Ruhsal hastalığı olan her 10 anneden 7’si tedavisiz kalıyor

Boğaziçi Üniversitesi’nden Dünya Anne Ruh Sağlığı Haftası’nda Halka Açık Sempozyum... Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Elif Aysimi Duman tarafından yürütülen Türkiye’deki en kapsamlı hamilelik dönemi projelerinden ‘’Boğaziçi Anne-Bebek İlişkisi Projesi’’ (BABİP) kapsamında 29 Nisan tarihinde Albert Long Hall’de halka açık ‘’Anne Ruh Sağlığı’’ sempozyumu düzenlendi.

29 Nisan- 5 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Dünya Anne Ruh Sağlığı Haftası kapsamında düzenlenen sempozyum, Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Tekcan’ın açılış konuşmasıyla başladı. Prof. Tekcan konuşmasında dünyada kadınların özellikle hamilelik ve anneliğin ilk zamanlarında yaşadıkları ruhsal sorunlara dikkat çekmek ve bu sorunların önlenmesi, teşhisi ve tedavisi hakkında toplumsal farkındalık yaratmak amacıyla Mayıs ayının ilk haftasının Anne Ruh Sağlığı Haftası olarak kutlandığını anımsatarak, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen halka açık sempozyumun amacının bu hafta kapsamında, Türkiye’de de en az 10 kadından birinde görülen hamilelik ve sonrasındaki ruh sağlığı sorunlarına dikkat çekmek ve konuyla ilgili farklı alanlardan uzmanların sunumlarıyla bilgi paylaşımı sağlayarak toplumsal bilincin gelişmesine destek olmak olduğunu vurguladı.

Tekcan şöyle devam etti: ‘’Bu sempozyum, üniversitemiz Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Elif Aysimi Duman tarafından yürütülen bir hamilelik dönemi araştırması olan Boğaziçi Anne-Bebek İlişkisi Projesi’nin organize ettiği ikinci halka açık sempozyum. Bugün programda yer alan konuşmacıların değerli destekleriyle mümkün olan bu tarz sempozyumlar sayesinde, projenin kapsamında hamilelik ve doğum sonrası dönemle ilgili bilimsel araştırma bulgularının herkesle paylaşılması mümkün oluyor. Bu ve sonraki sempozyumlar vesilesiyle dileğimiz, bir yandan üniversitemizin aracılığıyla farklı alanlardan uzmanların bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunabilmesi ve yeni iş birliklerine imza atması, diğer yandan da araştırmaların topluma yansıtılarak anne ruh sağlığı gibi önemli konularda toplumsal farkındalığın yaratılması’’.

Birçok farklı alandan uzman isimlerin yer aldığı sempozyumda, hamilelik ve sonrasında anne ruh sağlığının önemi ve bunun anne-bebek ilişkisine etkisi, bu süreçte ortaya çıkabilecek depresyon gibi ruhsal sorunlar, hamilelikte annede kaygı yaratabilecek ölçümler, anne ruh sağlığının hafıza ve bağlanma ile ilişkileri ve anne ruh sağlığını etkileyebilecek bağırsak-beyin ekseni, metallere maruz kalma gibi konular ele alındı.

Hamilelik, hem annenin hem de bebeğin ilerdeki sağlığı için kritik bir dönem

Boğaziçi Üniversitesi’nde devam etmekte olan BABİP’in yürütücüsü Dr. Öğr. Üyesi Elif Aysimi Duman sunumunda, ruhsal hastalıklar dahil tüm hastalıklarımızı biyopsikososyal yaklaşımla ele almanın önemine değindi. Anne ruh sağlığını etkileyen biyolojik faktörler değiştirilemese de, stres, beslenme, sosyal ilişkiler gibi psikososyal faktörler üzerinden önemli değişimler yaratabileceğine dikkat çeken Dr. Duman, bebeğin ilk çevresinin yaratıldığı hamileliğin, hem annenin, hem de bebeğin ilerdeki sağlığı için kritik bir dönem olduğundan ve bu dönemi etkileyen konularda bilinçlenmenin öneminden bahsetti.

