"Koro müziğiyle tanışmam Boğaziçi sayesinde oldu"

2012 yılında Felsefe Bölümü’nden mezun olan ve yüksek lisansını da aynı bölümde 2015’te tamamlayan Başak Doğan, yaklaşık bir buçuk yıldır Chromas isimli başarılı bir koronun şefliğini yürütüyor. Boğaziçi’nde müzik bölümü olmamasına rağmen Doğan için müzik Boğaziçi’nde hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş. Önümüzdeki günlerde ise ikinci yüksek lisansını koro şefliği üzerine yapmak için Danimarka’ya gidecek. Başak Doğan’la Chromas’ın renkleri, Boğaziçi yılları ve müzik tutkusu üzerine konuştuk.

Danimarka Kraliyet Konservatuarı’nın yüksek lisans programına Avrupa dışından kabul edilen ilk koro şefi mezunumuz Başak Doğan...

Sizi tanıyabilir miyiz?

2007 Felsefe girişliyim. 2012’de mezun oldum. Aynı sene Boğaziçi Felsefe’de yüksek lisans programına başladım ve 2015’te mezun oldum. Yüksek lisansta müzik felsefesi üzerine çalıştım, müzik teorisi üzerinden ifade ve duygu üzerine yoğunlaştım. Şu an Danimarka’da Danimarka Kraliyet Okulları Konservatuarı’nda koro şefliği üzerine yüksek lisansa başlıyorum. Programa göre ayın bir haftasını Danimarka’da, üç haftasını İstanbul’da geçireceğim. Koromla çalışacağım için burada olmam gerekiyor. Bu programın tam bana göre olduğunu ve çok şey öğrenebileceğimi düşünüyorum.

Müziğe ilgin nasıl başladı?

Küçükken keman çalıyordum ve şarkı söylüyordum. Kabataş Erkek Lisesi mezunuyum, orada da korodaydım. Boğaziçi’ne başlar başlamaz Müzik Kulübü’nde klasik koroya girdim ve üç sene klasik koroda söyledim. Boğaziçi Üniversitesi konservatuarı olmamasına rağmen Türkiye’de koro müziğine çok önem verilen bir yer. KoroFest burada yapılıyor, acapella korolarının vizyoner hali hep buradan çıkıyor. Böyle bir ortamda şeflik yapıp yapamayacağımı düşündüm. Bunun üzerine 2010’da koro şefliği üzerine yurtdışında masterclass’lara katılmaya başladım. Masterclass derslerinde çok iyi bir koro şefi bir koro üzerinde sizi bir hafta boyunca çalıştırıyor. Hızlı ve ayrıntılı bir eğitim alıyorsunuz. Dersler sonucunda şefliğin bana göre olabilecek bir iş olduğunu düşündüm.

2011’de koroda şarkı söylemeyi bıraktığımda ise bir kadınlar korosu kurdum. İlk gün 10-12 kişilik küçük bir koroydu. İlk provada koronun karşısına geçtiğim an “Bu benim için” dedim. O heyecanı ve hayatımın amacını bulma hissini size tarif edemem. Dünyam parladı bir anda. O zaman üniversite son sınıftaydım. Bir iki ay kadın korosuyla çalıştım. Sonra BÜMK’ten caz korosunun şefliğini yapmak için bir teklif geldi. Zor bir iş, yapabilir miyim derken koronun başına geçtim. Kadınlar korosunu da bir yıl devam ettirdim ve bayrak teslimi yaptım. Sonra 2014’ kadar caz korosu şefliği yaptım. Okul hayatımın en güzel seneleriydi. Koro şefliği yaparken motivasyonum daha yüksek olduğu için akademik kariyerimdeki en yüksek ortalamayı yaptım. Caz korosu çok hızlı ilerledi. Almanya’ya iki kez festivale katıldık. Dünya Koro Olimpiyatları’nda gümüş madalya aldık. 2014’te de koro şefliğini teslim ettim; ama bu işe devam etmem gerektiğini biliyordum. Hep gitmek istememe rağmen ailem konservatuar okumama izin vermemişti, ancak yüksek lisansımda müziğe kayabilmiştim. Buradaki sadece bir kulüp bile olsa benim algım hep “Daha iyisi olmalı, kendimizi geliştirmeliyiz” yönündeydi.

Chromas nasıl kuruldu?

Müziğe ve şefliğe devam etmeye karar vermem üzerine eski korist arkadaşlarımla 2015’in Mart ayında Chromas’ı kurdum. Şu an koronun yarısı Boğaziçili ve 30 kişiyiz. Hiç fark etmeden birçok üniversiteden başvuru aldık. Lise yatakhanesinden bir arkadaşım logomuzu çizdi. Normalde korolar yıllar sonra logolarına karar verirler. En amatör şekilde koroya başlasak bile koroyu 10 sene sonra nerede görmek istiyorsam öyle başlamak istedim bu işe. İsmi haftalarca düşündüm, “Chromas” renkler demek. Koro. Çok sesli, enstrüman yok ve herkes çok başka: sesinin rengi başka, duygusu başka… Fakat iyi bir müzik yapmak için sadece sesi dinlemesi ve uyum sağlaması lazım. Bu benim koro müziğini asıl sevme sebebim. Sadece insan sesi, hiçbir enstrüman yok. Sadece insandan çıkan ses size ulaşıyor. Kaç senedir hala provalarda tüylerim diken diken olur. İnsan sesinin en doğal hali. Bu da çok renkliliği getiriyor.

