Kampüsten müzik dünyasına genç bir soluk

“Aşk Bu Biter Mi?” parçasıyla pop müzik dünyasına hızlı bir giriş yapan Cem Yenel, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi ve Sosyoloji bölümleri çift ana dal öğrencisi. Henüz 23 yaşında olmasına rağmen 20’nin üzerinde bestesi bulunan Cem Yenel, Ajda Pekkan’la yaptığı düetle de dikkatleri üzerine çekmişti. Küçük yaşlardan itibaren müzikle içli dışlı bir hayatı olan Yenel’in çıkış parçasının klibi Güney Kampüs’te fotoğraf sanatçısı Nihat Odabaşı tarafından çekildi. Aynı zamanda BÜMK (Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü) orkestrasında vokalistlik yapmakta olan Cem’le müziğe ilgisinin nasıl başladığına, öğrencilik ve müzik hayatını beraber nasıl yürüttüğüne ve gelecek planlarının neler olduğuna dair keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Müziğe ilginiz ve sonrasında profesyonel anlamda uğraşınız nasıl, ne zaman başladı?

Her zaman müzikle iç içeydim diyebilirim. Kendimi bildim bileli şarkı söylerim. Anaokulu öğretmenim oyuncak piyanoyla bir şarkıyı çıkardığımda çok şaşırmıştı ve ailemle konuşmuştu. Sonra 8 yaşında piyano çalmaya başladım. 14 yaşında Yetenek Sizsiniz yarışmasında finale kaldım. Ama profesyonel olarak başlangıcım Volga Tamöz’le bundan bir buçuk yıl önce oldu. Her zaman çok büyük bir hayranıydım Volga Tamöz’ün. Şansım yardım etti ve ona şarkı söyleme fırsatı buldum. Şimdi hem prodüktörüm hem aranjörüm hem de abim.

Boğaziçi Üniversitesi BÜMK Orkestra Solistliğini de yapıyorsunuz. Boğaziçi’ni tercih ederken okulun müzik kulüp ve korolarının da etkisi olmuş muydu ve üniversite size müzisyenlik kariyerinizde neler kattı?

Açıkçası tercih aşamasında bir etkisi olmadı. Ama Boğaziçi’yle ilgili en büyük “iyi ki”lerimden biri orkestraya girmek oldu diyebilirim. İyi ki bu ailenin bir parçası olabildim. BÜMK Orkestra ile birlikte birçok kez İstanbul’un farklı sahnelerinde performans sergiledik ve bu kadar kalabalık bir orkestrayla şarkı söylemek bana çok şey öğretti. Her şeyin dışında hepimiz çok yakın arkadaşlarız ve konuştuğumuz ortak bir dil var: müzik.

Aynı zamanda Ekonomi ve Sosyoloji çift ana dal öğrencisisiniz. Bir yandan öğrenciliğe devam ederken bir yandan profesyonel anlamda müzikle uğraşmak zor oluyor mu?

Zaman zaman zor olduğunu söyleyebilirim. Örneğin single için fotoğraf çekimlerimiz final haftamın tam ortasına denk geldi ve hakikaten fiziksel olarak çok yorucuydu. Ama Boğaziçi birçok şeyi bir arada yapan öğrencilerle dolu. Birçoğumuz çalışıyor, kulüplere katılıyor, derslerinde başarılı... Benimkinin farkı daha görünür olması.

 “Aşk bu, biter mi?” şarkınızın klibini kampüste çektiniz, bu süreç nasıl gelişti ve çekerken neler yaşadınız?

Kendi okulumun dünya güzeli kampüsünde ilk klibimi çekmek her zaman hayalimdi. Herkes bana çok destek oldu ve bu işi başardık. Çekimler hem eğlenceli hem de çok yorucuydu. 60-70 arkadaşımın katılımıyla Güney Kampüsün birçok noktasında çekim yaptık. Klibin hem arkadaşlarımla olması hem de kendi okulumda çekilmesi onu benim için çok özel kıldı. Klip aslında Boğaziçi’nde hepimizin yaşadıklarından kesitler gibi. Boğaziçi’nde aşk başkadır. Biz de bunu en doğal haliyle yansıtmaya gayret ettik. Nihat Odabaşı’nın gözüyle Boğaziçi’ni görebilmek de her şey bir yana beni çok mutlu etti.

Ajda Pekkan’la düetiniz ve kendisine ilân-ı aşk edişiniz de gündem oldu. Türkçe pop müziğin en iyi ismi kim sizce?

Benim için unutulmaz bir deneyimdi. Gerçekten çok şanslıyım. İlân-ı aşk değil de ilân-ı hayranlık ettim diyebiliriz. Onun enerjisine, sahne ışığına ve duruşuna aşık olmayanımız yoktur herhalde ama o aşk başka bir aşk.

Bir isim söylemem gerçekten zor. Ajda Pekkan, Sezen Aksu, Tarkan, Mustafa Sandal, Bengü... Liste uzar gider. Hepsinden öğrenilecek ve ilham alınacak çok şey var. Ama kimin müziğini en çok dinlediğimi sorarsanız Sezen Aksu diyebilirim. Ben hayatı en çok onun kaleminden seviyorum.

Yabancı pop müzik dünyasından en çok kimleri seviyor ve takip ediyorsunuz?

Yabancı pop için de aynı şey geçerli, çok fazla takip ettiğim isim var. Justin Timberlake, Usher, Christina Aguilera, Adele, Cher, Rihanna takip ettiğim isimlerden bazıları. Ama bir pop ikonu olarak Britney Spears bana çok ilham veriyor.

Pop müzik dışında sizi besleyen, dinlediğiniz başka müzik dalları var mı?

Çok farklı tarzda müzik dinliyorum. Arabesk çok severim örneğin, Ebru Gündeş’in sesine bayılırım. Sonra onu kapatır bir Muse albümü açarım onu dinlerim, sonra da YouTube’dan bir Electro Deluxe performansı izlerim. Caz, funk, blues, arabesk, halk müziği hatta bazen Türk Sanat Müziği beni çok besleyen müzik türleri.

İleride müzik kariyerinize hangi alanda devam etmek istersiniz?

Ben her zaman popçuydum. Yani ben aslında caz severim ama pop tutuyor, pop yapmalıyım diye hiç düşünmedim; popun çok farklı türleri var kendi içinde. Popun diğer türlerle sentezleri ve sürekli yenileniyor oluşu beni çok çekiyor. O yüzden popla devam etmek istiyorum diyebilirim.

Söyleşilerinizde herhangi birine benzetilmeden öne çıkmanın zorluklarından da bahsediyorsunuz. İçinde bulunduğunuz pop müzik dünyasının endüstri tarafı da düşünüldüğünde sizce bu ne kadar mümkün ya da sizin bunu başarmak için planlarınız neler?

Bence mümkün. Bana göre herkesin kendine ait bir rengi var ve amaç o rengi en güzel ve en gerçek haliyle ortaya çıkarmak olmalı. Ben de hep kendi rengimi beslemeye ve onu göstermeye çalışacağım. Özellikle bir planım yok, kendim olmaya devam edeceğim.

Söyleşi: Gizem Seher / Kurumsal İletişim Ofisi