Üstbiliş- Matematik- Düşünce-Eğitim

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde İlköğretim Bölümü’nde öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Engin Ader, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin aylık yayını Boğaziçi dergisinin Mart 2016 sayısında yer alan söyleşide matematik eğitimi ve farkındalık ilişkisi, üstbiliş kavramı ve bu kavramın farkındalık kazanmadaki önemini anlattı…

Öncelikle kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?

Ben matematik eğitimcisiyim, aslında mühendislik eğitimi aldım Boğaziçi Makina Mühendisliği mezunuyum, 99’da bölümü bitirdim. Ondan sonra kendime eğitim alanında bir yol çizmeye karar verip Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisansımı matematik eğitimi üzerine yaptım, daha sonra da yurtdışında yine matematik eğitimi alanında doktora çalışmamı yaptım. Yaklaşık altı senedir de Boğaziçi Üniversitesi’nde İlköğretim Matematik Öğretmenliği Programı’nda öğretim üyesiyim. Master ve doktora tezlerimden itibaren, yani yaklaşık 15 seneye yayılan bir süre zarfında tabii farklı, matematik eğitimini ilgilendiren çeşitli alanlarda çalıştım; ama bu süreçte belki de hep odaklandığım, üzerinde durduğum bir alan belli düşünme becerilerinin geliştirilmesi oldu. Özellikle de bu becerileri düşünmeye odaklanan düşünme becerileri, yani bir nevi bir üstbiliş olarak da adlandırabileceğimiz bir alandı bu. Dolayısıyla; düşünmeyi planlama, süreci planlama, bunun farkındalığı, kişinin ne düşündüğünün, matematikle uğraşırken neler yaptığının bilincinde olması ve bu süreci sürekli olarak gözlemlemesi ve tabii ki değerlendirmesi gibi birtakım beceriler üzerinde çalışıyorum. Bunun yanında hem verdiğim dersler hem yaptığım araştırmalar da öğretimle ilgili; matematik öğretimini nasıl daha iyi bir hale getirebiliriz ve sınıflardaki uygulamaları, etkinlikleri nasıl daha verimli bir şekilde yapabiliriz gibi sorular üzerine çalışıyorum.

Çalıştığınız alanlardan biri “Metacognition”. Bu kavramı biraz açmanız mümkün mü? Kavramın farkındalık ile nasıl bir bağı olduğunu söyleyebilirsiniz?

Bu kavram, bilişüstü veya üstbiliş olarak da Türkçeye çevriliyor. “Metacognition” yaklaşık 30-40 senedir aslında alan yazınında olan bir kavram. Kavramın çıkış noktası psikoloji, sonrasında eğitimcilerin de hayli ilgisini çekmiş. Aslında genellikle iki parçaya ayrılıyor bu kavram: Biri, kişinin kendisiyle, düşünme becerileriyle, bilişsel süreçleriyle ilgili genel bilgisi, bu bir bilgi boyutu. Diğeri de “regulation” yani düzenleme boyutu. Bunu da özellikle herhangi bir süreçte bilişsel işlemleri, bilişsel derken kastettiğim zihinsel süreçler, düşünme süreci, bununla ilgili bir planlama yapması, bunu sürekli gözlemlemesi ve değerlendirmesi gibi düşünebiliriz. Bunu kendi alanımdan örneklersem; herhangi bir karmaşık matematik problemi önümüze geldiğinde ilk olarak kişinin bununla ilgili neler bildiğine dair böyle bir zihninde çevirmesi gibi düşünebiliriz. “Ben daha önce buna benzer problemlerle karşılaştım mı, bunları yapmada ne kadar becerikliyim, hangi becerilerim burada özellikle işe yarayabilir?” gibi soruların farkında olması, bu bilgileri zihninde çevirmesi ve bununla beraber de süreç içinde problemin çözümüyle ilgili birtakım planlamalar yapması… Hangi becerilerini işe koşacak, hangi bilgileri, matematiksel formülleri ya da kavramları kullanacak ve tabii bunu kullanırken de düzenli olarak aslında kişi bu yaptığım şey işe yarıyor mu, beni sonuca doğru yaklaştırıyor mu, diye düşünecek. Yani bir değerlendirme sürecinin de olmasından bahsedebiliriz. Tabii ki tüm bu sürece baktığımızda da aslında kişinin mutlak suretle bir farkındalığının olması neler yaptı, ne olup bitti ile ilgili ciddi anlamda bir farkındalık sahibi olması, olaya hâkim olması, kontrol edebilmesinden bahsediyoruz.

Siz eğitim bilimlerinde öğrencilere böyle bir farkındalık mı kazandırmaya çalışıyorsunuz?

