Akıllı tarım için teknoloji şart

Boğaziçi Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı 2030 ve 2050 yılları için Türkiye’nin iklim simülasyonları çıkartılması ve bu veriler üzerinden tarımsal ekim alanlarının değişiminin incelenmesini konu alan bir çalışma yürütüyor. Tarımda teknoloji kullanımı ve teknolojinin verimlilik üzerine etkisi alanında çalışan, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan ile konuştuk.

Dünya Gıda Örgütü (FAO) kısa bir süre önce yayınladığı raporda dünyadaki gıda ihtiyacının 2050 yılında bugünkü seviyeden yaklaşık yüzde 60 daha fazla olacağına işaret ediyor. FAO raporunda, küresel ısınma seviyesinin kritik seviye olarak belirlenen 2 derecenin altında seyretmesi gerektiği; aksi halde 2030 yılında 122 milyon insanın açlıkla yüz yüze geleceği uyarısına yer veriliyor.  

Dünyada artan gıda fiyatlarına da değinilen raporda, ısıya dayanıklı tohum çeşitliliğiyle birlikte toprak verimliliğin artırılması halinde tarımda verimliliğin artacağı; bunun da dolaylı olarak gıda fiyatlarının düşüreceği belirtiliyor.

Tarımda teknoloji kullanımı ve verimlilik üzerine etkisi hakkında çalışmalar yürütmekte olan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Gökhan Özertan ile FAO raporunda öne çıkan saptamaların yanı sıra tarımda teknoloji uygulamalarını ve Türkiye’de tarım sektörünün sorunlarını konuştuk.

Prof. Dr. Özertan, iklim değişikliğinin Türkiye tarımı üzerindeki etkilerini konu alan bir çalışma grubunda görev alıyor. Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü’nden Doç. Dr. Gözde Ünal, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü yarı-zamanlı öğretim üyesi Doç. Dr. Barış Karapınar ve Fizik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Kurnaz ve Dr. Hasan Dudu’nun (İspanya, EU-JRC ) yer aldıkları bu çalışma kapsamında 2030 ve 2050 yılları için Türkiye’nin iklim simülasyonları çıkartılacak ve bu veriler üzerinden tarımsal ekim alanlarının değişimi incelenecek.

Özertan ayrıca, yine Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Doç. Dr. Yiğit Gürdal, Uluslararası Ticaret Bölümü’nden Gözde Ünal ve Barış Karapınar’ın da yer aldıkları, iklim değişikliği çerçevesinde çiftçilerin tarımsal üretimde değişikliğe gidip gitmediklerini ölçen bir saha çalışması yürütüyor. Bu çalışma Adana, Ankara ve Kırklareli’ndeki çiftçilerle gerçekleştiriliyor.

Artık ‘’Connected Agriculture’’ dönemi başladı

Türkiye’de tarımda bilgi odaklı teknoloji uygulamalara geçişte, Avrupa Birliği ve ABD’deki iyi örneklerle kıyaslandığında, henüz yeni yeni adım atıldığına dikkat çeken Özertan, günümüzde artık teknolojinin tarımla entegre olduğu ‘’Connected Agriculture’’ kavramının öne çıktığını belirtti.

Gökhan Özertan, teknolojiyi kullanarak üreticiyi bilinçlendiren ve arazi verimliliğini artıran uygulamalar içeren Connected Agriculture sayesinde, tarımsal verimliliğin artacağına dikkat çekti.  Bu kapsamda örneğin bir arazide ne zaman, hangi iklim şartları oluştuğunda ne ölçüde gübre kullanılması gerektiğinin teknolojiyle belirleneceğini ifade eden Özertan, bu tür uygulamaların ABD, Avrupa ve Uzakdoğu’da olumlu sonuçlar verdiğini ekledi. Özertan Kaliforniya’daki badem üreticilerini bu kapsamda örnek vererek şunları kaydetti:

‘’Badem çok zahmetli yetişen bir bitkidir. Bir adet bademin yetişebilmesi için dört litre su gerekmektedir. Su kaynaklarının tüm dünyada azaldığı düşünülürse suyun daha verimli kullanılması gerektiğini düşünen Kaliforniya’da badem üreticileri teknolojiye yatırım yaparak mikro sulama yöntemlerini ve sensörleri kullanmaya başladılar. Bu sayede su kaynakları verimli kullanılmaya başlandı ve Kaliforniya’daki tarımsal üretimdeki çeşitlilik korunabildi’’.