Duman’ın yürütücüsü olduğu BABİP, hamilelik döneminden itibaren annenin ruh sağlığı da dahil olmak üzere farklı biyopsikososyal koşulların annenin vücudunun işleyişine ve bebeğin gelişimi ve sağlığına etkisini araştırıyor. Yurtdışında birçok benzer projenin yürütücüsüyle iletişimde olduğunu belirten Duman, benzer kapsamda bir projeyi ilk defa Türkiye’de başlatmış olmalarından büyük mutluluk duyduğunu söyledi.  Araştırmanın yanı sıra toplumsal farkındalık yaratmaya da önem verdiklerini belirten Duman, farklı alanlarda uzman birçok araştırmacının özverili destekleri sayesinde bu tarz halka açık sempozyumlar düzenlemeye devam etmek istediklerini ve sempozyuma katılamayanların Instagram’da bogaziciannebebek hesabı üzerinden yapılacak paylaşımları takip edebileceklerini ifade etti.

Her 5 kadından biri gebelikte veya doğum sonrasında sorun yaşıyor

Sempozyumda konuşan Türkiye Anne Ruh Sağlığı Farkındalık Birliği Kurucusu ve Koordinatörü psikiyatrist Prof. Dr. Nazan Aydın ise dünyada her 5 kadından birinin gebelik sırasında veya doğum sonrası sorun yaşadığını belirtti. Ruhsal hastalıkların herkesi etkileyebileceğini ve etkisinin yıkıcı olabileceğini kaydeden Aydın, ‘’Anne iyi olmazsa bebek de iyi olmaz. Annenin ihtiyaçları karşılandığında bebek de daha iyi durumda olur’’ diyerek anne ruh sağlığı konusunun dikkate alınması gerektiğine değindi.

Sadece hamilelik süreci ve doğumun değil, infertilite tedavisi, düşük veya ölümle sonuçlanan doğumlar, prematüre doğum gibi çeşitli durumların da annelerin ruh sağlığını etkilediğini ifade eden Aydın, annelerin yüzde 40’ın doğum travmasından yakındığını; babaların ise yüzde 10’unun doğumla ilgili depresyon yaşadığını ekledi. Bu sorunların sadece sağlığın yanı sıra ekonomik etkileri de olduğundan bahseden Aydın, örnek olarak anne ruh sağlığı konusunda oldukça fazla çalışmanın yürütüldüğü İngiltere’de bile, anne ruh sağlığıyla ilgili sorunların yıllık maliyetinin 8.1 milyar sterline ulaştığını ve anne ve bebek sağlığı için koruyucu nitelikte önlemler alınmasıyla bu maliyetin önlenebileceğini sözlerine ekledi. 

Anneler oğlan çocuklarıyla daha fazla iletişim kuruyor

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Emeritus Prof. Dr. Güler Fişek ise “Annelik Temsilleri Kümesi: Hamilelikten Anneliğe” başlıklı sunumunda, annelik temsilleri oluşturan temaların Batı’da ve Türkiye’de benzerliklerinin de farklılıklarının da olduğundan bahsetti. Türkiye’de annelerle yürüttükleri bu temalara ilişkin araştırmalarından bulguları paylaşan Fişek, kentli, orta sınıf ve eğitimli annelerden oluşan çalışma grubunun gebelik döneminde yaşadıkları kaygının doğum sonrasında da devam ettiğini belirtti.

Çalıştıkları annelerin tümünün bebeklerinin cinsiyetinden bağımsız olarak sosyal, aktif ve dışa dönük bireyler olmasını beklediklerini ifade eden Fişek, bu bulgunun annelerin günümüzün sosyal beklentilerini çocuklarına yükledikleri şeklinde yorumlanabileceğini dile getirdi. Fişek, annelerin bebekleriyle iletişim kurma yollarının ise cinsiyete göre değişebildiğini aktardı: “Anneler oğlan bebekleriyle daha çok konuşarak iletişim kurarken, kız bebekleriyle konuşmaya gerek duymuyorlar; çünkü kız bebeklerini kendilerinin bir uzantısı olarak görüp konuşmadan kendilerini anlayabileceklerini düşünüyorlar. Bu farklılığın sosyal sonuçları üzerine düşünülmeli.”

