"İş kazaları kader değil; eğitim ve denetimle engel olmak mümkün"

Türkiye’deki işgücünün yüzde 7’si inşaat sektöründe çalışıyor. İnşaat sektöründeki ölümlü kazaların oranı diğer sektörlerle kıyaslandığında yüzde 36 gibi hayli yüksek bir oranda seyrediyor. İş kazalarının yaklaşık üçte birinin inşaat sektöründe meydana geldiği ülkemizde, Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nde görev yapmakta olan Dr. Öğretim Üyesi Semra Çomu Yapıcı, İnşaat Sektöründe Meydana Gelen İş Kazaları için Fizyolojik Risk Faktörlerinin Analizi konulu bir araştırma yürütüyor. Proje kapsamında inşaat işçilerinden alınan fizyolojik veriler bu alandaki mevcut istatistiki data ile karşılaştırılacak ve elde edilecek bulgularla birlikte kazaların önlenmesi yönünde yapılabileceklere dair çözüm önerileri ortaya konulacak.
Kenan Özcan

SGK istatistiklerine göre ülkemizdeki iş kazası sayısı 2017 verilerine göre 359.653 iken inşaatta iş kazası sayısı 62.802 olarak gerçekleşti. Kayıtlı olarak bildirilen toplam ölümlü iş kazası sayısının 1.633 olduğu ve bu kazalarda 587 kişinin inşaatlarda gerçekleşen kazalarda hayatını kaybettiği kaydediliyor. Sektörde en çok iş kazası ise sırasıyla İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli ve Bursa’da meydana geldi.

Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nde görev yapmakta olan Dr. Öğretim Üyesi Semra Çomu Yapıcı, İnşaat Sektöründe Meydana Gelen İş Kazaları için Fizyolojik Risk Faktörlerinin Analizi konulu bir araştırma projesi yürütüyor. Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde tamamlayan Yapıcı, yüksek lisansını ABD’de Columbia University’de yaptı; doktora derecesini ise Virginia Polytechnic Institute and State University’den aldı. İnşaat Sektöründe Meydana Gelen İş Kazaları için Fizyolojik Risk Faktörlerinin Analizi araştırması hakkında Semra Çomu Yapıcı’dan bilgi aldık.

Araştırma projeniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaya başladığımdan bu yana sanal teknolojileri kullanarak iş güvenliği eğitim aracının geliştirilmesi ile ilgili pek çok proje yürüttüm. Bu projelerin bir bölümü BAP tarafından desteklendi. Projemizin şimdiki ayağında de BAP destekli bir çalışma yürütüyoruz. İnşaat sektöründe çalışan işçilerden biyometrik (fizyolojik) veriler toplayarak kazaların sıklıkları ile bu veriler arasındaki ilişkiyi analiz edeceğiz.

Ne tür biyometrik veriler topluyorsunuz?

Literatürde istatiksel çalışmalar çok fazla mevcut; örneğin kazaların sıklıkla Pazartesi ve Salı günleri olduğunu görüyoruz. Yaz döneminde kazaların gerçekleşme oranı kış dönemine göre daha fazla ve kazaların sabah saatlerinde gerçekleşme sıklığı yine daha yüksek. Sabah 10.00-11.00 arası, ya da öğle yemeği molası öncesinde kazaların daha sık görüldüğünü görüyoruz. Biz bu çalışmada temel istatistiki verileri SGK’dan aldık. Ancak bu verilere erişmek son derece zordu maalesef. SGK’dan aldığımız verilerle elimizde inşaat sektöründe geçmiş yıllarda gerçekleşen kazaların hangi gün ve saatte olduğu gibi detayları da içeren geniş bir veri tabanı oluştu.

Bu çalışmada iki farklı sensörle çalışıyoruz; bileklik ve kan şekeri. Kan şekeri iş kazaları özelinde literatürde ilk defa değerlendirilen bir faktör. Daha önce nabız, kalp atımı, tansiyon, vücut sıcaklığı gibi değerler kullanılmış. Biz bu ölçümlere ek olarak sahada çalışan işçilerle kan şekeri ölçümlerine başladık. Ayrıca kan şekeri ölçümü oldukça meşakkatli bir süreç gerektiriyor, işçinin bu sensörü bir hafta süreyle hiç çıkarmaması gerekiyor. Bu noktada veri toplarken işçiye güvenmek durumundasınız.

