrıca, böyle bir birimin bağımsız ve koordineli bir şekilde işleyebilmesi gerekiyor. Sadece komisyon içerisinde değil, üniversitenin ilgili mekanizmalarıyla işbirliği yapabilmek de önem kazanıyor. Biz olabildiğince bu yapıyı oluşturmaya ve korumaya çalışıyoruz. Eğer psikiyatrist ihtiyacı varsa onun da bu birimde olması, güvenlikten destek alıyorsak oradan da birinin komisyona katılması gibi noktalara dikkat ediyoruz. Bu alanda çalışan BÜKAK ve BÜLGBTİ+ öğrenci kulüplerinden temsilcilerimiz de var. Bunun dışında da yönetimle, dekanlarla, personelle iş birliği içinde olmamız gerekiyor. Bunun için de hem üniversite bünyesinde, yönetimden öğrencilerden destek almak hem de bir tür bilinirlik, görünürlük ve şeffaflık sağlamak gerekiyor.

Ofis açıldığından bu yana başvurularda artış oldu

Başvurularda gözle görülür bir fark oldu mu ofisin açılmasından sonra?

Cemre Baytok- 2015 yılına baktığımızda 15 civarı bir başvuru görüyoruz. 2016 Nisan'dan bugüne kadar sayı 174'e çıktı. Bu 174 kişiyle ben bire bir görüştüm. Öğrenci Dekanı, psikolog, psikiyatristlerimiz ve gerektiğinde diğer CİTÖK üyelerimiz de bir kısmıyla görüştü. Ancak hepsi CİTÖK ofisi ile iletişime muhakkak geçmiş oluyor. Dolayısıyla bu artış, mekân ve birim olarak bir ofisin varlığının, insanların bir sorunu iletmelerini kolaylaştıran bir işlevi olduğunu gösteriyor. Bu rakam, her meselenin disiplin soruşturmasına tabi tutulduğu veya mahkeme sürecine gittiği anlamına gelmiyor. İnsanlar bazen "Benim başıma böyle bir şey geldi, kafamda soru işareti var, bu ne demek?" diye konuşmaya da geliyor. Burada bir o kadar önemli olan, CİTÖK’ün üniversite bünyesinde farkındalık faaliyetlerini de sürdürmesi. Çeşitli sunum ve bilgilendirme toplantıları ve üniversite mensuplarına açık atölyelerle bu amacımızı gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Peki, hangi konularda başvuru geliyor size, özellikle öne çıkan bir başlık var mı?

Cemre Baytok- Flört şiddeti öne çıkıyor. Flört şiddeti, kısaca, ergenlik döneminden itibaren 20'li yaşların ortalarına kadar olan dönemde daha sık görülen; genellikle sevgililik ilişkisi (evlilik de olabilir) içerisinde bir tarafın diğerini tahakküm altında tutması durumu olarak tanımlanıyor. Bu hiçbir fiziksel şiddet içermeyen bir kontrol altında tutma hali de olabilir. En sık karşılaştığımız konu bu. Mesela telefonuna bakmak, nereye gittiğine ve kimle görüştüğüne karışmak, ne seçimler yaptığına karışmak gibi bütün hayatı diğer kişiye bağlı hale getirme flört şiddetinin en sık karşılaştığımız örnekleri. Günümüzde bu kontrol ve taciz, en çok dijital araçlarla yapılıyor. Ayrıca aynı sosyal medya araçları vasıtasıyla, internette tanışılan kişilerden de cinsel taciz hatta şiddet hikayeleri sık duyuyoruz.

Bu soruna dair çözüm yönteminiz nasıl oluyor?