“Hamilelikte stres bebeğin sonraki yaşlardaki sağlığını etkileyebiliyor”

“Anne Karnında Maruz Kalınan Stresin Bebeğe Etkileri” sunumunu gerçekleştiren Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Nalan Öztürk, prenatal stresin bebek üzerindeki etkilerine dair yapılmış araştırmaların sonuçlarını dinleyicilerle paylaştı. Hamile kadınların yaklaşık yarısının hamilelik boyunca depresyon ve kaygı belirtileri gösterdiğine dikkat çeken Öztürk, araştırmalara göre depresif grupta ani erken doğum riskinin depresif olmayan gruba göre 2 kat fazla olduğunun bulunduğunu aktardı. Öztürk “Gebeliğinde duygusal stresi yüksek olan annelerin 4 aylık bebeklerinde de yenilik karşısında artmış bir distres saptanmış, bebeklikte görülen yeniliğe yönelik yüksek tepki, daha sonraki yaşlarda da anksiyete bozukluklarına neden olabiliyor,” ifadeleriyle gebelikte yaşanan stresin bebeğin sonraki yaşlarına kadar etkisi olabileceğini belirtti.

Ruh sağlığı sorunları kader değil, tedavi edilebilir

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ayça Öngel Atar ise “Hamilelik ve Doğum Sonrası Dönemde Bipolar Bozukluk ve Şizofreni” başlıklı sunumuyla gebelikte nadir görülse de yeterince üzerinde durulmayan hastalıklardan olan bipolar bozukluk ve şizofreninin anne ve bebeğe olası etkilerini paylaştı. “Ruhsal hastalığı olan her 10 anneden 7’si tedavisiz kalıyor” ifadesiyle gebelik ve sonrasında yaşanan ruh sağlığıyla ilgili sorunlara ilgisiz kalındığını vurgulayan Atar, bipolar bozukluğa ya da şizofreniye sahip hastaların gebeliklerinin çoğunlukla plansız gerçekleştiğini ve bu durumun hastalığın şiddetlenmesine neden olduğunu ifade etti. Annenin ruhsal hastalığı tedavisiz kalınca uygun beslenmenin azalması, sigara ve alkol kullanımının artması, doğum komplikasyonları ya da aile içi krizler gibi sonuçlar ortaya çıkabileceğini aktaran Atar, “Gebelik döneminde anneler ya da aileleri tedaviden korkuyorlar, psikoterapiye karşı isteksiz kalıyorlar. Oysa hem annenin hem de bebeğin sağlığı için bu hastalıklar mutlaka tedavi edilmeli. Annenin ruh sağlığı sorunları kader değildir, tedavi edilebilir” ifadeleriyle sunumunu tamamladı.

Doktorun riskler hakkında iyi bilgilendirmesi hamilelikte annenin kaygısını azaltabiliyor

Hamilelikte Annede Kaygı Yaratabilen Uygulamalar” hakkında bir sunum gerçekleştiren Anadolu Sağlık Merkezi’nden kadın doğum ve prenatoloji uzmanı Doç. Dr. Zeki Şahinoğlu, hamilelikte gerçekleştirilen farklı tarama testlerinden ve kontrollerden bahsetti. Ülkemizde de hamilelikte artan obezitenin, bebeğin gelişimine ve sonraki sağlık sorunlarına oldukça etkisi olduğunu söyleyen Şahinoğlu, hamilelikte şeker tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Bunun yanı sıra, hamilelik sürecinde annede kaygı yaratabilen durumlara da örnek veren Şahinoğlu, bu durumların annenin kaygısını olabildiğince az etkilemesi için doktorların durum hakkında bilgiye ek olarak, çözümler konusunda da bilgilendirmesinin önemli olduğunu belirtti.

