Eğitimden pazarlamaya, tarımdan iletişim sektörüne “Yarından Sonra Değişim”

Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Ofisi’nin düzenlediği, 9 Kasım’da gerçekleştirilen BÜ'yülü Bir Gün’de teknolojiden sürdürülebilir tarıma, sosyal girişimcilikten reklam ve pazarlama dünyasındaki değişimlere bugünün dünyasına dair pek çok konu ele alındı. Alanında başarılı isimlerin katılımıyla, “Yarından Sonra” çatısı altında bu yıl 6.sı düzenlenen BÜ’yülü Bir Gün, “Değişim” teması çerçevesinde Prof. Dr. Erhan Erkut, Ebru Dorman, Levent Kömür, Cengiz Genç, Aret Vartanyan, Behiç Ak ve Şemsa Denizsel başta olmak üzere her biri alanlarında uzman konukları ağırladı.
Kenan Özcan

BUKAL’ın katkılarıyla düzenlenen “Tünellerde Ara Güler’in İzinde İstanbul’da Değişim: Yarışma Fotografları Sergisi,” Leica ve Ara Güler Müzesi’nin katkılarıyla “Ara Güler Fotoğrafları Sergisi”, Boğaziçi Filarmoni Orkestrası’nın “Steplerde Tango” başlıklı konseri ve “Geçmişten Günümüze Tarihi Binalarıyla Güney Kampüs Turu” BÜ’yülü Bir Gün’ün renkli etkinlikleri olarak davetlilerden ilgi topladı.

“Yarından Sonra Değişim” temasıyla gerçekleşen BÜ’yülü Bir Gün, mezunlarla ilişkilerden sorumlu Rektör Danışmanı Prof. Dr. Zafer Yenal’ın açılış konuşmasıyla başladı. Gerçeğin ne olduğunun ve nasıl üretildiğinin sorgulandığı bugünlerde üniversitenin neler yaptığını kamuya anlatması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yenal, Açık Dersler, Kitaplar Arasında ve Mezunlarla Açık Dersler gibi programlarla Boğaziçi Üniversitesi’nin toplumla buluştuğunu paylaştı. “Bugün bilgiyi kamusallaştırmak her zamankinden daha önemli. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri de bugünün dünyasını anlamak ve bu dünyanın karşılaştığı zorlukları topluma aktarmak için Açık Dersler, Kitaplar Arasında gibi etkinliklerle ürettikleri bilgiyi insanlarla paylaşıyor,” ifadelerini kullanan Yenal, yaşam bilimlerinden fiziğe, matematikten dilbilime popüler bilim konuşmalarını içeren etkinlikler hakkında katılımcılara bilgi verdi.

“Değişim sınıfın dışında olacak”

Ana konuşmacı olarak katılımcılarla buluşan Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 1980 yılı mezunu ve MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut, iş dünyası ve eğitimde değişimi ele alan ufuk açıcı bir konuşma gerçekleştirdi. İş dünyasında değişimi belirleyen temel faktörlerin maliyetlerin düşmesi ve dijital devrim olduğunu vurgulayan Erkut, “Geçtiğimiz son 10 yılda dünyanın en büyük şirketleri sıralamasına bankacılık şirketleri yerine teknoloji şirketleri girdi ve ilk 10’da yer alan şirketlerin 7’si benden daha genç,” ifadeleriyle iş dünyasında gerçekleşen değişimin hızına dikkat çekti. Şirketlerin farklı alanlara girmesi ve sürdürülebilirliği anahtar kelime olarak görmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Erkut, bunu yapmayan şirketlerin iflas etmekten kaçamayacağını belirtti.

Eğitimdeki değişimin genç nüfustan yaşlı nüfusa doğru kayan demografik kayma odağında düşünülmesi gerektiğini belirten Erkut, “Toplum yaşlanıyor ama emeklilik ve sağlık sistemi sürdürülebilir değil. Gelecekte yaşlı ekonomisi hızla büyüyecek ve dijital devrimin getirdiği yeniliklerin yaşlılara yönelik nasıl kullanılması gerektiği önemli bir soru haline gelecek,” ifadeleriyle Türkiye’de yaşanan demografik kaymanın getireceği değişim üzerinde durdu. Prof. Dr. Erhan Erkut, Boğaziçi Üniversitesi’nin düzenlediği “İkinci Bahar” gibi eğitim programlarının yaşlanan nüfusa yönelik yapılması gereken örnek projelerden biri olduğunu da ekledi.

