Ebru Dorman (BÜ’94): “Hayatta başarıya değil, değer yaratmaya odaklanın”

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü mezunu ve Dorman Capital’ın kurucusu Ebru Dorman’ın (BÜ’94) tüm gelirleri Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışlanacak yeni kitabı Hayallerin Ötesinde Yaşamak okurla buluştu. Boğaziçi Üniversitesi ile bağını koparmayan mezunlar arasında yer alan ve Boğaziçi Üniversitesi Vakfı Mütevelliler Heyeti Üyesi olarak da görev yapan Dorman, eğitim ve kariyer hikâyesini hayat kurtaran tavsiyelerle anlattığı kitabında, Boğaziçi’ne de ayrı bir yer ayırıyor: “Boğaziçi beni ben yapan deneyimlerden biri oldu, bana muazzam bir alt yapı verdi. Onun üzerine inşa ettiğim her kat çok sağlam oturdu.”

Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Berkeley Kaliforniya Üniversitesi ve Harvard Business School’dan iki farklı yüksek lisans derecesi alan Ebru Dorman, kariyerine 1995 yılında McKinsey’de başladı. Goldman Sachs, Morgan Stanley, Orange Ventures ve France Telecom gibi dünyaca ünlü şirketlerde üst düzey görevlerini sürdüren Ebru Dorman, 17 yıllık yurtdışı deneyiminden sonra Türkiye’ye dönerek kariyerine burada devam etti. Kurucusu olduğu Dorman Capital bünyesinde biyoteknoloji, Endüstri 4.0, dijital teknolojiler ve fintech alanlarında çok sayıda girişime melek yatırım yapmış olan Ebru Dorman, sivil toplum kuruluşlarına aktif destek vermesiyle de tanınıyor.

Dorman ile hem kariyer ve eğitim hayatının dönüm noktalarını paylaştığı hem de geleceğin iş insanlarına başarılı olmaya dair önemli öğütler verdiği kitabı Hayaller Ötesinde Yaşamak üzerine konuştuk.

Sizi böyle bir kitap yazmaya yönelten neydi?

Toplam 17 yıllık yurtdışı deneyimimden sonra Türkiye’ye döndüğüm 2013 yılından beri girişimciler ve genç arkadaşlarla çeşitli ortamlarda bir araya gelmekten büyük keyif aldım. Önce onlara “ölçeklenebilir” bir model ile fayda sağlama arzusuyla yazmaya başladım. Yazdıkça gördüm ki anlattıklarım arasında her yaştan insana iyi gelecek paylaşımlar var. Hayatıma mutluluk, sağlık, başarı katan öğretileri kalıcı bir şekilde paylaşmak, sosyal fayda yaratma misyonuma çok önemli bir yenisini eklemek için yazdım diyebilirim.

“Kitabım ile milyonlarca insanın kalbine dokunabilmeyi hedefliyorum”

Özellikle pandemi sebebiyle pek çok bireyin ruh halinin olumsuz etkilendiği bu dönemde, kitabımda inançlarımız ve zihniyetimizin önemine, yumuşak becerilere, sağlıklı yaşam, zihinsel ve duygusal durumumuza değinen kısımların çok faydalı olacağına inanıyorum. Özellikle bu sebeple kurumsal alım yapan şirketlerin sayısı her geçen gün artıyor; bunun geri dönüşü en yüksek insan kaynakları yatırımı olacağı konusunda inancım sonsuz.

Sadece kendimiz için yaşamadığımız ve başkalarının kalplerine dokunabildiğimiz zaman hayat daha güzel. Kitabım ile milyonlarca insanın kalbine dokunabilmeyi hedefliyorum. Üstelik kitabımın tüm telif gelirini Darüşşafaka Cemiyeti’ne bağışladım. Yakın dönemde İngilizcesini de çıkarmayı planlıyorum.

“Motivasyonum pozitif etki yaratmak”

Hayatınızda çok sayıda dönüm noktası olduğu görülüyor, bu zamanlarda karar verirken öncelikleriniz neler oldu?

Hayatta verdiğimiz her kararı etkileyen pek çok faktör var; kişisel önceliklerimiz, ailemiz, diğer çevresel faktörler ve tabii ki içsesimiz devreye giriyor. Kariyer kararlarımda katılacağım şirketin kültürü, raporlayacağım yönetici, birlikte çalışacağım takım arkadaşları, rolün ne derece zorlayıcı olduğu, bana ne gibi yeni ufuklar açabileceği gibi faktörleri de göz önünde bulundurdum. İnsan kariyerinde ilerledikçe seçim kıstaslarının önceliği değişiyor. Kariyerimin ilk dönemlerinde “Bu iş bana ne katar, beni nasıl geliştirir?” motivasyonu ön planda iken son dönemlerde “Bu rol sayesinde nasıl bir pozitif etki yaratırım?” motivasyonu öne çıktı.

Kitabınızda günümüzde aynı anda çok sayıda kariyer yapmanın mümkün olduğundan bahsediyorsunuz, özel hayat ve sosyal hayata da vakit ayırarak bunu başarmanın yolları neler olabilir?