Bağırsak mikrobiyotası ruh sağlığını etkiliyor

’Bağırsak–Beyin Ekseninde Ruh Sağlığı’’ üzerine konuşan Uzman Dr. Semra Tamer Levent ise  bağırsak-beyin ekseninden ve bu eksenin ruh sağlığı sorunları dahil olmak üzere birçok hastalığın ortaya çıkmasındaki rolünden bahsetti. Örneğin, mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninin yüzde 90’ının bağırsakta üretildiğini söyleyen Levent, ayrıca bağışıklık hücrelerinin yüzde 70-80’inin bağırsaklarda yer aldığını belirtti.

Sinir sistemi, bağışıklık sistemi ve vücudumuzda bizimle birlikte yaşayan yararlı ve yararsız mikroplar topluluğu olarak bilim çevrelerinde ‘’süper organ’’ olarak kabul edilen mikrobiyota arasında beyinden bağırsaklara çift yönlü bir iletişim olduğunu ifade eden Levent, stres başta olmak üzere antibiyotiklerin ve mide koruyucu ilaçların mikrobiyota yapısını olumsuz etkilediğini anlattı. Canlı bir ekosistem olan bağırsakların beslenme ve yaşam tarzından çok etkilendiğini belirten Levent, bağırsak mikrobiyotasının güçsüz olması durumunda bağırsak geçirgenliğinin arttığını ve vücuttaki toksinlerin, iltihaplanmaların beyne geçtiğini söyledi. Levent, daha güçlü bir mikrobiyata için sarımsak, turşu, muz gibi prebiyotikler, kefir, süt, yoğurt gibi probiyotikler, Akdeniz tipi beslenme, lifli gıdalar ve az yağlı besinlerin tercih edilmesi gerektiğini ekledi.

Sempozyuma katılan Uzman Dr. Süreyya Şahinoğlu ise Ruh Sağlığını Etkileyen Metal ve Mineraller sunumuyla gebelik döneminde ve sonrasında ruh sağlığı sorunlarına neden olabilen metal ve mineralleri dinleyicilerle paylaştı. Kurşun ve civa başta olmak üzere arsenik, manganez, kalay, bakır ve kadmiyum gibi minerallerin depresyon başta olmak üzere çok sayıda ruhsal bozukluğa yol açtığını vurgulayan Şahinoğlu, gelişmekte olan beyinlerin henüz kan-beyin bariyerini tamamlayamadığı için toksinlere daha açık olduğunu belirtti.

Bebeğin merkezi sinir sistemini en fazla etkileyen metallerin kurşun ve civa olduğunu söyleyen Şahinoğlu, civanın hava ve su kirliliğinden dolayı balıklarda ve deniz ürünlerinde, kurşunun ise benzin, boya, kozmetik ürünleri ve oyuncaklarda bulunabileceğini ifade etti. Uzm. Dr. Süreyya Şahinoğlu "Metal kaynaklarının neler olduğunu bilmeli ve onlardan uzak durmalı. Bunun yanı sıra vücudun antioksidan sistemini çalıştırmaya yönelik düzenli egzersiz yapılmalı ve uyku düzenine dikkat edilmeli’’ tavsiyelerinde bulundu.

Sempozyum son oturumda, Doç. Dr. Pınar Çetinay Aydın’ın “Hamilelik ve Postpartum Dönemde Depresyon”, Sabancı Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Çağla Aydın’ın “Bellek ve Doğum Sonrası Depresyon” ve Altınbaş Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aylin İlden Koçkar’ın “Anne-Bebek Bağlanmasında Anne Ruh Sağlığının Önemi” sunumlarıyla son buldu.

Haber: Özgür Duygu Durgun- Gizem Seher / Kurumsal İletişim Ofisi

Fotoğraflar: Kenan Özcan

 

Galeri 3 Fotoğraf