Boğaziçi Üniversitesi’nde nükleer denemelerin dünü ve bugünü konuşuldu

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi'nin 150. kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında ''Comprehensive Nuclear Test Ban Treaty (CTBT): Seismology and International Relations'' ( Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması (NDKYA): Sismoloji ve Uluslararası İlişkiler) başlıklı sempozyum 5 Ekim tarihinde Rektörlük Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’in açılış konuşmasını gerçekleştirdiği sempozyumda, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması çevresel ve diplomatik yönlerden ele alındı.

Sempozyumun açılış konuşması Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener tarafından gerçekleştirildi. Özener, rasathanenin 150. yıl etkinlikleri kapsamında böyle kapsamlı bir sempozyuma yer vermenin kendisi için büyük bir gurur olduğunu vurgulayarak başta Columbia Üniversitesi’nden Prof. Emeritus Dr. Paul G. Richard olmak üzere tüm katılanlara teşekkür etti. Özener’in ardından Boğaziçi Üniversitesi KRDAE Belbaşı Nükleer Denemeleri İzleme Merkezi Müdürü Dr. Öcal Necmioğlu, sempozyumda konuşulacak ana başlıkları katılımcılarla paylaştı. Necmioğlu, aynı zamanda Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün Belbaşı Nükleer Denemeleri İzleme Merkezi aracılığıyla CTBT’nin teknik gerekliliklerini yerine getirme yetkisine sahip ulusal merkez konumunda olduğunun altını çizdi.

Sempozyum, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Öğretim Üyesi ve Comprehensive Nuclear Test Ban Treaty Organization (CTBTO) International Monitoring System Division (IMS) Müdürü Prof. Dr. Nurcan Meral Özel’in “Completing and Sustaining IMS Network for the CTBT Verification Regime” başlıklı konuşmasıyla devam etti. Özel, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması’nın çok uluslu ve çok yönlü yapısından bahsederek, Türkiye’nin antlaşmayı imzalayan ilk ülkeler arasında olduğunu vurguladı. Nükleer testlerin 1945 yılına kadar uzanan tarihçesini de katılımcılarla paylaşan Prof. Dr. Nurcan Meral Özel, nükleer testleri yasaklamaya yönelik çalışmaların ise 1950’li yıllarla birlikte hız kazandığını belirtti. Özel’in de açıkladığı gibi CTBT, 24 Eylül 1996’da imzaya açılan ve nükleer patlamaları yasaklamayı amaçlayan uluslararası bir antlaşma. Günümüzde 184 ülkenin imzalamış olduğu antlaşmanın Özel’in başkanlığını yürüttüğü Uluslararası İzleme Sistemi (International Monitoring System, IMS) dünya çapında 321 izleme istasyonuyla faaliyet yürütüyor. Nükleer denemelerden kaynaklanan sinyalleri saptamaya yönelik çalışan IMS’in, uluslararası bir işbirliği kurarak tüm nükleer denemeleri denetim altında tutmayı amaçladığı da Özel tarafından dile getirildi. Prof. Dr. Nurcan Meral Özel, konuşmasını sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen tüm araştırmacılara ve katılımcılara teşekkür ederek sonlandırdı.

Columbia Üniversitesi’nden sempozyuma katılan ve sismoloji alanında dünyanın önde gelen isimlerinden biri olan Emeritus Prof. Dr. Paul G. Richards, sismik izlemedeki güncel gelişmeleri aktardı. Depremler ve nükleer deneme patlamaları olmak üzere iki başlık altında gelişmeleri paylaşan Richards’ın sunumu katılımcıların yoğun ilgisiyle karşılandı. Sempozyumda söz alan Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve  Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gün Kut ise, uluslararası ilişkiler perspektifinden konuyu değerlendirdi. Gün Kut, uluslararası ilişkilerin devletler arasında savaş ve barış süreçleri çerçevesinde oluştuğuna ve ilerlediğine değindi.

Benzer teknolojik üstünlüğe sahip iki devletin nükleer silah gibi aynı savaş aracına sahip olması halinde savaşın hiç bir taraf tarafından kazanılmasının mümkün olmayacağını belirten Prof. Dr Kut, tüm devletlerin yasal olarak eşit olduğunu, bu açıdan hiç bir devletin bir diğeri üzerinde egemenlik kurma ve bağımsızlığını tehdit etme hakkının bulunmadığını belirtti. Kut, bu bağlamda bir devletin rakiplerinin eşitliği, egemenliği ve bağımsızlığını tehdit edici bir hamlesi olması halinde bunun sonuçlarına katlanması gerektiğine işaret etti.

Tarihsel süreçte devletlerin ilk kez 19. yüzyıl sonlarında Hague Konvansiyonu sürecinde silahsızlanma ve silahların kontrolü kavramından konuşmaya başladıklarını anımsatan Prof. Kut 20. Yüzyıla girerken iki büyük ve yıkıcı dünya savaşının ardından devletlerin silahsızlanma konusunda daha önemli adımlar atmaya başladığını belirtti. 

Günümüze gelindiğinde, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Anlaşması'nın uygulamaya konulduğu dönemde ilk üç yıl içinde dünyada nükleer gücü olan devletlerin bu anlaşmayı imzalayacakları yönünde bir beklenti olduğunu ancak bugüne dek böyle bir adımın atılmadığını ifade eden Gün Kut, hali hazırda anlaşmaya imza atmayan ve aralarında ABD ve Çin'in de bulunduğu sekiz devletin bu anlaşmadan doğan organizasyona bütçe anlamında en fazla katkıyı yapan devletler olduğuna dikkat çekti.

Çin'in anlaşmanın altyapısal ihtiyaçları için tüm topraklarını kullanıma açtığını ancak hala anlaşmayı imzalamadığını vurgulayan Kut, söz konusu anlaşma çerçevesinde en zor ve dikkate izlenmesi gereken konuların başında ise Kuzey Kore -ABD ilişkilerinin geldiğini ifade etti. Kuzey Kore'nin ülke olarak ayakta kalabilmek ve kendini korumak  
için nükleer güc geliştirdiğini ifade eden Gün Kut, Kuzey Kore'ye bu bağlamda korunma garantisi verebilecek tek gücün ise ABD olduğunu belirtti.

 

Haber: Özgür Duygu Durgun, Gizem Seher / Kurumsal İletişim Ofisi