Uzaktan eğitimde öğretmen, öğrenci ve velilerin payına düşenler

Korona virüs önlemleri kapsamında yükseköğrenimin yanı sıra ilk ve orta öğretimde de uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte öğrenci, öğretmen ve veliler daha önce karşılaşmadıkları sorunlarla karşılaşabiliyor. Ancak ders içeriklerinin sanal ortama uygun hale getirilmesinden evde odaklanmanın zorluklarına kadar çeşitlenen bu sorunlar çözümsüz değil. Boğaziçi Üniversitesi Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Serkan Özel, uzaktan eğitim sürecinin sorunsuz geçmesi için öğrencilerin daha fazla sorumluluk almasının ve öğretmen ebeveyn iş birliğinin önemine dikkat çekiyor. Özel, velilere ve öğretmenlere bu süreçte öğrencilere destek olmaları için de önemli tavsiyelerde bulunuyor.

2019-2020 öğretim yılında Vanderbilt Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak bulunan Boğaziçi Üniversitesi Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Serkan Özel’in temel çalışma alanları matematik öğretimi uygulamaları, teknoloji entegrasyonu ve Fen, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik (FeTeMM) eğitimi üzerine yoğunlaşıyor. Uzaktan eğitimin öğrencilerin ders başarısına yönelik katkıları üzerine de çalışmaları bulunan Özel, içinde bulunduğumuz uzaktan eğitim sürecinin olumlu ve olumsuz yanlarına yönelik sorularımızı cevapladı.

Belirsizliğin hâkim olduğu ve öğrencilerin de gündemin stresinden etkilendiği bir dönemde dersleri çevrim içi olarak sürdürme çabası sizce neden önemli? Derslerin devam etmesi bir yandan öğrenci ve okul bağını devam ettirirken bir yandan da öğrencilerin daha çok stres yaşamasına yol açabilir mi?

Belirsizlik, tüm dünya için geçerli bir durum. Bu gerçeği kabul ederek ilerlemenin en doğrusu olduğuna inanıyorum. Mevcut durumda dünya üzerindeki her bireyin kendine ait sorumlulukları mevcut. Öğrenci ve öğretmenlerin sorumluluklarından biri de eğitim ve öğretim süreçleri. Salgının ilerlemesinin zamana yayılarak insanlar üzerindeki etkilerini azaltıp daha fazla hayat kurtarmak için evlerimizde kalmanın en iyi yöntem olduğu gerçeği ile birlikte sorumluluklarımızın tekrar şekillenmesi gerekliliği ortaya çıktı. Bu noktada öğrenmenin sınırlarının duvarlarla – hem fiziki sınırlardan hem de zihinlerdeki sınırlardan bahsediyorum – çevrilmemesi gerektiğini savunan birisi olarak öğrenmenin durmaması gerektiğini düşünüyorum. Bütün canlılar hayatta kalmak için öğrenirler. Yeni doğmuş bir bebeği düşünün, doktor baş aşağı duran bebeğin poposuna vurur. Bu bebek hayatta kalması için gerekli olan nefes almayı öğrenir. Hayata adım attığımız an başlayan bir öğrenme serüveninin bir virüs ile durmasının düşünülemeyeceğine inananlardanım. Elbette, muhteviyatında ve şeklinde değişiklikler olması gerekiyor.

“Öğrenime devam etmek hepimize iyi gelecek ilaçlardan biri”

Bu süreç, hem öğrenci için hem öğretmen için stresli bir durum. Stresin iki sebebi var. Birincisi, yaşadığımız krizin insan olarak üzerimize yüklediği stres. İkincisi ise çoğumuzun çok da alışık olmadığı bir araçla uzun senelerdir alışageldiğimiz bir süreci yönetmeye çalışıyor olmamız. Bu iki gerçeği kabul edersek üzerimizdeki stres nispeten azalacaktır. Bütün bunları söylerken göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek bu salgında yakınları hastalananlar, yakınlarını kaybedenler olduğu. Yakınlarını kaybetmese bile bir insanın her gün saatlerce bu konunun tartışıldığı bir ortamda kaygı hissetmemesi pek beklenen bir durum olmasa gerek. Yine de bu krizle başa çıkabilmek için gerekli tedbirleri alıp akl-ı selim bir şekilde hayatımıza devam etmemiz gerekiyor. Nasıl yemek yemeyi bırakmıyorsak, öğrenmeyi de bırakamayız. Öğrenime devam süreci, öğrencilerimiz ve bizler üzerine bir yük getirse de hepimize iyi gelecek en iyi ilaçlardan birisi olacaktır. Öğrencilerimizin ve bizim yaşayacağımız stresin zamanla azalacağını kuvvetli bir şekilde iddia edebilirim. Ama birlikte olmanın, sorunların üzerinden birlikte gelmenin vereceği gücü gördüğümüzde bu kararın ne kadar doğru bir karar olduğunu anlayacağız.