Danimarka’da yüksek lisans yapma fikri nasıl ortaya çıktı?

Türkiye’de koro şefliği üzerine çalışabileceğim akademik bir yer yok. Epey bir araştırma yaptım ve Danimarka’da Kraliyet Konservatuarı’nı buldum. Çok iyi hocaların olduğu orijinal bir program. Hazırlandım, sınavlara girdim ve birçok aşama geçtim. Mayıs ayında kabulüm geldi. Türkiye’den hatta Avrupa dışından programa alınan ilk şefim.

Program iki yıl sürecek kapsamlı bir yüksek lisans programı. Pedagojiden müzik teorisine birçok ders alacağım. Oradaki bir profesör intelligent choir kavramını üretmiş. Intelligent choir, koronun her bir bireyinin müziğe kendini bilinçli olarak kattığı bir koro programı. Şefle koristler arasında şeflik dışında bir işaret dili var. Herkes onu biliyor ve böylece herhangi bir anda doğaçlama yapmaya başlanıyor. Ben bu programı öğrendiğim andan itibaren bizim koroya bunu katmaya başladım. Konserlerde circle song diye bir şey yapıyoruz. Herkesin bildiği bir melodiyi konserde seyirciye öğretiyorum, hatırlatıyorum ve seyirci söylemeye başlıyor. Koro da bunun üzerine o an rastgele gruplarla doğaçlama yapmaya başlıyor. Bunu intelligent choir sayesinde gerçekleştiriyoruz. Konser çıkışı seyirci “Ben de şarkı söyledim” heyecanıyla evine dönüyor.

Boğaziçi Üniversitesi size tüm bu serüvende neler kattı?

Boğaziçi olmasaydı müzik ve koro şefliği hayatımda olmazdı. Çünkü gerçekten böyle bir kültür başka hiçbir yerde yok. Bana ve aslında koro dünyasında olan bir sürü insana bunu katmış olan şey Boğaziçi’dir. Koro müziğiyle burada tanıştım ve iyisiyle tanıştığımı düşünüyorum. Boğaziçi’nde çok uzun zamandır koro olduğu için ben bu şansı elde edebildim. Başka bir şansım da Boğaziçi’nde okurken hiçbir zaman tek bir şeye odaklı olmamak, Boğaziçi’nin bu kültürü öğrencilerine aşılamış olması. O geniş yelpaze insanı dünyaya açıyor. Orada ne yapıyorlar, ne var diye etrafı araştırmaya başlıyorsun. Ben hem şeflik yaparken hem de mezun olduktan sonra okulun desteğini çok gördüm. Okula her geldiğimde evime gelmiş gibi hissederim.

“Fransa’da dakikalarca ayakta alkışlandık”

Şimdiye kadar Chromas nerelerde sahneye çıktı?

Bir buçuk sene içinde çok konser verdik. Bu yıl bizim için en önemli olan şey Fransa’daki bir festivale olan gezimizdi. 63 yıllık bir koro festivali, her sene 5000 kişi katılıyor. Fakat şu ana kadar hiç Türk bir koro katılmamış. Koro yepyeniyken başvuruyu yapmıştım. Dinledikleri kayıtlar üzerine kabul ettiler. Normalde 150-200’e yakın koro var ve sadece 15 koro konser veriyor. Hiç konser yapmadan dönebilirdik ama iki farklı kasabada iki konser yaptık. Bu zaten bütün yılımızın heyecanıydı.

Festival Ağustos’taydı. Filipinli çok meşhur bir koro şefinin atölyesine katıldık. Bir hafta boyunca çok yoğun bir tempo vardı. Her sabah ve öğleden sonra atölye, ardından konserler oldu. En son da bir amfi tiyatroda bütün katılımcılar beraber şarkı söyledi. Konserlerimizle çok övgü aldık. Ayakta dakikalarca alkışlandık. Parça arasında tempo tutarak alkışlandık. Ben konserlerde seyircilerle iletişime geçmek için konuşurum hep kısa kısa. Yine konuştum. Sonra bir parça söyledik ve arkamı bir döndüm herkes peçetelerine sarılmış. Konser çıkışında gelip “Çok güzel bir müzik yapıyorsunuz ve ülkenize sahip çıkın. Dünyaya gösterin ne kadar güzel olduğunu” dediler. Sonraki günler Fransa’da yemek yerken “Türk koro müthişti çok beğendik” diye geldiler yanımıza. Bu kadar olacağını tahmin etmiyorduk. Çok iyi çalıştık ama daha çok yeni bir koroyduk, kurulalı bir yıl olmuştu. Bu kadroya geçeli sadece altı ay olmuştu. Korodaki arkadaşlar çok gelişmeye açık. Hepsi mühendislikten tarihe bambaşka bölümlerde okuyor.

