COVID-19 salgını sonrası toplumun röntgenini çekecek araştırmaya TÜBİTAK desteği

COVID-19 salgınının mevcut ve öngörülen sorun ve etkilerinin sosyal ve beşerî bilimler perspektifinden incelenmesi, araştırılması ve çözüm önerilerinin geliştirilmesine yönelik olarak TÜBİTAK tarafından ARDEB 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı kapsamında açılan COVID-19 özel proje çağrısının değerlendirme süreci tamamlandı. Desteklenmesine karar verilen projeler arasında Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Arhan S. Ertan’ın yürütücülüğünü üstlendiği proje de yer alıyor.

“COVID-19 ve Toplum: Salgının Sosyal, Beşerî ve Ekonomik Etkileri, Sorunlar ve Çözümler” başlıklı özel proje çağrısına 160 farklı kurumdan toplam 682 proje önerisi sunuldu. Yapılan değerlendirmeler sonucunda 102 proje önerisinin desteklenmesine karar verildi. Desteklenecek projeler arasında Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Arhan S. Ertan’ın yürütücülüğünü üstlendiği "COVID-19 Salgınının Getirdiği Belirsizliklerin Sosyal, Ekonomik ve Politik Tercihler ve Davranış Kalıplarına Etkileri: Risk Algısının Rolü" başlıklı proje de yer aldı. Altı ay sürmesi planlanan projeye Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Sabri Kıratlı ile Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamid Akın Ünver araştırmacı olarak katkı sağlayacaklar.  

COVID-19 salgını ile birlikte bireylerin risk algılarındaki yükselişlerin, bireylerin ekonomik ve sosyal konulardaki davranışlarında ve politik tercihlerinde ne tür değişikliklere yol açabileceği konusunda tahminde bulunmayı amaçlayan proje aynı zamanda çok yönlü negatif etkilere karşı alınacak önlemler konusunda politika yapıcılara öneriler sunmayı hedefliyor.

Dr. Öğretim Üyesi Arhan S. Ertan, proje fikrinin içinde bulunduğumuz süreçteki gözlemlerine dayandığını aktararak COVID-19 süreci sonucu bireylerin davranış kalıpları ve sosyal tercihlerinde görülen değişimlerin sebeplerini anlayabilmek için sürecin bireylerin risk algılarına olan etkilerini incelemenin önemli olduğunu belirtti. Salgının olumsuz şartlarının ne kadar derinleşeceği, alınacak önlemlerin öncelikle hangi alanlarda olacağı, krizin toplumun hangi kesimlerini ne kadar etkileyeceği ve krizin ardından oluşacak dünya düzeninin eskisinden ne kadar farklı olacağı gibi konularda belirsizliklerin yüksek olduğuna dikkat çeken Ertan; bu süreç sırasında ve sonrasında ekonomik, politik ve sosyal yapıların, üretim mekanizmalarının ve insan davranışlarının nasıl bir dönüşüm göstereceğinin de büyük bir bilinmez olarak karşımızda durduğunu ekledi.  Ertan, bu belirsizlikler altında bireylerin sosyal, ekonomik ve politik tercihlerinin izleyebileceği seyir hakkında, geçmişteki benzer krizler üzerine yapılmış akademik çalışmalara dayanarak çeşitli öngörülerde bulunabileceklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

 “COVID-19 salgınının çok yönlü sosyal ve ekonomik etkileri olacağı aşikâr.  Bu etkilerin sebep ve sonuçlarını belirleyebilmek ve etkileşim dinamiklerini anlayabilmek gerek mevcut gerekse gelecekte yaşanabilecek benzer krizlere karşı doğru politikaların belirlenebilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Belirsizliğin bireylerde yarattığı en önemli etkilerin başında risk algısının yükselmesi geliyor. Bu durumun insanların davranış ve tercihlerindeki etkisinin incelenebilmesi için öncelikle ahlaki açıdan sorumlu hissedilen insan grubu anlamına gelen “ahlaki çember” üzerindeki etkilerini anlamak gerekiyor.

Sosyal davranışlar açısından, sürecin etkilerini daha derinden hisseden bireylerde, ahlaki çemberin daralmaya başlaması beklenir. Bu daralmanın diğerkâmlık (özgecilik; başkalarını gözetme) üzerindeki etkisi ise çok yönlüdür. Bireyler kendilerine yakın gördükleri gruplara karşı daha şefkatli ve korumacı olurken, daha uzak gördükleri gruplara karşı ise daha umursamaz hatta ayrımcı ve dışlayıcı olabilirler. Bunun yanında bazı bireyler ise hiç tanımadıkları insanlara yardım edebilmek için, sosyal dayanışma ağlarına daha fazla katkıda bulunmaya yönelebilmektedir. Bu çalışma, birbirine zıt gibi görünen bu iki davranışı anlamamıza yardımcı olacaktır.