Gelen kişinin kendi istediği ölçüde bir çözüm geliştiriliyor. Bazen isim vermek istemiyorlar, bazen gerçekten sadece anlatmak istiyorlar. Bazen de şikâyetçi olmak için geliyorlar. Bu açıdan biz bilgilendirme yaptıktan sonra başvuran kişi kararını kendisi veriyor, şikâyetçi olacaksa dilekçe yazıyor, Rektörlüğe iletiliyor. Ardından Rektörlüğün ilgili fakülte soruşturma komisyonuna konuyu taşımasıyla birlikte mesele ilerliyor. Bu noktadan sonra bizim, CİTÖK komisyon üyesinin disiplin soruşturma sürecine davetli olarak katılması dışında bir dahlimiz yok. Sonuçta süreç rektörlük tarafından yürütülüyor ve kararı da o soruşturma komisyonu veriyor. Bunun yanı sıra YÖK Yönetmeliği'ne göre aslında üniversitenin yapabileceklerinin bir sınırı var. O da kampüs alanı içerisinde olarak tanımlanıyor. Bunun esneyebileceği bazı durumlar da tanımlanmış. Diyelim ki üniversite mensubu iki kişi arasında Hisarüstü'nde bir taciz olayı yaşandı. Sonuçta taciz olayları genellikle bir seferde bitmiyor. Sonrasında mesaj, sosyal medya, ortak kampüs alanları yoluyla taciz veya ısrarlı takip devam edebiliyor. Kişilerin üniversitemiz mensubu olması belirleyici. Dolayısıyla bu olayı sadece Hisarüstü'nde bir kafede gerçekleşmiş gibi ele almak zor oluyor. Bu taciz durumu örneğin o kişinin akademik hayatını etkiliyor. Hangi binaya girdiğinde rahat hissedip hissetmediği, ortak laboratuvarı kullanıp kullanamadığı gibi sorular ortaya çıkıyor. Bu şikayet süreçleriyle ilgili altını çizmek isterim; CİTÖK olarak arabuluculuk veya uzlaştırma yapmıyoruz. Biz yalnızca danışan kişiye elindeki olanakları anlatıyoruz, yaşanan olaya istinaden cinsel taciz ve türevleri hakkında gerekli bilgilendirmeyi yapıyoruz.  

CİTÖK karar veya ceza verme mekanizması değil

İlke Ercan: Arabuluculuk yapmadığımızı ve ceza vermediğimizi vurgulamak önemli. Çünkü böyle bir hakkımız yok zaten. Cinsel taciz vakalarına ilişkin disiplin soruşturmalarını yönetecek komisyon ilgili dekanlık tarafından oluşturulurken, bu disiplin komisyonlarına bir CİTÖK temsilcisi atanmasına ilişkin öneri niteliğinde bir ÜYK kararı alındı. Dolayısıyla Fakülte Dekanlıkları uygun görürse CİTÖK’ten bir üyeyi soruşturma komisyonuna davet ediyor. CİTÖK üyesi cinsel taciz ve türevleri konusunda bir nevi bilirkişi konumunda görev yapıyor. Zira biz bir karar mekanizması değiliz. CİTÖK ya da başka bir kuruluş bir başkası adına hareket edemez, etmez, etmemeli de…

Boğaziçi dışında,  bu modelde bir yapıyı kendi kurum veya üniversitelerinde kurmak isteyen ve sizinle iletişime geçen başka üniversite veya kurumlar var mı?

İlke Ercan- Akademik açıdan düşünürsek, CTS (Cinsel Tacize Karşı Destek) ağında 70'ten fazla üniversite var. Bunların 14'ünde Cinsel Tacizi Önleme birimi var. Fakat bu birime sahip olan üniversitelerin çoğunluğunun ya Tıp Fakültesi ya Hukuk Fakültesi ya da Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları Merkezi gibi birimleri bulunuyor. Böyle merkezler veya bölümler olduğu zaman Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu gibi komisyonların oluşturulması daha kolay oluyor. Zaten fakültelerden ya da merkezlerden hukuki veya sağlık anlamında destek alabiliyorsunuz.

Bu 14 öncü üniversite içerisinde Boğaziçi Üniversitesi herhangi bir şekilde bu üç yapıdan birine sahip olmadan bu modeli kurabilen tek üniversite.

Kamuoyunda bir ‘’Boğaziçi örneği’’ oluştu

Cemre Baytok: CTS ağı diye kısaca geçen ağ, senede iki kere çalıştay yapıyor. Türkiye'nin her yerinden üniversiteler geliyor. Bu ağ deneyim aktarımı açısından önemli. Son iki senede, CİTÖK'ün duyulur olmaya başlamasıyla, hem üniversiteler hem de üniversite dışı kuruluşlar düzeyinde bu modeli oluşturmak için konuştuğumuz yerler oldu. Mesela Okan Üniversitesi bize danıştı ve yakın bir tarihte bir birim kurdular.

Son CTS ağı toplantısı bu sene ODTÜ'de oldu. Biz o toplantıda, CTS çalıştayları senede iki kere, ülke bazında olduğu için İstanbul'da da birimlerin biraraya gelmesini önerdik. İlk toplantıyı ocak ayında yaptık, 22 Mart’ta Boğaziçi’nde tekrar İstanbul’daki birimler olarak toplanacağız. Sonuç olarak İstanbul’da birimler arası daha iyi bir iletişim ağı kurmaya çalışıyoruz ve tartışmalarımızda CİTÖK ‘’Boğaziçi örneği" olarak model alınmaya başlandı.