Kan şekeri değerini danışmanlık aldığımız iş yeri hekimlerinin önerisiyle değerlendirmeye aldık. Şeker ölçümü önemli zira kan şekeri seviyesi vücutta uyku hali, yorgunluk ve dikkat dağınıklığına neden olan faktörlerin başında geliyor. Ayrıca, kişi stresli olduğunda şeker seviyesinin yükseldiği de bilinmektedir. Bu çalışmada ‘’SGK’dan elde ettiğimiz istatiksel verilerle işçilerden topladığımız fizyolojik veriler arasında bir korelasyon var mı, işçilerin bedenlerinin belirtileri bize kaza olma ihtimalini gösteriyor mu?’’ gibi sorulara cevap arayacağız.

Ne tür ölçüm cihazları kullanıyorsunuz?

Kan şekeri ölçümünde kullandığımız sensör, diyabet hastalarının kullandığı sürekli kan şekeri takip cihazıdır. İşçi bir hafta boyunca bu sensörü ve vericiyi bedeninde taşıyor. Biz de kablosuz olarak veriyi alıcıya aktararak işçilerin gerçek zamanlı kan şekeri seviyelerini takip edebiliyoruz. Taşıyan kişinin kan şekeri sensörünü bir hafta boyunca hiç çıkarmaması ve bu bir hafta boyunca verileri düzenli olarak alabilmek bizim için çok önemli. 

Bu çalışmada kullandığımız bileklik şeklindeki diğer sensör ile de glavanik deri tepkisi (avuç içi terlemesi), kalp atım hızı ve vücut ısısı olmak üzere üç farklı veri daha topluyoruz.  Bu ölçümlerin standart ticari bir bileklik ile sağlanması mümkün olmadığı için, kullandığımız bileklikler yurtdışından getirildi. Standart bileklikler uzun süreli veri kaydetmemekle beraber, saklanan veriler sadece görsel unsurlarla daha geniş zaman aralıklarında okunabilmektedir. Bu proje kapsamında ise, gerçek zamanlı ham veriye ihtiyaç duyulmaktayız. Özetle, iki farklı sensörden toplam dört bağımsız değişkenin gerçek zamanlı verisini toplamaktayız.

Toplam kaç işçi bu çalışmada yer alıyor?

Yaz döneminde 12 işçi ile çalışmaya başladık, kış döneminde de 12 işçiden veri alacağız.

Verileri nasıl değerlendireceksiniz?

Elimizdeki SGK kaynaklı istatistiki verilerle, işçilerden topladığımız fizyolojik veriler arasında nasıl bir ilişki olduğunu anlamaya çalışacağız. Biz bu ilişkinin mevcut olduğunu öngörüyoruz. Hali hazırda yaz dönemi verisini topluyoruz, Ocak-Şubat döneminde kış verisini toplama aşamasına geçeceğiz. Detaylı bir analizin ardından uygulamada olabilecek iyileştirmelere dair öneriler de getirmeyi planlıyoruz.

Peki, inşaat sektöründeki kazaların başlıca nedenleri neler, istatistikler ne söylüyor?

Literatüre baktığınızda dünyanın neresinde olursa olsun bu sektörde rastlanılan en sık rastlanılan kaza tipi nedeni yüksekten düşme. 2017 yılı SGK istatistiklerine göre ölümlü kaza sebeplerinin başında yüzde 44.4 oranıyla yüksekten düşme geliyor.  Ardından yüzde 17.8 oranıyla trafik ve iş makineleri kazaları izliyor. Sağlık sorunları nedeniyle olan ölümlerin oranı ise yüzde 10.4. Yine SGK istatistiklerine göre 2017 yılında ülkemizde 359.653 iş kazası gerçekleşmiş olup bu kazaların 62.802'si (% 17,5) inşaat sektöründe meydana gelmiş durumda. Biz de bu çalışmada en fazla riskle karşı karşıya olan yüksekte çalışan işçilerle çalışıyoruz ve onlardan veri alıyoruz.