Eğitimcilerin değişimi nasıl algılaması gerektiği konusunda da çarpıcı tespitlerde bulunan Erkut, “Dünyada 19 saatte bir bilgi ikiye katlanıyor ve bugün içerik ücretsiz bir şekilde ulaşılabilir durumda, oysa Türkiye’de eğitim hala müfredat bazlı. Müfredat bazlı eğitim yerine öğrencileri geleceğe hazırlayan ve inovasyon, yaratıcılık, eleştirel düşünme, bilgi ve medya okuryazarlığı, inisiyatif alma ve öz yönlendirme gibi yetkinlikleri veren beceri bazlı bir eğitime geçmeliyiz,” ifadelerini kullandı. Eğitimin geleceğinin alternatif yaklaşımlarla becerileri vurgulayan ve gerçek yaşama yaklaşan bir noktada konumlanacağını vurgulayan Erkut, “En büyük değişimin gerçekleştiği alan bana göre eğitim olacak ve bu değişim sınıfların dışında olacak,” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.

“Girişimcilik bir meslek değil, bir ruh hali olmalı”

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü 1994 yılı mezunu Ebru Dorman ise girişimcilik deneyimlerinden öğrendiklerini katılımcılarla paylaştı: “Girişimciliğin bir meslek değil bir ruh hali olduğunu düşünüyorum ve bu ruh halini bir kasa benzetiyorum. Nasıl bir kas ne kadar çok çalıştırılırsa o kadar güçlenirse, girişimcilik kası da ne kadar çok kullanılırsa o kadar verimli olur.” Dorman ayrıca dönüşüm yönetimi alanında yürüttüğü profesyonel hayatında öğrendiği üzere başarılı bir dönüşümü başarısız olandan ayıran şeyin insan faktörü olduğunu ekledi. Dönüşümden etkilenen tüm paydaşların sürecin parçası olması gerektiğini vurgulayan Ebru Dorman, dönüşüm yönetimi sürecinin de herkesin kendisini bütünün bir parçası olarak görmesini sağlayacak şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etti.

“Bir Hayalin Peşinde, Bir Hayalin İçinde” başlıklı sunumunda 18 yıl boyunca insanları yemek masasında buluşturan “Kantin” isimli efsane lokantanın sahibi Şemsa Denizsel, “Bir anlamda hiçbir zaman profesyonel olmadım. Kantin’i kurarken amacım Türkiye’deki yeme içme sektörünü değiştirmek değildi, içimden gelen şey yemek yapmak ve sofraların etrafından insanları bir araya getirmekti,” ifadeleriyle 30 yaşında başladığı profesyonel mutfak hayatındaki deneyimlerini katılımcılarla paylaştı.

“Bu coğrafyanın ürettiği malzemeye sahip çıkmalıyız”

Profesyonel mutfak hayatında evine almadığı hiçbir malzemeyi kullanmadığını vurgulayan Şemsa Denizsel, “Kendi geleneğimize ve bu coğrafyanın ürettiği malzemeye sahip çıkmadıkça Türkiye’de gastronomi ilerleyemez. Nar ekşisi varken neden balzamik sirke kullanalım? Bunu ülkemize borçluyuz,” ifadeleriyle başarısının sırlarını paylaştı. Denizsel sunumunu “Bu ülkenin çok ciddi bir coğrafi zenginliği ve gelenekleri var. Ben 2014 yılında Kuzey Ege’nin bir köşesinde bir zeytin ormanına tutuldum ve 5 yıldır oranın kültürel zenginliğini yurtdışına tanıtmak ve çıraklar yetiştirme hayalimi gerçekleştirmek üzere uğraşıyorum. Ayvalık’ın mutfağının da evrensel haritada yer almasını istiyorum,” sözleriyle tamamladı.

BÜ’yülü Bir Gün’ün bu seneki ilgi çekici konuşmaları arasında sürdürülebilir tarım alanında yenilikçi girişimiyle dikkatleri çeken Boğaziçi Üniversitesi İşletme mezunu Cengiz Genç’in konuşması da yer aldı. Genç, Çanakkale’de kurmuş olduğu iyi tarım işletmesi Mavruz’un hikayesiyle birlikte “Sürdürülebilir Tarım’’ üzerine görüşlerini dinleyicilerle paylaştı. Gelecek için tarımsal ayak izini azaltmak zorunda olduğumuzu vurgulayan Genç, topraksız tarım ve atık yönetimi gibi modern uygulamaların tarımdaki verimliliği artırma ve nüfus artışıyla kritikleşen gıda ihtiyacına cevap verme konusunda önemli bir rolü olduğunu belirtti.