“Küçük yaşlarda öğrenme rutinin sağlanması için öğretmen-ebeveyn iş birliği önemli”

Uzaktan eğitime geçilmesi ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki derslerin işlenmesini seviyelere göre nasıl etkileyebilir?

Uzaktan eğitimin etkileri her seviye için farklılıklar gösterecektir. Eğitimin nasıl olduğundan bağımsız olarak kendi öğreniminden öncelikli olarak öğrenen kişi sorumlu; ancak, öğrenenin sorumluluğunun bir yetişkin tarafından takip edilmesi gerekliliği yaş ile ters orantılı, yaş arttıkça sorumluluk bilincinin artması ve takip mekanizmasının azalması beklenir. Uzaktan eğitim, bireysel sorumluluğun daha fazla gerektiği bir yöntem. Bu süreç öğrencilerin kendilerine ve ebeveynlerine ek sorumluluklar getiriyor. Özellikle küçük yaşlarda öğrenme rutinin sağlanması için daha fazla öğretmen-ebeveyn iş birliği gerekiyor. Küçük yaşlardaki öğrencilerin öğretmenlerine bağlılığı ile ileri yaşlardaki öğrencilerin bağlılıkları birbirinden farklı. Öğrenim boyutuna ilave olarak küçük yaştaki öğrenciler kendi öğretmenlerini eş-zamanlı olarak görmek, onlarla konuşmak, bu stresli zamanlarda onlardan destek almayı daha fazla hissedeceklerdir.

İleri yaşlardaki öğrencilerin ise dersleriyle ilgili sorularının yanıtlanması için özellikle eş-zamanlı bağlantı istediklerini biliyorum. Eş-zamanlı buluşmaların teknik olarak belirli sınırları olduğunu unutmamamız gerekiyor. Uzaktan eğitim denince eş-zamanlı olan uygulamalar kadar eş-zamanlı olmayan uygulamaların da etkin bir şekilde kullanılması gerekiyor. Eş-zamanlı olmayan uygulamaların bütün öğrencilere aynı anda paylaşılan TV yayınlarını olduğu kadar TV yayınları gibi eş-zamanlı olmayan çeşitli videoları, eğitsel uygulamaları (bilgisayar, tablet uygulamaları, sanal simülasyonlar vb.), okuma materyallerini, TV’lerde doğrudan bu amaç için hazırlanmamış olan film, belgesel gibi materyalleri de kapsamalı. Uzaktan eğitim, burada listelenenlerle sınırlı kalmayacak şekilde bir öğretim tasarımı gerektiriyor.

“Öğrenciler sanal derslere de hazırlıklı gelmeli”

Öğrencilerin de aktif olarak derslere katılması için ne gibi yöntemler kullanılabilir?

Öncelikle görev dağılımlarının iyi tasarlanması gerekiyor. Bu tasarım üç aşamada planlanabilir: sanal buluşma öncesi, sanal buluşma ve sanal buluşma sonrası. Sanal buluşmaların etkili geçmesi için buluşmalar öncesi gerekli sorumlulukların yerine getirilmesi ve derse hazır olunması önemli olacaktır. Aslında çoğu zaman olması gerektiği gibi öğrencilerin derse hazır gelmeleri ve derslerin birer tartışma ortamı içinde geçmesi önemli bir nokta. Doğrudan anlatım gereken konular için önceden hazırlanmış içerik (öğretmen tarafından hazırlanmış veya öğretmenin kontrolünden geçmiş başkaları tarafından hazırlanmış video, okuma metinleri vb.) ders öncesi öğrencilere yeterli zaman verecek şekilde paylaşılmalıdır. Bu sayede, sanal buluşmalar konunun derinleştirilmesi için ortamlar haline gelecektir. Bu modeldeki avantaj farklı hızlarda öğrenen bireylerin de ihtiyaçlarının karşılanabilmesi. Örneğin günün konusu ile ilgili materyaller öğretmen tarafından öğrencilere sunulduktan sonra öğrenciler de bu materyallerle ilgili yorumlarını yazılı veya görsel olarak ders öncesi paylaşabilirler. Bunun için FlipGrid gibi sadece sınıf içerisindeki kişilerin erişebildiği video yorumların (1-3 dakika) paylaşılabildiği ortamlar kullanılabilir. Böylece öğretmen de her öğrencisinin sesini/fikrini duyma imkânı kazanacaktır. Öğrencilerin öğrenmelerinin pekiştirilmesi için ise ders sonrası görevler verilebilir. Genel yaklaşım 1 ders saati için ders dışı 2 saat çalışma şeklinde planlanabilir.

