Dünya yükseköğretim alanında Boğaziçi Üniversitesi gerçek bir mücevherdir!

Boğaziçi Üniversitesi gerek akademik altyapısı, gerek geleneklerine bağlı anlayışı, gerek kampüsünün özel konumu nedeniyle hem Türkiye’de hem dünyada özel bir yere ve saygınlığa sahip. BÜMED Dergi Mart 2015 sayısında Boğaziçi Üniversitesi'nin dünyadaki konumunu mercek altına alıyor. Derginin Yayın Yönetmeni Aylin Buran'ın, Boğaziçi Üniversitesi’nin dünyadaki konumu üzerine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve 2009 yılından beri üniversitemizin Uluslararası İlişkilerden Sorumlu Akademik Koordinatörü olarak görev yapan Prof. Dr. Taner Bilgiç ile yaptığı söyleşiyi Boğaziçi’nden Haberler sitesi okurları için yayınlıyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrenci değişim programının şu an geldiği noktadan bahseder misiniz?

Boğaziçi Üniversitesi’nin Robert Kolej’den devraldığı geçmişi ve geleneğinden dolayı Kuzey Amerika Üniversiteleri ile çok güçlü ilişkileri var. Üniversitemizde öğrenci değişim programlarının büyümesi ise 2004 yılında Erasmus programının bir parçası olmamızın ardından gözlediğimiz bir olay. Bu sayede Avrupa üniversiteleri ile gelen gidenimiz çok arttı ve bunun getirdiği öğrenci değişim altyapısı ve görünürlük ile ABD ve dünyanın geri kalanı ile olan ilişkilerimiz de gelişti. Bugün üniversitemize her yıl 600 kadar öğrenci değişim/Erasmus öğrencisi ve özel öğrenci olarak geliyor. Biz de yaklaşık 500 öğrencimizi 33 ülkedeki akademik ortaklarımıza gönderiyoruz. Değişim programlarına katılım genellikle üçüncü sınıfta oluyor. Böylece öğrenim hayatları boyunca dört öğrencimizden birini değişim programına yolluyoruz. Bazı bölümlerimizde bu oran %50’yi buluyor. Hedefimiz tüm üniversitede %50 oranını yakalamak. Değişim programlarında öğrenciler karşı kurumlara öğrenim ücreti ödemiyorlar ama diğer masraflarını (yol, kalacak yer, sağlık sigortası, yeme-içme vb.) kendileri karşılıyorlar. Erasmus Programı kapsamındaki anlaşmalarda öğrenciler bu masrafları için ayda 300-500 Avro arasında değişen kısmi bir destek alıyorlar.

Üniversitemize çoğunlukla hangi ülkelerden hangi profilde öğrenciler geliyor?

En yüksek değişim kapasitemiz olan ülke Almanya. Almanya’dan 130 kadar öğrenci geliyor. Ardından ABD’den 100 kadar öğrenci geliyor. Bunu Fransa, Hollanda ve İtalya 25-35 öğrenci ile izliyor. Gelen öğrenciler ağırlıklı olarak lisans öğrencileri; ikinci ya da üçüncü sınıfta oluyorlar. Sosyal ve beşeri bilimler okuyanlar ağırlıklı ama son yıllarda artan sayılarda doğal bilimler ve mühendislik öğrencileri de gelmeye başladılar.

Gelenlerin en yoğun tercih ettikleri ilk üç bölüm Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, İşletme ve Tarih. Sadece bu üç bölüme gelen öğrenci sayısı tüm gelenlerin üçte birine karşılık geliyor. Gelenlerin en yoğun almak istedikleri dersler ise “Turkish for Foreigners.” Bu derslerin kapasitesi çok zorlanıyor. Bunu siyaset dersleri izliyor.

Yıllar içinde gelen öğrenci profilinin daha iyiye doğru evrildiğini gözlüyoruz. Üniversitemiz hangi kurumlarla anlaşma imzalayacağı konusunda çok titiz ve seçici davranıyor. Türkiye’ye sadece sosyal/ kültürel deneyim için gelen bir grup öğrenci var. Bunlar giderek İstanbul’daki başka üniversiteleri tercih etmeye başladılar. Bize hem akademik hem de sosyal/ kültürel deneyim için gelenlerin oranı artıyor. Kendi kendini düzelten bir sistem olarak gelişti bu.

Boğaziçili öğrenciler yurtdışındaki hangi okulları tercih ediyorlar?

1.200 öğrencimizi 33 ülkeye yollayacak kapasitemiz var. Programlara her yıl 1.000 öğrencimiz başvuruyor, 750’sini bir programa yerleştiriyoruz. Yerleşenlerden 500’ü programa katılıyor.

Her yıl değişim programları ile yurtdışına giden 500 kadar öğrencimizin 120-130’u Kuzey Amerika üniversitelerine gitmeyi tercih ediyor. Tahmin edeceğiniz gibi New York, Boston, Kaliforniya en çok tercih edilen şehirler ve bölgeler. University of California sistemi ile yüksek sayıda karşılıklı kapasitemizin olduğu bir anlaşmamız var. 2011 yılında imzaladık. En popüler anlaşmalarımızdan biri oldu.