Levent Kömür: “Pazarlamada içeriğe odaklanmaktan büyük resmi ve bağlamı unutuyoruz”

BÜ’yülü Bir Gün’de Prof. Dr. Ayşegül Toker, Prof. Dr. Zafer Yenal ve Levent Kömür “Değişen Markalama Dünyası: Influencerlardan Neler Öğreniyoruz?” başlıklı panelde influencer’ların sosyal medya kanalları vasıtasıyla tüketim ve marka kültüründe yarattığı etkileri irdelediler.

Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu ve Mey Grubu CEO’su Levent Kömür, günümüzde pazarlamanın dinamiklerinin nasıl değiştiğini ele aldığı konuşmasında içerik üretimi ve içeriğin dağıtımında yaşanan değişimden söz etti. Tek kanallı dönemde içeriği marka sahipleri ve reklam ajanslarındaki creative ekiplerin ürettiğini; içerik dağıtımını ise tv, radyo, basın gibi geleneksel mecraların yaptığını anlatan Kömür, birden çok kanalın var olduğu günümüzde gücün artık içeriğin dağıtımında olduğunu belirtti. “Bugün içerik daha hızlı yayılıyor ve kontrol edilemez bir hıza ulaşıyor. Daha çok içerik yayan para kazanıyor ancak bu değişim sürecinde içeriğe bu kadar ağırlık verilirken bağlamı kaybediyoruz, büyük resmi göremiyoruz” diye ekleyen Kömürcü, bugünün pazarlama pratiğinde “Endorser Influencer” ve “Distributor Influencer” olmak üzere iki tip Influencer profili olduğundan bahsetti. Endorser influencer’ların markadan bağımsız kendi rızalarıyla bir ürün veya projeye destek olabileceklerini aktaran Kömür, distribütör influencer’ların ise adeta billboard gibi çalışan, marka güdümlü niteliğine değindi.  Kömür, çok kanallı ve çok çeşitli ürünlerden oluşan tüketim dünyasında pazarlama faaliyeti yaparken bağlamdan kopma tehlikesinin olduğunu belirterek bu durumu karanlıkta pazarlama yapmaya benzetti.

Panelin moderatörleri Prof. Dr. Zafer Yenal ve Prof. Dr. Ayşegül Toker ise Harvard Business Review dergisinde yayımladıkları “Influencerlardan Öğrendiklerimiz” konulu makaleden söz ederek günümüzde pazarın karmaşasını tüketici için sadeleştiren ve yeniden formüle edip önüne koyan influencer’ların marka ile tüketici arasında bir çeşit tercüman olma rolüne değindiler.

Aret Vartanyan: “Her şeye kısa yoldan ulaşmak istiyoruz, kendimiz olmaktan kaçıyoruz”

BÜ’yülü Bir Gün’de Aret Vartanyan, Aydın Soysal ve Tunçel Gülsoy da“Bırak Değişik Kalsın” başlıklı panelde bir araya geldiler. Sosyal hayat ve ilişkilerde değişime dair dinleyicilerle sohbet eden Aret Vartanyan, robotlar ve teknoloji çağında gerçeklik ve samimiyet kavramlarının kalıcı olacağını belirtti. Artık etiketler dünyasının ve eski düşünce kalıplarının çöktüğünü anlatan Vartanyan, “Bugünün çocukları artık etiketlere dayalı bir hayat istemiyor, mutlu olmak istiyorlar. Toplumumuzdaki en büyük sorun özgüven eksikliği. Hep sevilmek, onaylanmak, takdir edilmek istiyoruz. Mutlu olmak, sevilmek ya da kilo vermek için kısa yollar arıyoruz ama hiçbir amaca kolay yoldan erişmek mümkün değil. Kişilerin kendileriyle barışık olup kendilerine ait bir hayat inşa etmesinden daha önemli bir şey yok. Biz her şey olmaya çalışıp kendimiz olmaktan kaçıyoruz” diye ekledi.