CİTÖK olarak Mor Çatı'dan, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği'nden destek alıyoruz, kendi iç donanımımızı arttırıyoruz. Üniversitede "Flört Şiddeti Atölyeleri" yapmaya başladık. Bu atölyelere Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği'ni davet ettik. Üniversite dışında bu alanda çalışan gruplarla iletişimdeyiz. Onlar açısından da üniversitelerle ilişki kurmak önemli.

Farklı örneklerle devam edecek olursak, Şişli Belediyesi Eşitlik Birimi böyle bir yapı kurmak için bizlerle görüştü. Aynı şekilde Açı Okulları ile görüşüyoruz. T24 bizden bir sunum istedi. İstanbul Tabip Odası kadın birimine CİTÖK’ü anlattık. Columbia Centers İstanbul’da bir toplantıya katıldık. Sonuç itibariyle sadece iki yıl içinde dışa açık bir modele dönüşerek böyle bir konuma gelmek bizce çok önemli.

Dünyada, önde gelen üniversitelerin kampüslerinde ne gibi gelişmeler oluyor bu alanda?

İlke Ercan- Öğrenci ve hoca olarak Amerika’da bulunduğum dönemlerde deneyimlerinden şunu aktarabilirim: Amerika’daki üniversitelerde ombudsmanlık görevi üstlenen daha kurumsal ve daha bağımsız bir yapı var. Öğrenciler başvuru yapmak istediklerinde herhangi bir hoca ile karşılaşma tereddüdü yaşamadan, profesyonel anlamda yardım alabilecekleri yeterlilikte kişilerin görev yaptığı bir ofise başvuruyorlar. Öğrencilere güven veren mekanizmalardan biri de, şikâyete konu olan duruma dair, şikâyet sahibinin rızasına bağlı olarak, tacizi veya sözlü saldırıyı belgeleyen yazışma, görsel, doküman gibi detayların kayıtlarının tutulması ve gerektiğinde bu kayıtlara başvurulması.

Bu konudaki girişimlerin farklı üniversitelerde artmış olması, Boğaziçi’nin model alınması kuşkusuz güzel bir gelişme ancak bu aynı zamanda cinsel taciz olgusunun hayatımızda artık daha fazla mevcut olduğunu ya da arttığını mı gösteriyor?

İlke Ercan: Ben vaka sayısının arttığını düşünmüyorum, daha ziyade bu alanda yapılan farkındalık arttırma çalışmaları sonucu, kişilerin içselleştirdikleri taciz biçimlerinin bir nebze olsun daha farkında olduklarını ya da zaten fark ettikleri tacizlere karşı ses çıkarabilir hala geldiklerini düşünüyorum. Bizim gibi toplumlarda sağlıklı sevgililik ilişkilerinin, sağlıklı birlikteliklerin olmaması için toplumsal veya politik düzeyde her türlü koşul var maalesef. Bu açıdan bence CİTÖK gibi yapıların oluşması, bilgilendirmeleri insanların ne kadar ağır şiddet ve taciz vakaları yaşadıklarını fark etmelerini ve bununla ilgili ses çıkarabilmelerini sağlıyor. Ben mühendislik fakültesinde olduğum için bunun daha çok farkına varıyorum. Bu konuda daha önce herhangi bir ses çıkarmayan hocaların artık dikkatini çekiyor bu konu ve kolektif bir bilinç gelişiyor bu durumu önlemek adına.

Örneğin, CİTÖK 2012 sonunda kurulmuş olmasına rağmen 2015 yılında benim dahil olduğum sürece kadar Mühendislik Fakültesi’nden bir temsilci yokmuş komisyonda. Boğaziçi Üniversitesi’ne ilk geldiğimde okulun büyük bir kısmının CİTÖK’ün varlığından ve çalışmalarından haberdar olmadığını fark ettim. Bu kopukluğu gidermek üzere her fakültede CİTÖK hakkında bir sunum yaptık. Hatta ilk toplantıyı Mühendislik Fakültesi Dekanlığı’nda yaptık. O toplantıdan bu yana, belli alanlarda farkındalıkların oluşmaya başladığını görüyoruz. Bundan iki sene önce kampüsteki birçok hocaya ve birime nasıl ulaşacağımızı bilemezken şimdi bize bilgilendirme toplantıları yapmamız yönünde talepler gelmeye başladı.

