Sağlık sorunları nedeniyle emekli olan Hülya Bozkurt:” 28 yılımın geçtiği Boğaziçi’nden hiçbir zaman kopmayacağım”

Hülya Bozkurt Boğaziçi Üniversitesi’nde yaklaşık 30 yıllık çalışma hayatını geçen yıl ekimde sağlık problemleri nedeniyle noktalamak zorunda kaldı. 1993’te bilgisayar işletmeni olarak adım attığı Boğaziçi’nde araştırmadan sorumlu rektör yardımcılarıyla birlikte birçok projede görev üstlendi. Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs’te buluştuğumuz Hülya Hanım, tedavisi nedeniyle emekli olduğunu söylüyor. Üniversitede çalışmayı çok sevdiğini belirterek, “28 yılımın geçtiği Boğaziçi’nden hiçbir zaman kopmayacağım” diyor.

Uzun geçmişiyle Boğaziçi Üniversitesi birçok personelin koca bir çalışma hayatını tamamladığı yer. Bazen 20, bazen 30 bazense 40 yılı Boğaziçi’nde geçirirken, Türkiye’nin lider üniversitelerinden birinin eğitim, öğretim ve araştırma macerasına ortak oluyorlar.

Hülya Bozkurt da bu emektar isimlerden biri. Güney Kampüs’te buluştuğumuz Hülya Hanım, yaklaşık üç yıldır hastalığıyla mücadele ediyor. Bu süreçte zor günler geçirse de güler yüzüyle sorularımı yanıtlıyor.

1993’te Boğaziçi Üniversitesi’ne adım atan Hülya Hanım, geldiği yıl bilgisayarlar henüz ofiste yerini almasa da bilgisayar işletmeni unvanıyla işe başladığını anlatıyor:

“Araştırma-Planlama Koordinasyon Şube Müdürlüğü’nde bilgisayar işletmeni olarak 28 yaşında işe başladım. Geçen ekimde sağlık sorunlarım nedeniyle emekli olana kadar da o pozisyonda çalışmayı sürdürdüm. ‘Bilgisayar işletmeni’ kadrosuyla işe alındığımda ofiste henüz bilgisayarlar yoktu. Zamanla onlar da geldi ve biz de onu nasıl kullanacağımızı Boğaziçi’nde öğrendik.”

“BENDEN MEMNUN KALDIKLARINI DÜŞÜNÜYORUM”

Emekli olana kadar araştırmadan sorumlu rektör yardımcılarına bağlı çalışan Hülya Hanım, isimleri zorlanmadan sayarken, “Hangisi ile daha iyi çalıştınız?” sorusunaysa düşünmeden yanıt veriyor:

“Ofisimiz rektörlük binasının alt katındaydı. Daha sonra birçok farklı odaya da taşındık. 1993’te işe başladığımda rektör Prof. Dr. Üstün Ergüder, araştırmadan sorumlu rektör yardımcısı ise Prof. Dr. Gündüz Ulusoy’du. Gündüz hocanın ardından Prof. Dr. Zeynep İlsen Önsan, Prof. Dr. Turan Özturan, Prof. Dr. Öktem Vardar, Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, Prof. Dr. Lale Akarun ve Prof. Dr. Ayşın Ertüzün ile çalıştım. Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu ile çalışamadan ne yazık ki emekli oldum. Üstlerimin hepsinden farklı şeyler öğrendim ve benden memnun kaldıklarını düşünüyorum. Aralarında bir ayrım yapmam çok zor.”

Hülya hanım uzun yıllar araştırma-yayın envanteri, faaliyet raporları ile uluslararası üniversite sıralama kuruluşlarının talep ettiği veri raporlama faaliyetlerinde de görev almış. Bu işlerde yoğun çalıştıklarını ve hataya yer olmadığını belirterek şunları söylüyor:

“Bilgisayar işletmeni olarak araştırma-yayın envanterinin hazırlanmasında görev aldım. Bu kitapların düzeltmelerini yapıyordum. Hocaların yayın ve projelerinin bilgilerini topluyor, bunların listelenmesi işleriyle ilgileniyordum. Aynı şekilde faaliyet raporlarının hazırlanmasında da destek sağladım. Ayrıca uluslararası üniversite sıralama kuruluşlarının Boğaziçi’nden talep ettiği raporların hazırlanmasında da sorumluluklarım oldu. Bu işlerin olduğu zamanlarda epey yoğun olurduk ve genellikle verilerle ilgili olduğu için de hataya pek yer yoktu.”

“O GÜN ÇOK MAHCUP OLDUM”

Hülya Hanım’a üniversitede unutamadığı bir anısını sorduğumda ise çok utandığı bir anın hiç aklında çıkmadığını paylaşıyor. Bunun aradan 20 yıldan uzun bir zaman geçse de iş hayatında en mahcup olduğu an olduğunu da ekliyor:

“Boğaziçi’nde pek çok anım olsa da böyle bir soru sorduğunuzda çok utandığım bir an geldi aklıma. Turan hocamız faaliyet raporuyla ilgili bir gün beni çağırdı ve bunun hangi dönemi kapsadığını sordu. Ben de aslında raporu çok iyi bilmeme rağmen bir an cevap veremedim. Çıkmadı ağzımdan. Nedeni bilmiyorum ama o an aklımdan silindi. Yıllar önce yaşadığım o mahcubiyeti hala hatırlıyorum. O günler üzülmüştüm bu duruma.”

Hülya Hanım’ın tedavisi hala sürüyor. Boğaziçi’nden emekli olmak istemediğini ama yaşadığı sorunlar nedeniyle bundan başka yol kalmadığını anlatıyor. Tedavi sürecinin fiziksel ve psikolojik açıdan zorlu olduğunu ancak şimdi kendini daha iyi hissettiğini de söylüyor:

“Tedavim devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda çok zor zamanlarım oldu. Bir dönem hafızamı kaybettim. Bu süreç sadece fiziksel değil, ruhsal açıdan da yorucuydu. Şimdi sağlık açısından çok daha iyi durumdayım. Geçen ekimde sağlık sorunlarım nedeniyle emekli oldum. Hastalıktan önce aklımda emeklilik fikri hiç yoktu, daha çalışırım diyordum. Ama o dönem böyle olması gerekiyordu. Üniversitede çalışmayı çok özlüyorum. Burada yaklaşık 30 yılım geçti ve bir şekilde Boğaziçi’nden hiçbir zaman kopmayacağım.”