Avrupa’ya gidenlerin ilk tercihleri Hollanda, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya şeklinde sıralanıyor. Bu tercihlerde, gidilen üniversitelerde İngilizce ders bulabilmek en önemli etkenlerden biri. Boğaziçi Üniversitesi gidilen ülkenin dilinde en az dört dönem ders alınmamışsa o programa öğrenci yollamıyor. Öğrencilerimizin akademik başarısı için bunu önemsiyoruz.

Öte yandan, Uzak Doğu’ya ilginin arttığını gözlüyoruz. Japonya, Hong Kong, Singapur, Kore, Çin, Hindistan giderek daha fazla öğrenci yolladığımız bölgeler.

Portekizce öğretmediğimiz için Portekiz ve Brezilya üniversiteleri ile öğrenci değişim ilişkimiz yoktu. Gelecek yıldan itibaren üniversitemizde Portekizce de öğretmeye başlıyoruz. Bu bölgeler ile ilişkimizi güçlendirecek bir adım olacak bu.

Yurtdışındaki okullar ile Boğaziçi Üniversitesi arasındaki benzerlikler ve farklılıklar hakkında gözlemleriniz nelerdir?

ABD üniversiteleri ile ilişkilerimiz çok kolay yürüyor. Sistemlerimiz birbirine çok yakın. Dersler bizdeki gibi işleniyor, derslerin ara sınavları, ödevleri, projeleri, finalleri var. Dönemler bizdeki gibi 12-13 hafta. Kredi transferleri görece çok kolay. Amerikan eğitim sisteminin mirasçısı olmamızın büyük avantajı var.

Öte yandan Avrupa’nın yükseköğrenim sistemleri çok çeşitli ve karmaşık. Derslerin işleniş biçimleri çok farklı. Öğrenciye daha çok sorumluluk yükleyen ve sadece dönem sonunda sınavlar ile ölçüm yapan sistemler var. İngiltere’de çoğu üniversite sadece yıl sonunda sınav yapıyor. Bu da bizim tek dönem İngiltere’ye giden öğrencimizi çok zorluyor. Fransa’da sözlü sınavlar var. Güney Avrupa sistemleri çok kalabalık öğrenci kitlelerini üniversiteye alıp çoğunu ilk sene sonunda eliyor. Hollanda’da sınav performansı bazında öğrenci seçip üniversiteye almak yasal değil! Son yıllarda Avrupa ülkeleri, Bologna Süreci ile birbirilerine daha uyumlu bir yükseköğretim sistemi oluşturmaya çalışıyor. Fakat bunu yaparken öyle bir bürokrasi yaratıyorlar ki sonu nereye varacak emin değilim. Her şeye rağmen öğrencilerimizin bu değişik sistemlerde birer dönem geçirmesi müthiş bir tecrübe. Erasmus programı tartışmasız olarak Avrupa Birliği’nin en başarılı projesi. Avrupa’yı birleştirme ve nesilleri kaynaştırma işlevlerinde büyük katkısı oluyor. Öğrencilerimizin bu projenin içinde olmasından ve sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da geleceğini şekillendirecek nesiller içinde yer almasından çok memnunuz. 

Uzak Doğu üniversiteleri atılım içindeler. Kore, Hong Kong ve Singapur yükseköğretime çok büyük kaynak aktardılar. Çin üniversiteleri de büyük atılım içinde. Hindistan biraz geriden gelmekle birlikte çok dinamik. Bu gelişen ekonomilerin ve sistemlerin içinde olmak da öğrencilerimiz için farklı bir deneyim.

Öğrencilerin yaklaşımlarını nasıl gözlemliyorsunuz?

Boğaziçi Üniversitesi çoğunlukla kendi karşılıklı değişim programı anlaşmaları ve özel öğrenci programı sayesinde bağımsız başvuru yoluyla öğrenci aldığı için bize daha “özgür ruhlu ve maceracı” öğrenciler geliyor. Yoksa dünyada bu işi yapan üçüncü parti kurumlar var. Bunlar sizi alıp bir başka ülkeye götürüyor, her türlü ihtiyacınız ile ilgileniyor, kalacak yerinizi ayarlıyorlar. Bize de özel öğrenci getiren birkaç kurum var ama az sayılarda öğrenci getiriyorlar. Boğaziçi’ne gelenlerin çoğu (sırt) çantalarını alıp geliyorlar!

Gelen Amerikalı öğrencilerin hemen hepsi Superdorm’da kalıyorlar. Avrupalı öğrencilerin ise hemen hepsi şehrin çeşitli bölgelerinde ortak ev kiralıyorlar. Çoğunun Türkiye ile ilgili iyi kötü fikirleri ve önyargıları oluyor. Bunlar burada geçirdikleri zaman içinde dönüşüyor. Çoğu derslerimizi ve sınavlarımızı zor, notlarımızı kıt, öğrencilerimizi İngilizce konuşmakta tutuk buluyorlar. Ama Uluslararası İlişkiler Ofisi’nin her dönem düzenli olarak yaptığı anketlerde “Boğaziçi’nde geçirdiğim dönem beklentilerimi tümüyle karşıladı,” cümlesine %45 oranında “Kesinlikle Evet”, %40 oranında “Evet” diye yanıt veriyorlar.