Danışmanlığınızda Aysun Sülün Taş tarafından hazırlanan “İnternet yayın sistemi üzerinden gerçekleştirilen çevrim içi tekrar seanslarının beşinci sınıf öğrencilerinin matematik başarısına etkisi” başlıklı tez de içinde bulunduğumuz uzaktan eğitim sürecine dair önemli bilgiler içeriyor. Bu çalışma hakkında bilgi verebilir misiniz?

Bu tez çalışması İstanbul’un Beşiktaş ilçesindeki iki devlet okulunda gerçekleştirildi. Beşinci sınıfa devam eden 110 öğrenci ile gerçekleştirdiğimiz çalışmanın amacı internet yayını (webcast) tekrar derslerinin matematik yayını erişimi ve kullanımı seviyelerine bağlı olarak (erişimi olmayan, erişimi olup kullanmayan, erişimi olup orta seviyede kullanan, erişimi olup yoğun kullanan) öğrencilerin matematik başarılarına etkilerini araştırmaktı. Ayrıca, (a) öğrencilerin internet yayınlarını kullanımları ve matematiğe karşı tutumları, (b) internet yayınlarının öğrencilerin öğrenmeleri üzerindeki etkisi ile ilgili algıları ve (c) öğrencilerin internet yayın sistemini kullanma alışkanlıklarını incelenmiştik. Çalışma kapsamında demografik bilgi anketi, matematik başarı düzeyi tespit testi (ön- ve son-test), sınıf içi mini sınavlar, online mini sınavlar, matematiğe karşı tutum ölçeği ve geri bildirim anketi gibi ölçüm yöntemleri kullandık.

Peki, ölçümler sonucunda çevrim içi ders tekrarlarının öğrenciler üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu buldunuz?

Bu çalışmamızda, öğrencilerin ders tekrarlarını yapabilecekleri bir sistem tasarlamış ve çalıştığımız okullardan birisine bu imkânı sunarken diğerine bu sistemi sunmamıştık. Çalışma sonuçları bize bu sisteme erişimi olan öğrencilerin matematik performanslarının erişimi olmayan öğrencilere kıyasla çalışma öncesi performansları kontrol altına alındığında anlamlı bir şekilde fazla olduğunu gösterdi. Ayrıca, ders tekrar sistemine erişimi olan öğrencilerin çoğu matematik internet yayın sistemini faydalı, ilgi çekici ve kullanımı kolay olarak nitelendirmişti. Öğrenciler internet yayın sistemini genel olarak tekrar yaparken, sınavlara hazırlanırken, ödev yaparken ve kaçırılan dersleri telafi ederken kullandıklarını belirtmişlerdi ve internet yayınlarını genellikle, matematik derslerinden hemen sonra, sınavlardan önce ve öğretmen tarafından övgü ve sisteme matematiksel oyunların yüklenmesi gibi motivasyon araçlarından sonra daha çok izlemişlerdi.

Öğretmenler çevrim içi derslere nasıl hazırlanmalı?

Çevrim içi ders vermenin öğretmenler için zorlayıcı yönleri neler olabilir? Öğretmenler dersleri çevrim içi olarak dönüştürürken neleri dikkate almalı?