Yurtdışında durum nasıl, Türkiye’den farklı olarak nasıl önemler alınıyor sektörde?

Yurtdışında çok iyi bir takip sistemi var, sendikalar çok aktif rol alıyorlar ve elbette eğitim çok önemli. Devletin cezai yaptırım konuluyor olması ve denetim yapıyor olması çok önemli. Türkiye’de maalesef denetim konusunda bilhassa henüz istenen noktada değiliz. Özellikle İstanbul şantiyeye dönmüş bir şehir. Kazaların yüzde 88’i işçinin iş güvenliği açısından hatalı davranışları nedeniyle gerçekleşiyor, bu çok büyük bir oran. Yüzde 10’u saha koşullarının yetersizliği, yüzde 2 ise deprem, yangın gibi mücbir sebeplerden kaynaklanıyor. Yüzde 88 aslında sıfıra indirebilecek bir oran. Bu da ancak eğitimle olabilir. Burada işverenin işçiye rahat çalışabileceği ekipmanı sağlaması ve eğitimler vermesi; işçilerin de iş güvenliği konusunu daha ciddiye almaları gerekiyor.

Sahada bu verileri toplarken zorluklarla karşılaştınız mı şimdiye kadar?

İnşaat şirketleri, sahada iş güvenliği ile ilgili bir deney yapmayı talep ettiğimizde çok çekinceli davranıyorlar. Projeyi tüm detaylarıyla açıklamamıza rağmen, bazı şirketler arasında iş güvenliği konusunda kendilerini denetlemeye veya yargılamaya geldiğimizi düşünenler oldu. Biz de saha çalışmalarını çoğunlukla direkt veya dolaylı tanıdığımız şirketlerle yapmak durumunda kaldık. Türkiye’de varlık gösteren yabancı inşaat şirketleri iş güvenliği konusuna daha fazla özen gösteriyorlar ve bu anlamda bize çok destek oldular.

İşçilerden aldığınız tepkiler nasıl? Projeye katılım konusunda ve iş güvenliği alanında aldıkları eğitimlerin yararlı olduğuna inanıyorlar mı?

Sanal ortam tabanlı eğitim verdiğimizde oldukça keyif alıyorlar, eğitimi bir tür oyun gibi görüyorlar. Bir eğitimin amacına ulaşabilmesi için dikkat çekmesi ve ilgi uyandırması gerekiyor. Bu açıdan sorun yaşamadık ancak sahada ağır şartlarda çalıştıkları için bileklik takma ve vücudunda sensör taşıma gibi konularda isteksiz olanlar da oldu ancak genellikle yardımcı oldular. Bileklik çalışma esnasında terleme yapar veya rahat çalışmayı engeller diye düşünenler oldu. Öte yandan kendi güvenliklerini sağlayacak bir güvenlik kemeri takma konusunda bile isteksiz olurken bileklik takmalarını istemek mümkün olmayabiliyor.

Son olarak, iş güvenliği kültürünün yerleşmesi adına neler yapılabilir ülkemizde?

Maalesef bu sorun sadece gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelerin problemi değil. ABD veya Avrupa’da da inşaat sektörü iş kazalarında başı çeken bir sektör. Doğası gereği çok riskli bir sektör ve kolektif çalışmayı gerektiriyor. Dolayısıyla bu sektörün gerçeklerini de düşünürsek, iş güvenliği kültürünün oluşması sadece Türkiye özelinde bir problem olarak görülmemeli. İş güvenliği kültürünün oluşması o kadar da kolay değil ancak mümkün olduğunca gerçeğe yakın eğitimler verilmesi, işçilerin iş güvenliği olmayan iş ortamlarında çalıştırılmaması ve işçinin de bu yönde bilinçlenmiş olması ve güvensiz bir iş ortamında çalışmayacağını beyan edebilmesi büyük önem taşıyor.

Söyleşi: Özgür Duygu Durgun / Kurumsal İletişim Ofisi