Aslında bunun için net bir reçete yok. Matematik eğitiminde bilişüstü beceriler ile ilgili çok çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bunların başlıcaları başarı ve bu bilişüstü beceriler, farkındalık arasında bir bağlantı var mı sorusuna dayanan çalışmalar. Buradan aslında çok enteresan sonuçlar çıkıyor. Sistematik olarak matematikte başarılı çocukların mutlak suretle bilişüstü becerileri, farkındalığı daha gelişmiş çocuklar olduğunu her zaman söyleyemiyoruz; çünkü bu bağlantı her çalışmada çıkmıyor. Fakat özellikle farkındalığın başka birtakım değişkenlere etkisi olduğuyla ilgili bazı bulgular çıkıyor. Ama bunun da ötesinde özellikle bu konuda çalışan eğitimcileri düşündüren durum bu olgunun ölçülmesinin çok zor olmasından kaynaklanıyor. Karmaşık bir olgu; sanırım 90lı yıllardan itibaren araştırılıyor, hâlâ yöntemsel ciddi tartışmalar sürüyor. Yani alan epeyce karışık, henüz bu kavramın en iyi nasıl ölçülebileceği ve genel anlamda başarıyla ilişkisi bile netleşmemişken, çocukların bu becerilerini şu şekilde geliştirelim diyecek bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Ama tabii bilim böyle bir şey, sosyal bilimlerde de fen bilimlerinde de hep bu süreçlerden geçilerek olgular üzerinde daha net şeyler söylenebiliyor. Daha kat edeceğimiz epeyce yol var bu alandaki çalışmalarda.

Son olarak şunu söyleyeyim, aslında çocuklarda bu becerileri geliştirmeye yönelik, bunun iyi bir şey olduğunu varsayıp, bazı çalışmalar da yapılıyor. Burada da genellikle uygulanan yöntem belli bir soru grubu hazırlanması, öğretmenin önce bunu öğrencilerine açıktan modellemesi, onlarla beraber uygulaması ve problem çözerken kişinin kendine sorular sormasıdır.  Başlangıçta, “Bu önümdeki çalışmayla ilgili ne yapmayı planlıyorum, bununla ilgili neler biliyorum, hangi becerilerimi burada kullanabilirim?” sonra süreç içinde “İşler yolunda gidiyor mu, bir şeyleri değiştirmem gerekiyor mu?” gibi sorular sorulur. Eğer sonuca ulaşamayacağını, başladığın çalışmanın, ürettiğin fikirlerin seni düzlüğe çıkaramayacağını düşünüyorsan, yeniden gözden geçirip bir planlama ve yeni hamleler yapman gerekir. Tüm bu süreçte sorular farkındalık yaratmaya yarıyor. Bu soruların, kullanıldıkça öğrenciler tarafından içselleştirilmesi ve bu sorgulamayı kendi zihin sesleriyle yapabilmeleri yönünde çalışmalar sınıflarda uygulanıyor. Bununla ilgili de yine farklı bulgular var ve bunun başarıya olumlu yönde etkisini belgeleyen epeyce çalışma da var, özellikle de matematik eğitiminde.

Pekiyi, matematik çalışmanın farkındalık üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Biz bunu tersten yapıyor gibiyiz; çünkü maalesef öğrencilerin genellikle matematikle ilişkileri çok olumlu bir tonda olmuyor, olumlu bir yerde başlamıyor ve kısa süreli herhangi bir başarısızlık geldiğinde öğrenilmiş çaresizlik durumları ortaya kolaylıkla çıkıyor. Zaten, bu zor ben bunu yapamam, deyip ilgiyi kesme gibi tutumlarla çok karşılaşıldığı için biz bu olumsuzluğu ortadan kaldırmak, öğrencilere daha yetkin olabildikleri, düşünme becerilerinin gelişimini destekleyerek matematikle uğraşırken kendilerini başarılı hissettikleri deneyimler yaşayacakları fırsatlar sunmayı hedefliyoruz matematik eğitiminde. Bunun için de farkındalığı artırmayı, kendi düşünme süreçlerine içe dönerek bakmayı, düşünme becerilerini kullanmayı ve geliştirmeyi ve tüm bunların matematik öğrenmeye olumlu katkı yapmasını sağlamaya çalışıyoruz.

Son olarak, eğitim sisteminin farkındalığı artırıcı bir yapıda olması gerektiğini düşünüyor musunuz? Sizce eğitimin böyle bir amacı olmalı mı?

Bence olmalı, gördüğüm kadarıyla böyle bir amaç farklı alanlardaki eğitimde de var. Öğretim programları hazırlanırken de bu konu göz önüne alınmalı. Mesela bizim bölümde Fen Bilgisi Öğretmenliği alanında öğretmen adaylarının aldığı “Fen Eğitiminde Tartışılan Konular” diye bir ders var. Tartışmalı konularda, sosyal yönden kritik konularda, öğretmen adayları düşünmeye yönlendiriliyor bu derste. Öğretmen adaylarında evrim, nükleer enerji gibi çeşitli konularda farkındalık sağlıyor bu ders. Bunun dışında da mesela üniversitede öğretmen adaylarına bedensel ya da zihinsel engeller hakkında farkındalık kazandırılması önemli. Bunun yarın öğretmenlerden öğrencilere aktarılacağını umuyoruz. Büyük resme baktığımızda eğitimin birçok aşamasında ve alanında farkındalık kazandırmak önemli bir yer tutuyor. Yine çok tartışılan bir başka örnek üzerinden düşünürsek; ülkedeki din eğitimi bir İslam eğitimi, Müslümanlık ile ilgili bir şey mi olacak, yoksa bir dinler eğitimi mi olmalı, sorusu önemli. Sonuçta Türkiye’de belki insanların çok büyük bir bölümü belirli bir dini benimsemiş insanlar; fakat farklı değerler, farklı dinler, farklı kutsallar var. Bunların farkında olmak aslında onları kabullenmek, onlara saygı göstermek gibi toplumsal hayatı olumlu yönde etkileyecek sonuçlar doğuracaktır.

Söyleşi: Şenay Çınar ‘10