Sesler ve fotoğraflar üzerinden İstanbul’da değişimin izini sürmek

Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Eva Şarlak moderatörlüğünde düzenlenen “Teknolojide Yenileşim: İstanbul’da Değişim” konulu panelde konuşan Işık Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Pınar Yelmi ve ses efektörü Korkmaz Çakar, İstanbul’un değişiminin yerel sesler üzerinden nasıl takip edilebileceğini anlattılar. Şehre özgü seslerin korunması ve geleceğe aktarılması içim yürütülen “İstanbul’un Sesleri” (The Soundscape of İstanbul) projesinden bahseden Pınar Yelmi, vapur düdükleri, sokak satıcıları gibi sembolik seslerin kayıt altına alınması ve korunması yoluyla şehirdeki kültürel değişimi takip etmenin önemine değindi. Türkiye’nin en büyük fotoğraf koleksiyonlarından birinin sahibi ve Doğuş Fotoğraf ve Kamera Ekipmanları A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Oskar Fuchs ise “Bana fotoğrafa bakmayı öğretti,” dediği Ara Güler’le olan anılarını ve Ara Güler’in arşivini korumak için Doğuş Holding’in iş birliğiyle kurulan Ara Güler Müzesi’nin hayata geçme hikâyesini anlattı. Paneldeki son konuşmacı ise Leica Türkiye Genel Koordinatörü Erdem Kayhan Gürbüz oldu. Gürbüz, “camera obscura”dan dijital makinelere uzanan ve stüdyolardan çıkıp gerçek dünyanın yansıtılmasında bir araca dönüşen fotoğrafın tarihsel serüvenini dinleyicilere aktardı.

Panelin ardından Leica’nın BÜ’yülü Bir Gün kapsamında özel olarak düzenlemiş olduğu “Ara Güler’in İzinde İstanbul’da Değişim Fotoğraf Yarışması”nın ödül töreni gerçekleştirildi. Ara Güler’in fotoğraflarından esinlenerek çektikleri fotoğraflarla yarışan katılımcılar arasından Bülent Demir ve Serra Kamer sırasıyla 3. ve 2. olarak seçilirken, Selman Behmuaras ise birincilik ödülünü almaya hak kazandı. Demir Demirgil Salonu’nda eş zamanlı olarak gerçekleşen panelde ise Prof. Dr. Asım Karaömerlioğlu moderatörlüğünde Prof. Dr. Necati Aras, Mehmet Başer ve Dr. Kerem Can Özkısacık “Türkiye’de Dijital Dönüşüm/İş Analitiği Uygulamaları” konusunu masaya yatırdı.

Behiç Ak: “Sanattan savaşa bugün dünyayı imaj yönetimi yapan iletişim sektörü yönetiyor”

“BÜ'yülü Bir Gün”ün panel ve konuşma takviminde Prof. Dr. Biray Kolluoğlu moderatörlüğünde Behiç Ak, “Değişim” konusunu bir kez daha gündeme getirirken Prof. Dr. Arzu Tektaş’ın moderatörlüğünde Serra Titiz, Başak Süer ve Eray Erdoğan sürdürülebilirlik ve sosyal girişimcilik arasındaki ilişkiyi tartıştı. Yazar ve çizer Behiç Ak, çağımızda sanatın geçirdiği değişimi kendi sanat pratiği perspektifinden anlattı. Bugün pragmatik düşüncenin gerçekliğini yerini aldığını söyleyen Behiç Ak, daha otoriterleşmiş ve kutuplaşmış bir dünyada sanatın, diğer pek çok şey gibi, iletişim sektörünün eline geçtiğini söyledi. Günümüzde savaşların bile iletişim şirketleri tarafından kurgulanıp yönetildiği fikrini dile getiren Ak, “Bugün iletişim sektörü hemen her şeyi imajlar üzerinden yönetiyor. Bienal bile artık tamamen iletişimle ilgili bir şeye dönüştü, içinde sanatla ilgili herhangi bir şey bulamıyorsunuz. 7. Kıta teması ile dünyanın kirletilmesi konuşuluyor ama sponsorlara baktığınızda plastik üreten şirketler de var” diye konuştu.

Bugünkü gelecek algısından da söz eden Ak, 1980 öncesi dünya genelinde hâkim olan sol söylemin “Güzel günler göreceğiz” sloganıyla bugünü feda ettiğini ve bunu otoriter, baskıcı bir söylemle yaptığını belirtirken gelecek ütopyasının 1980 sonrası yükselen neo-liberal söylem ile “Anı yaşa, haz al” sloganına dönüştüğünü ifade etti. Günümüzde neo-liberal politikaların en büyük tahribatı kamuya yaptığını belirten Behiç Ak, “İnsanların elinden geleceğin alınması ve kamunun yok edilmesi müthiş otoriter bir sisteme yol açtı. Bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyle. Eskiden kamulaştırma kamu yararına olan bir şeyken bugün kamulaştırma aslında özelleştirme anlamına geliyor. Devlet ve özel sektör el ele verip kamuya ait olanı yok ediyor’’ görüşünü aktardı.

Değişim konusunu farklı açılardan ele alan konuşmalarla gün boyu devam eden BÜ’yülü Bir Gün, Boğaziçi Üniversitesi Türk Sanat Müziği Korosu’nun “Aşiyan’da İstanbul Şarkıları” konseriyle sona erdi.

Galeri 3 Fotoğraf