Ekonomik tercihlere gelince gene birbirine zıt yönde etkileri olabilecek faktörlerden bahsedebiliriz. Korku ve endişe seviyesinin artması bir yandan kısa vadeli düşünmeye, acil ve zorunlu ihtiyaçlara dair harcamaların artmasına yol açabilirken, gelecek kaygısının artması ise bireylerin tasarruf miktarlarını artırmalarına ve zorunlu olmayan harcamaları ertelemelerine yol açabilir.

Politik alanda ise, ahlaki çemberlerin daralması sonucu, bireylerin içe kapanıcı (izolasyonist) politikalara desteğinin artmasını beklenir. Toplumun bazı kesimleri sınırlı ulusal kaynakların uluslararası kurumlara ve başka ülkelere hatta ülke içinde bulunan mültecilere destek olarak gönderilmesine tepki gösterebilir. Buna karşın geçmişte yaşanmış toplumun genelini etkilemiş benzer krizlerde, çekilen ortak zorluklar ve acıların toplumdaki farklı kesimleri bir araya getirebildiği ve yardımlaşmayı arttırabildiği de tecrübe edilmiştir.

Sürecin doğası sonucu kendiliğinden oluşan riskler ve belirsizlikler, kurumlar ve haber kanalları tarafından sunulan bilginin yetersizliği ve daha da kötüsü yeterince güvenilir olmaması ile birleşince, bu değindiğimiz etkiler çok daha güçlü hissedilecektir. Sürecin uzaması ve etkilerinin daha da derinleşmesi uluslararası kurumlara duyulan güvenin kalıcı olarak azalmasını da beraberinde getirebilecektir.

Bu öngörülerin, Türkiye ve COVID-19 salgını özelinde, hangilerinin ne derece geçerli olduğunu proje sonunda elde edeceğimiz bulgular sayesinde öğrenmiş olacağız.”

“Proje kapsamında 1500 kişiye anket yapılacak”

Proje kapsamında, Türkiye yetişkin nüfusunun demografik özelliklerini temsil edebilecek, hem kırsal hem kentsel yerleşim bölgelerinden seçilecek yaklaşık 1500 kişiye bir anket uygulanması planlanıyor. Türkiye genelindeki 26 bölgede (NUTS-2 seviyesi) uygulanacak anket tahmini olarak Ağustos ayında yapılacak. Ankette bireylerin risk algılarındaki değişimlerin ölçülmesi amacıyla, bireylerin salgın sürecindeki stres ve telaş seviyelerindeki değişimler ile ilgili sorulara ek olarak harcama ve tasarruf alışkanlıklarının nasıl değiştiğine dair sorular da yer alacak. Ayrıca anket içerisinde katılımcıların COVID-19 salgını ile ilgili risk ve belirsizliklere dair beklentilerine etki edecek bir koşullandırma uygulaması ile bireylerin risk algısındaki değişimlerin diğerkâmlık üzerindeki etkilerinin ölçülmesi hedeflenmekte.

Proje ekibinde araştırmacı olarak yer alacak akademisyenlerden Doç. Dr. Osman Sabri Kıratlı, genel olarak anketin hazırlanması ve katılımcıların COVID-19 sürecinin geleceğine dair koşullandırma deneyinin kurgulanması konusunda; Doç. Dr. Hamid Akın Ünver ise bilgi kirliliğinin etkileri ve kurumlara olan güvenin ölçülmesi ile ilgili anket sorularının kurgulanması konusunda projeye katkı sağlayacak.

“Salgın sonrasında bireylerin sosyal davranışlarındaki değişimler tahmin edilebilecek”

Araştırma sonuçları, Türkiye özelinde COVID-19 salgını sonrası bulunduğumuz şartlar altında bireylerin davranış kalıplarını ve tercihlerini etkileyen dinamikler hakkında önemli bilgiler verecek. Böylece salgın sürecinin negatif etkilerine karşı hangi politikaların etkili olabileceği konusunda politika yapıcılara yol gösterilecek. Çalışmanın bulguları COVID-19 salgınının toplumun dış politika ve uluslararası örgütlere dair tutumlarındaki etkisini de konu edinerek ilgili literatüre önemli katkı sağlayacak. Ankete katılanların yaşadıkları bölge ve sosyo-demografik bilgileri kullanılarak risk algısındaki değişimler ve bu değişimlerin davranışlara etkileri üzerinde coğrafi, sosyal ve demografik faktörlerin etkisi incelenebilecek.