Öğretmenlerin derslerine uzaktan devam etmelerinin zorluklarından ilki bu duruma karşı hazırlıksız olmaları olacaktır. Uzaktan eğitim tasarımı her ne kadar çeşitli açılardan yüz yüze ders tasarımlarına benzese de temelde tamamen farklı bir zihniyet ile tasarlanması gerekiyor. Hem öğretmenin hem de öğrencilerin bu sisteme yeterince alışık olmaması tüm dünyayı çeşitli oranlarda zorlayan bir faktör. Öğretmenlerin bu hazırlığı yaparken dikkat etmeleri gereken noktaları şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Normal şartlarda anlatmayı planladıkları bir dersin hangi bölümlerini canlı bağlantı olmadan öğrencilerine ulaştırabileceklerini belirlemek
  • Belirledikleri kısımların en iyi hangi yöntem veya yöntemlerle iletilebileceğine karar vermek (video kaydı, ses kaydı, okuma metinleri, kitap, belgesel vb.)
    • Öğrencilerin bu materyaller üzerine çalıştıktan sonra ders öncesi dönütlerini paylaşmalarını sağlamak
    • Okumalar, video vb. materyaller ile ilgili en az birer soru yazmalarını istemek
  • Canlı bağlantı esnasında, ders öncesi paylaştığı materyaller üzerinden nasıl bir tartışma yürütüleceğini önceden planlamak – ama planların değişimine karşı da esnek olmayı ihmal etmemek
    • Öğrencilerin ders öncesi paylaşımları ve sorularını dikkate alarak derste hangi öğrencilere ne gibi sorular sorabileceğini önceden planlayıp kolay erişilebilir bir yerde tutmak
  • Dersin son 3-5 dakikasını verilecek öğrenci görevlerini ve onlardan beklentileri açıkça ifade etmeye ayırmak

Teknik altyapıyla ilgili sorunlar yaşayan öğretmenlere önemli tavsiyeler

İçerik ile ilgili hazırlığın yanı sıra öğretmenleri mevcut durumda zorlayan en önemli faktör teknik altyapı ile ilgili sorunlar. Bununla ilgili öğretmenlere öncelikle hata yapmaktan çekinmemelerini ve bu süreci öğrencileriyle birlikte öğrendikleri gerçeğini öğrencileriyle de gönül rahatlığıyla paylaşmalarını öneririm. Genel bazı teknik öneri listesi ise şu şekilde sıralanabilir.

  • Eğer çalıştıkları kurumlar tarafından kullanacakları teknoloji araçları belirlenmiş ise bu araçlarla ilgili temel kullanıcı bilgilerini internet üzerinden araştırmak ve mutlaka formel ders öncesi test etmek
  • Eğer mümkünse tek bir ders yönetim sistemi kullanmak. Eğer çalışılan kurum bu imkânı sağlamamışsa Moodle, Google Classroom, Edmodo veya Beyaz Pano gibi ücretsiz alternatifler kullanılabilir.
  • Kullanılan her sistem (canlı bağlantı sistemleri, ders yönetim sistemleri vb.) birçok özellikle gelir. Bütün özellikler çok kullanışlı olsa da hepsini aynı anda kullanmaya çalışmak gereksiz bir yük getirecektir. Basit başlayıp gerektikçe yeni özellikleri eklemek bu süreci daha rahat atlatmaya imkân tanıyacaktır.
  • Mümkünse bu iş için bir çalışma odası, değilse bir çalışma masasını yeni sınıfları olarak tasarlamak.
  • Bilgisayardaki uyarıları kapatmak (WhatsApp, e-mail vb.).
  • Öğrencilerin, teknolojik araçlardan ziyade sizin için, sizin de onlar için orada olduğunuzu unutmamak.

Uzaktan eğitim döneminde anne-babalara düşen sorumluluklarla ilgili neler söylersiniz?

Ebeveynlerin bu süreçteki sorumluluklarından birisi çocuklarının programlarını daha yakından takip ederek bu zorlu zamanlarda onların görevlerinin başında olmasına destek olmak. Çocuklarının ders planlarının görünür bir yerde olması takip ve destek açısından kolaylaştırıcı olacaktır. Ama bunları onları gözetim altında tutan bir “polis” edasıyla değil, sorumluluk sahibi bir bireye gerektiğinde destek veren birisi olarak yapmak gerekmektedir. Ebeveyn olarak bizim sorumluluğumuz, kendi sorumluluğunun farkında bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olmak.