Flashmob çok yapıyoruz. Gezici Konser diye bir etkinliğimiz var. Hem ilkbahar hem sonbaharda önceden duyuruyoruz ve bir rota belirliyoruz. İstanbul’un çeşitli semtlerinde belirli saatlerde buluşup söylüyoruz. Bizi tanıyanlar duraklara gelip bizimle birlikte geziyorlar ya da geçerken insanların dikkatini çekiyoruz. Böylece geniş bir kitleye ulaşmış oluyoruz. Genelde çok da güzel tepki alıyoruz. Çocuklar çıkıp dans ediyor. Biz şu anda burada altı kişi olsak korodan yine şarkı söyleriz zaten, önünü alabileceğimiz bir durum değil.

Önümüzdeki süreçte Chromas’ın katılacağı etkinliklerden bahsedebilir misiniz?

Henüz hiçbir yarışmaya katılmadık. Elbet bir gün o da olur. Yarışmaların içinde atölye olmuyor, o yüzden ben önceliği hep festivale veriyorum. Başka ülkelerden insanlarla atölyelere katılıp şarkı söylüyorsunuz, bu hiçbir şeye değişmeyeceğim bir deneyim. Ben Fransa’daki festivale başvururken Dünya Koro Sempozyumu’na da başvurmuştum. Üç yılda bir farklı kıtalarda gerçekleştiriliyor ve önümüzdeki sempozyum 2017’nin Temmuz ayında Barselona’da düzenlenecek. Başvurduktan sonra öğrendim ki albüm sahibi koroların katıldığı bir etkinlikmiş. Zaten başvurudan beş ay sonra ilk 24 koroya seçilmediğimiz haberi geldi. Ben de “E tabii ki” dedim ve ileriki bir tarihte yeniden başvurmak üzere bu konuyu unuttum. Sonra bundan birkaç ay geçti. “Aslında biz size sempozyum dahilinde akşam iki tane konser vermenizi teklif ediyoruz ne dersiniz?” diye döndüler bize. Çok şaşırdık ve çok sevindik, kabul ettik. Dünyaca ünlü bir grubun ön grubu olmak gibi bir şey bu yaşadığımız.

2018’de de Estonya’da bir festivale katılacağız. Fakat bütün bunlar için sponsor bulmamız lazım. Koro ne kadar ciddi olsa da ben dahil herkes gönüllü olarak çalışıyor, buradan hiçbir gelirimiz yok. Sosyal medya ekibimiz var, onlar da korodan arkadaşlar. Hedefimiz ve dünyadaki örneklerinden istediğimiz model yıllık veya iki yıllık daimi sponsorlarımız olması. Müziğin başka türlü ilerlemesi çok zor. Fakat şu an sadece festivaller için teker teker bulabilecek durumdayız. Önümüzdeki etkinlikler için görüşmelere başladık. Fransa’da birçok yere davet edildik.

Çalışmalarınızı nerede gerçekleştiriyorsunuz?

Açıkçası yer bulmakta biraz zorlanıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü çok destek oluyor. Okuldaki çalışmalarımız hala devam ettiği için bizimle çalışacak koro şefleri ve ben buradaki yeni gelen arkadaşlarımıza yönelik atölyeler yapıyoruz. Öyle olduğunda Boğaziçi’nde çalışıyoruz, benim evimde çalışıyoruz. Müzik öğretmenimin küçük müzik okulunda çalışıyoruz. Ama belirli bir prova yerimiz maalesef yok.

En yakın konseriniz ne zaman olacak?

En yakın büyük konserimiz yeni yıl konseri olacak. Kışın kilisede konser vermeyi çok seviyoruz. Hem atmosfer hem de akustik olarak çok güzel oluyor. Çok sesli müziğin doğduğu yer orası. Oradaki akustikte bir ses çıkardığınızda ses sanki bir kişi daha sizinle söylüyormuş gibi ikinci bir sesle birlikte duyuluyor. Albert Long Hall’da da bu böyledir. Sesin en doğal halini daha güçlü duyabiliyorsunuz bu şartlarda.

Koroya katılımlar nasıl gerçekleşiyor?

Eylül boyunca seçmeler yapıyoruz. Katılımcının müzik okuması veya müzik bilmesi gerekmiyor. Sadece çok iyi bir müzik kulağının olması lazım. Çünkü enstrüman yok ve parçalarımız minimum beş ses oluyor, dokuza kadar çıkıyor. Bu da şu anlama geliyor; melodiniz var ama yanında kimse sizinle birlikte o melodiyi söylemiyor. Yanınızdakileri duyarak kendi melodinizi çok güzel söyleyebilmeniz gerekiyor. Onun haricinde de ekip olarak gelişmeye açık olmamız çok önemli. Yıllık planlar yapıyoruz. Mesela değişim programlarına gidenlerin geri geldiğinde bu işe devam etmesini istiyoruz.

İletişim: https://www.facebook.com/chromaschoir/

Konserlerden: https://www.youtube.com/watch?v=lv05U8CzvCg

Söyleşi: Süveyda Ece Çil / Kurumsal İletişim Ofisi