Dünyanın en önemli üreticisiyiz ancak tarımda yapısal sorunlarımız devam ediyor

Tarımda en kritik unsurun iklim olduğunu kaydeden Gökhan Özertan, iklim değişikliğiyle beraber ani hava olaylarının çok sık yaşanmaya başlanmasının tarım sektörünü önemli ölçüde etkilediğini ifade etti. Özertan, yapılan analizlere göre Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerin iklim değişikliğinden etkilenme oranlarının yüksek olduğunu aktardı.

 ‘’Türkiye iklim ve ürün çeşitliliği açısından çok bereketli bir coğrafyada yer alıyor. Fındık, kiraz, incir, kayısı üretiminde dünyada birinciyiz. Karpuz, salatalık, nohut üretiminde dünya ikincisi, domates, patlıcan, fıstık, yeşil biberde dünya üçüncüsüyüz. Ancak ülkemizde bu kadar verimli topraklara sahip olmamıza rağmen tarım sektöründe çok fazla yapısal sorun söz konusu’’ diyen Özertan, bu sorunların başında düşük verimliliğin ve tarımda hala eski yöntemlerin kullanılmasının geldiğini belirtti:

‘’Tüm dünyada işgücü, ekonomik verimi daha yüksek alanlara ve sektörlere kayıyor. Bir başka deyişle tarımda bu anlamda yapısal bir dönüşüm söz konusu. Bu dönüşüm AB ülkelerinde gerçekleştirilmiş durumdayken Türkiye henüz bu dönüşümü gerçekleştiremedi. İngiltere örneğini verecek olursak İngiltere 65 milyonluk bir ülke, nüfusun yüzde 1,5’u tarımda istihdam ediliyor. Türkiye’de ise bu oran yüzde 20, bu da altı milyonluk bir nüfus anlamına geliyor. Türkiye’de tarımda istihdam edilen nüfusun toplam gayri safi milli hasılaya katkısı yüzde 10 gibi son derece düşük seviyede gerçekleşiyor. Oysa istihdamın beşte biri tarımda çalışıyor. Bu da başta belirttiğimiz verimsizliğin önemli bir göstergesi’’.

Tarımda yanlış uygulamalar bilgisizlikten kaynaklanıyor

2001’den bu yana Türkiye’de tarım sektörüne dair pek çok saha çalışması gerçekleştirdiklerini ve Şanlıurfa, Konya, Aydın, Edirne, Kırklareli gibi bölgelerde üreticilerle bizzat görüşmeler yaptıklarını kaydeden Gökhan Özertan, bu çalışmalara dair gözlemlerini şöyle aktardı:

 ‘’Ülkemizde tarım sektöründe çok fazla istihdam olduğu için kişi başına düşen gelirin çok düşük olduğunu görüyoruz. Tarım arazilerimizde çok fazla makine kullanmıyoruz. Bunun sebeplerinden biri de arazilerin çok küçük ölçekli olması. Türkiye’ de işletme başına düşen ortalama arazi büyüklüğü 6 hektar civarında. AB ülkelerinde araziler 3 kat, ABD’de ise 25 kat daha büyük. (Türkiye’de ortalama büyüklük 6 ha, AB’de 16 ha, ABD’de 175 ha civarında) Dolayısıyla bu ülkelerde tarımda daha fazla makineleşme ve istihdamda daha az insan gücü kullanımı söz konusu. Ayrıca dünyanın hiçbir yerinde bizde olduğu kadar yüksek girdi maliyetleri yok. Dolayısıyla Türkiye’de tarım sektörü bu sorunlarla uğraşırken mekanizasyona geçişte hala sorunlar yaşanıyor. Buna bağlı olarak ucuz işgücü olarak görüldüğü için tarımda insan kaynağı daha fazla kullanılıyor’’.

Çiftçilerin maksimum hasatı elde etmek adına gereğinden fazla kimyasal madde kullanmak ya da suyu çok fazla kullanmak gibi yanlış tarım uygulamalarına yöneldiğini aktaran Özertan sözlerini şöyle noktaladı: ‘’Çiftçiler ekmek kapısı olarak gördükleri topraktan maksimum kazanç sağlamak istiyorlar. Ancak sürdürülebilir tarım söz konusu olduğunda bu uygulamaların sürdürülemez olduğu açıkça görülüyor. Tüm bu koşullar düşünüldüğünde, ‘Üretici nasıl bilinçlendirilir? Sürdürülebilir tarım için teknolojiden nasıl yararlanılabilir?’’ gibi sorular bugün her zamankinden daha fazla önem kazanıyor’’.

Söyleşi: Ö.Duygu Durgun, Talat Karataş / Kurumsal İletişim Ofisi