Sağlık sistemine “Health Care System” denmesindeki ironi gibi nasıl çoğu insan hastalanmadıkça doktora gitmiyor ve sistem bireylerin sağlığını korumak yerine hastalıklarıyla ilgileniyor –aslında “Disease Care System”– bizim durumumuz da buna benzer: Başlarda sadece var olan taciz vakalarına nasıl yardımcı olabileceğimizi düşünmekle geçiyordu zamanımız, şimdi yavaş yavaş, bilgilendirme sunumları yapıyoruz, dekanlıklarla düzenli toplantılar yapıyoruz, broşürlerimizin içeriklerini geliştirdik, hoca ve öğrencilerimizin bu bilgilendirme malzemelerini bol bol yanlarında bulundurmalarını istiyoruz. Diğer bir deyişle birimin adında olduğu gibi cinsel tacizi yaşanmadan önlemek yönünde çalışıyoruz.

Bireyin yaşadığı durumu doğru tanımlaması en kritik adım

Cinsel taciz olgusu, vurguladığınız üzere, kabul edilmesi oldukça ağır bir durum. Size gelen vakalar düşünüldüğünde bu konuda bireylerin farkındalığı ne durumda?

İlke Ercan- Cinsel taciz yaşamış bir bireyin bu durumu fark etmesi ve konu ile ilgili bir adım atması hiç kolay olmuyor. Psikolojik ve hatta fiziksel tacize uğramış olsa bile bazı bireyler ‘’Sevgilimdir yapar’’ düşüncesine sahip olabiliyor. Anlatmakta en zorlandığımız şeylerden biri cinsel tacizin farkına varıp bu durum ile ilgili adım atmanın ne kadar güç gerektirdiği.

Karşılaştığımız önemli sorunlardan biri de şu; cinsel taciz yaşanana dek öncesinde başka pek çok şeyin (hakaret, aşağılama, sözlü şiddet, otoriteyi ciddiye almamak gibi) yaşanmış olduğu vakalar söz konusu. Böyle karmaşık vakalardan, tacizin boyutunu tanımlamak ve ilgili dilekçede şikayetin tam olarak ne olduğunu açıklamak sürecin şikayetçi tarafın lehine işlemesi adına çok önemli. CİTÖK’e gelindiğinde, şikâyette bulunan bireyin bu konudaki farkındalığı güçlenebiliyor; kişinin yaşadığı durumu algılaması ve ifade etmesi, sorunun doğru tanımlanması açısından çok büyük önem taşıyor. Zira problem doğru tanımlanmıyorsa şikâyet sahibinin haklı iken haksız duruma düşebildiğini görüyoruz.

Gelen vakalarda şikâyet edilen tarafa dair bir takibiniz oluyor mu? Örneğin bu kişiler bir daha aynı suçu işlemek konusunda caydırılabiliyor mu?

Cemre Baytok: Üniversite içerisinde bir öğrenci ya da bir memur hakkında bir şikâyetin yönetime gitmesinin bile oldukça ağır bir durum olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan öğrencilik hayatında veya çalışma hayatında böyle bir ‘’yüzleşme’’nin kişi üzerinde caydırıcı etkisi söz konusu olacaktır. Ancak bu süreçten ceza almadan çıkan kişi vakadan güçlenerek çıkar da daha fazla tacize yönelir mi, bunu öngörmek güç. Ben yine de bu sürecin kendi başına bir caydırıcılığı olduğuna inanıyorum. Burada kişinin disiplin cezası almasından çok, bir mekanizmanın işlediğinin görülmesi çok kritik. Süreç kişileri dönüştürüyorsa önemli olan o. Bazen şikayet edilen kişilerin de psikolojik/psikiyatrik destek almasının gerekli olduğu durumlar oluyor. Öğrenci Dekanlığı aracılığıyla öğrencilere bu yönlendirme yapılmaya çalışılıyor.

İlke Ercan- Disiplin soruşturmalarına gittiğimizde bir ceza vermek niyetiyle değil bilgilendirme amacıyla gidiyoruz. Zira cinsel tacizle ilgili doğru bilgilendirme çok önemli. Cinsel taciz, cinsellikle ilgili değil, güç ile ilgilidir. Bir kadına sırf kadın olduğu için fiziksel olarak saldırılmasından veya köşeye sıkıştırılmasından bahsetmiyorum. Kadın olduğu için onun otoritesini saymamanız da bir saldırıdır. Bu çok ufak bir şey ancak bunun ayrımına varmak gerçekten çok dönüştürücü olabiliyor. Bunu sadece erkek-kadın olarak düşünmemek de lazım. Toplumsal cinsiyet tanımı ne olursa olsun herkes cinsel taciz yaşayabiliyor. Okulumuzda LGBTİ+ çalışmalarını da bu anlamda çok önemli buluyorum zira LGBTİ+ bireylere yönelen nefret söylemleri ve şiddet de yaşanan tacizin büyük bir kısmını oluşturuyor.

Söyleşi ve fotoğraflar: Özgür Duygu Durgun /Kurumsal İletişim Ofisi