“Ebeveynler bu süreçte çocuklarının kişisel gelişimlerine daha fazla odaklanmalı”

Uzaktan eğitimde öğrenciler açısından derslere odaklanmak da zor olabiliyor. Bilgisayarda oyun oynamak veya sosyal medyada zaman geçirmek seçenekleri yanı başında. Çocuklar ve ailelere bunun önüne geçmek için ne gibi tavsiyeler verebilirsiniz?

Ebeveynlerin sorumluluklarından biri de çocuklarımızla daha çok birlikte olduğumuz bu günlerde onların kişisel gelişimlerine daha fazla odaklanmak. Uzaktan bağlandıkları okul eğitimleri kadar kitap okumaları, spor yapmaları, sağlıklı beslenmeleri, hobileriyle ilgilenmeleri de önemli. Hepimiz evdeyiz! Yemekleri birlikte yemek, ev işlerinde sorumluluk paylaşımı yapmak, birlikte kitap okuma zamanları belirlemek, ortak izlenecek film/belgesel seçmek gibi ortak bir liste hazırlamak yapılması gereken işlerden birisi olabilir. Bilgisayarda ve sosyal medyada geçirilecek zamanın diğer mecralarda geçirilecek zaman gibi günün belirli bir kısmını kapsaması gerektiği açık bir şekilde konuşulmalı ve aile kuralı olarak belirlenmeli. Unutulmaması gereken bir nokta, çocuklarımız için koyduğumuz kuralların bizim için de geçerli olması gerektiği. Onların kitap okumalarını istiyorsak, bizim de elimizde kitap görmeleri gerekiyor.

Uzaktan eğitim dönemi eğitim sisteminin dönüşümü için bir fırsat olabilir mi?

Sizce derslerin çevrim içi olarak verilmeye başlanması salgın sonrasında da uzaktan eğitim olanaklarından daha çok yararlanmak için bir fırsat oluşturabilir mi, dünyada eğitimin verilme biçiminin dönüşümüne dair bir süreç başlayacağını düşünüyor musunuz?

Salgın sonrasında uzaktan eğitim ile ilgili daha çok konuşulacağını ve sadece böyle bir kriz için değil, normal zamanlar için de bir dönüşüm gerçekleşeceğine inananlardanım. Bugüne kadar teknolojiden uzak kalan bir kesimin uzak kalmasının sebebi teknolojiden korkmaları, yapamayacaklarını düşünmeleriydi. Ancak, bugün gördük ki bu kesimden birçok kişi bu çekindikleri araçların beklediklerinden daha kolay olabildiğini, işlerini kolaylaştırabildiğini ve hatta keyif aldıklarını fark etti. Bu kesim – teşbihte hata olmaz – tadına vardıkları bu yeni araçlardan kolay vazgeçemeyecek ve kullanmaya devam edecektir. Salgın öncesinde de birçok kurum uzaktan eğitim ile ilgili ciddi çalışmalar yapmaktaydı. Bu çalışmaların daha hız kazanacağını düşünüyorum. Ama yüz yüze eğitimin yerini alacağını düşünmüyorum.

Pandeminin sona erdiğini varsayarsak uzaktan eğitim sürecinin ardından yeniden sınıflara dönmenin öğrenciler, öğretmenler ve veliler için zorlukları ya da sağlayacağı avantajlar neler olabilir?

Türkiye’de uzaktan eğitimle normalde hedeflenen kazanımlara erişilemeyeceği varsayımı var. Bu nedenledir ki sınav konuları buna göre şekillendiriliyor ve uzaktan eğitim dönemi konuları sınava eklenmiyor. Bu sene için böyle bir çözüm önerildi. Ancak, ilerleyen seneler için bu planlama nasıl olacak? Bu sorunun cevabı şimdilik pek konuşulmuyor. Bu durum sınav odaklı eğitim sistemimiz için bir zorluk oluşturacaktır. Bu senenin programında yer alan konular telafi edilecek mi? Edilecekse ne zaman ve nasıl yapılacak? Bu soruların yanıtlarını henüz bilmiyoruz.

Eğer bugünü bir fırsata dönüştürmek istiyorsak, öğrencilerimize daha fazla sorumluluk verip öğrenme sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerinin takipçisi olabiliriz. Eğer başarabilirsek bu başlı başına çok büyük bir kazanım olur. O zaman eğitim sistemini dönüştürmüş oluruz.