Aynı şekilde giden öğrencilerimiz de deneyimlerinden çok hoşnutlar. Yarısından fazlasının ilk yurtdışı deneyimi oluyor. Mezun olduktan sonra lisansüstü programlara katılmak isteyenler ve yurtdışında çalışmak isteyenler için daha yararlı bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Daha çok öğrencimizi gönderecek kapasitemiz var ancak maddi imkansızlık daha fazla sayıda öğrencimizin programlara katılımını engelliyor. Öğrenim ücreti ödememelerine rağmen ABD’deki programlara katıldıklarında öğrencilerimiz 5.000-10.000 Dolar arasında bir masraf yapmak zorunda kalıyorlar. Mezunlarımızın katkısı ile Boğaziçi Üniversitesi Vakfı bünyesinde oluşturduğumuz bir Değişim Öğrenci Bursu programımız var. Burs Ofisi aracılığı ile ihtiyacı olanlara dağıtıyoruz. Bu burs programına olan ilginin artması öğrencilerimiz için çok yararlı olacaktır.

Üniversitelerin uluslararası ortaklıklarının önemini nasıl yorumluyorsunuz?

Çok yüksek nitelikli üniversitelerden oluşan bir ortak portföyümüz var. Dünyanın en saygın yüksek öğrenim kurumları ortaklarımız arasında. Örneğin “Ivy League” üniversiteleri hemen hiç değişim programı yapmazken bizim ikisi ile (Columbia ve Brown) değişim anlaşmamız var. Princeton’un Woodrow Wilson Okulu’nun Türkiye programını ve NYU Stern School of Business’in “Doing Business in Turkey” programına biz ev sahipliği yapıyoruz. İşletme Kulübü, Harvard College in Asia programını başarı ile yürütüyor.

Yükseköğretim sistemleri tüm dünyada değişim içinde. Hem küresel ölçekte rekabet hem de bilgiye farklı biçimlerde erişim daha önce hiç olmadığı oranda arttı. Tüm kurumlar buna ayak uyduracak stratejiler geliştirmeye çalışıyorlar. Boğaziçi Üniversitesi olarak öğrenci değişim programlarından çok memnunuz. Ancak “Daha farklı neler yapabiliriz, öğrencimize, öğretim üyemize ve ortaklarımıza katma değeri yüksek yeni modeller oluşturabilir miyiz?” sorularını sürekli gündemimizde tutuyoruz.

Araştırma odaklı ortaklıklar hem öğrencimizin hem de öğretim üyelerimizin profillerine daha uygun. Doktora öğrencilerimize çalışmaları süresince ve mezun olduklarında araştırma olanakları sunan ortaklıkları önemsiyoruz. Lisansüstü seviyede ortak ve çift diploma programlarında çok seçici davranarak bu programları destekliyoruz.

 Dünya üniversiteleri içerisinde Boğaziçi Üniversitesi'ni nerede konumlandırıyorsunuz?

Görevim nedeniyle katıldığım toplantılarda bu soru bana çok soruluyor. Bu soruya hep verdiğim yanıtın en kolay derginizin okurları, üniversitemizin mezunları tarafından anlaşılacağını sanıyorum. Dünya yükseköğretim alanında Boğaziçi Üniversitesi gerçek bir mücevherdir! Olağanüstü güzel kampusuyla, akademik ve sosyal gelenekleri ile, müthiş öğrencileri ve akademik kadrosu ile, işlerini seven personeli ile yakalamış olduğu ahenkli üniversite yaşamının eşi benzeri çok az bulunur.

Günümüzde dünya üniversitelerini çeşitli kriterlere göre sıralayan birçok kurum ortaya çıktı. Bunlar basında ve sosyal medyada da çokça haber oluyorlar. Üniversitenin çok yönlü faaliyetlerini genellikle tek bir skora dönüştürerek ölçmeye çalışan bu sıralama yöntemlerini eleştirenler de yok değil. Boğaziçi Üniversitesi bu lig tablolarında son yıllarda yükselen bir performans ile yer bulmaya başladı. Bu yıl Times Higher Education sıralamasında 139. sırada yer aldık. Bunun başlıca nedenleri gittikçe artan yüksek etkili araştırma performansımız ve artan uluslararası görünürlüğümüz. Fakat unutmamak gerekir ki bu sıralamalarda kullanılan ölçme yöntemleri yüksek salınımlar üretmeye çok açık ve araştırma performansına çok ağırlık veriyor. Bir yıl ilk yüzde yer alırken bir başka yıl ilk iki yüz arasına girememek işten bile değil. Bu salınım genellikle ilk 25-50 üniversite için çok azalıyor. O bölgedeki üniversitelere bakarsanız Boğaziçi Üniversitesi’nin dünyadaki akranlarını da görürsünüz.