Bir yandan yıllar içinde çok farklı sektörlerde ve rollerde kariyer yapabileceğimizin altını çizmek istiyorum. Çevremizde de bu değişim ve hatta dönüşüm örnekleri hızlanarak artıyor. Diğer yandan profesyonel kariyerimizin yanı sıra sosyal sorumluluk veya farklı kişisel ilgi alanlarımıza da zaman ayırıp çok yönlü bir varlık göstermemizin önemli olduğunu düşünüyorum. Tüm bunların yanı sıra özel hayata ve sosyal hayata da zaman ayırmak çaba ve beceri gerektiriyor. İyi planlama yapmak, öncelikleri belirlemek,  öz disiplin, gerektiğinde hayır diyebilmek, yardım istemek gibi önemli beceriler faydalı oluyor.

“Başarı mevki, unvan ya da çok para kazanmakla ölçülmez”

Başarıyı nasıl tanımlarsınız?

Benim için başarı mutlu olmak, hayata coşku ile bağlı olmak, kendini sevmek, sevilmek, insanlık için faydalı işler yapmış olmaktır. Başarı, ulaştığımız mevki veya elde ettiğimiz güç ile ölçülmez. Ün ya da unvan sahibi olmak ya da çok para kazanmakla da ölçülmez. Einstein’ın “Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın...” sözünde vurguladığı gibi hayatta başarıya odaklanmak yerine değer yaratmaya odaklanmak, değerli olmak çok daha anlamlı. Ben de hayatımı değer yaratmaya odakladım; pozitif etki ve değer yarattıkça mutlu oluyorum.

Başarılı olmak için gerekli becerilerden birinin öğrenme merakı olduğunu ve bunu Boğaziçi’nde kazandığınızı söylüyorsunuz. Boğaziçi size nasıl öğrenme merakı aşıladı ve bugün olduğunuz yerde olmanızda Boğaziçi yıllarınızın nasıl bir etkisi oldu?

Hem Endüstri Mühendisliği bölümünün sunduğu zengin ders yelpazesi hem de seçmeli olarak diğer fakültelerden erişebileceğimiz dersler bir yandan var olan merakımı karşılarken bir yandan yeni meraklar yarattı. Boğaziçi multidisipliner yaklaşımın ve çok yönlü olmanın önemini öğretti ve keyfini yaşattı. Bir de “kitaplar açık” yapılan sınavlar bize bilgiden çok o bilgiyi nasıl kullanacağımızı bilmenin önemini daha o yıllardan aşıladı.

“Berkeley’de okurken Boğaziçi’nde ne kadar güçlü bir eğitim aldığımızı daha iyi anladım”

Boğaziçi’nden sonra yüksek lisansımı yaptığım Berkeley Kaliforniya Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği lisansüstü programları arasında bugün olduğu gibi o dönemde de Amerika’da ilk üç sıradaydı. Berkeley’de okurken Boğaziçi’nde ne kadar güçlü bir eğitim almış olduğumuzu daha iyi anlayıp üniversitemle müthiş gurur duydum. Boğaziçi beni ben yapan deneyimlerden biri oldu, bana muazzam bir alt yapı verdi. Onun üzerine inşa ettiğim her kat çok sağlam oturdu.

Nasıl bir öğrenciydiniz, dersler dışında yaptığınız aktiviteler var mıydı?

Çok çalışkan bir öğrenciydim. Dersi derste öğrenmeyi severdim, hocalarımızı dinlerken çok iyi not alırdım. Kendimi çok kasmadan, yapabileceğimin en iyisini yapmaya odaklanarak birincilikle mezun oldum. Dersler dışında “manzarada takılma”nın ötesinde çok fazla sosyalleştiğimi söyleyemem. Lise ve üniversite yıllarında hafta sonları en büyük hobim sinema, tiyatro, bale, opera izlemekti. Annemle Şehir Tiyatroları ve AKM’de gösterilere gitmeye bayılırdık.

“Sosyal meselelere çözüm bulmak için çaba sarf etmeye erkenden başlayın”

Bugünün öğrencilerine söylemek istedikleriniz var mı?

Ben öğrencilik yıllarımda sosyal sorumluluk adına pek bir şey yapmadım. Belki o dönemde bugünkü kadar yaygın olmadığından belki de ben farkında olmadığımdan. Bugün gençlerimiz sosyal meselelere çözüm bulmak yolunda çaba sarf etmek için ne kadar erken başlasalar o kadar iyi olur diye düşünüyorum. Girişimcilik konusunu da çok önemsiyorum. Kitabımın bir bölümünü bu konuya ayırdım. Ne yaparsanız yapın girişimcilik ruhu ve tutku ile yapın diyorum.

“Tüm mezunlarımızı okulumuzu her yönden desteklemeye davet ediyorum”

Boğaziçi ile bağını hiç koparmayan ve her anlamda üniversiteye destek olan mezunlardan biri olmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Bu konuda diğer mezunlara ne gibi öneriler yapmak isterseniz?

Tüm mezunlarımızı hem maddi hem manevi olarak okulumuzu her yönden desteklemeye davet ediyorum. Düzenli bağışçı olmak önemli, küçük miktarlarla da olsa her mezunun genç yaştan bu alışkanlığı edinmesi harika olur. Belli bir ekonomik refah seviyesine gelmiş mezunlarımızın ise daha cömert bağışlarla katkıda bulunması ve çevrelerine de örnek ve ilham olması önemli.

Dünya o kadar hızlı gelişiyor ki yerinde durmak aslında gerilemek anlamına geliyor. Üniversitemizin marka değerini koruması, kendisini geliştirmeye devam etmesi için hem maddi hem de ayni katkılarla el ele vermeliyiz.