Eğitim düzeyinin bireylerin evlenme davranışlarında nasıl bir rolü var?

Evlilik ve/veya çocuk sahibi olmak gibi yaşamsal kararların eğitim düzeyi ve sosyo-ekonomik profil ile yakından ilişkili olduğu bir gerçek. Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. öğretim üyesi Taylan Acar Türkiye'de kadınlar ve erkekler ve çiftlerin ortak eğitim durumlarının evlenme davranışlarına olan etkisini araştırdı. Araştırma verilerini yorumlayan Acar, ‘’Üniversite mezunu bir kadının artık kendisine “Çalışma’’, ‘’Arkadaşlarınla görüşme” “Benden habersiz dışarı çıkma” “Bana 3 çocuk doğur” diyecek bir erkekle evlenmesi zor’’ diyor.

Son yıllardaki değişimlerden yola çıkan Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. öğretim üyesi Taylan Acar, üniversite mezunu kadınların, eğitim düzeyi daha düşük olan hemcinslerine göre daha ileri yaşta evlendiklerine dikkat çekti. Araştırmada sadece kadınların evlenme davranışlarına odaklandığını belirten Taylan Acar, insanların çoğunlukla kendisi gibi bireylerle evlendiğini, eğitim düzeyinin evlilik kararında önemli bir rol oynadığını ifade etti. Acar, daha eğitimsiz kadınların eğitimli olan erkeklerle evlenme şansları daha yüksek olabilirken; lise mezunu bir erkeğin bir üniversite mezunu kadınla evlenme olasılığının özellikle Türkiye’de çok daha düşük olduğuna işaret etti.

Dr. Öğretim Üyesi Taylan Acar’ın ilgi alanları arasında toplumsal tabakalaşma, eşitsizlik, eğitim  sosyolojisi, göç sosyolojisi, demografi, çalışma ve iş sosyolojisi yer alıyor. Lisans ve yüksek eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamlayan Acar, doktorasını ise University of Wisconsin-Madison’da (2016) tamamladı. Taylan Acar ile eğitimin evlilik davranışları üzerinde oynadığı rolü ve araştırmasını konuştuk.

Öncelikle araştırmanız ne zaman gerçekleşti, araştırma yönteminiz, katılan kişi sayısı ve bu kişilerle hangi yollarla  görüşme yapıldığı gibi detaylar hakkında bilgi alabilir miyiz?

Taylan Acar- Aslında araştırma erkeklerin evlenme davranışlarından ziyade kadınların evlenme davranışlarına odaklanıyor. Ancak elbette erkeklerin özellikleri de önemli. Nüfusbiliminde ve eğitim sosyolojisinde çok sorulan “Kim kiminle evleniyor?” sorusuna yanıt arıyorum bu çalışmada. Bu soruya daha önce Türkiye’de kısmen yanıt aranmış ama Türkiye’de üniversiteye gidenlerin sayısı son 10 yılda ikiye katlandı. Bunun da evlilik ve çocuk sahibi olma davranışlarını değiştirmesini bekleyebiliriz. Bu geçişin nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışıyorum.

Ancak ne yazık ki pandemi yüzünden araştırmam sekteye uğradı. Şubat-Mart aylarında sahaya çıkmayı planlıyorduk. Ancak bunu yapamadık. Şu anda araştırmamız sahada sürüyor. Bu arada da 2008 ve 2013’te yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’nın verilerini kullanarak çalışmaya devam ediyorum. Benim çalışmam da Türkiye’de temsil kabiliyeti olan bir anket çalışması yapıyor ve rastgele örneklem metoduyla seçilmiş 1500 civarı kadınla yüz yüze konuşarak yukarıdaki sorulara yanıt arıyor.

Araştırmaya katılan kadınların sosyo ekonomik profili ve yaşları hakkında bilgi alabilir miyiz?

15 ila 49 yaşları arasındaki, yani evlenme ve doğurganlık çağında kabul ettiğimiz kadınlarla görüşüyoruz. Sosyoekonomik profil olarak bir şey söylememiz mümkün değil. Çünkü rastgele bir örneklem seçiyoruz. Tek kriterimiz kadın ve yukarıda verdiğim yaş aralığında olmaları.

Evlilik  bireyin yaşamında aldığı önemli kararlardan biri, eğitimin  bu karar  üzerindeki etkilerini sosyolojik bağlamıyla biraz açabilir  miyiz?

Kısaca söylemek gerekirse, eğitim insanların evlenme kararlarına etki eden toplumsal kurumlardan bir tanesi. İnsanlar birçok saikle evlenme kararlarını alabiliyorlar. Ancak en önemlisi de insanlar kendileri gibi insanlarla evleniyorlar. Eğitim de burada önemli bir rol oynuyor. Yani okumuşlar okumuşlarla, belli okulları bitirmemiş kimseler de yine aynı eğitim seviyesinden insanlarla evleniyorlar. Eminim bunu belli okullara göre bile tespit etmek mümkün olacaktır. Yani evlenmiş Boğaziçi mezunlarının önemli bir kısmının başka Boğaziçi mezunlarıyla evlendiğini iddia edebilirim. Bunun için elimde bir done yok ancak 50 yıllık literatür bize bunu işaret ediyor.

Bu temel mesele. Buna iki önemli şerh düşmemiz gerekiyor. Birincisi evlilikten kastımız Türkiye bağlamında bir kadın ve bir erkeğin evlendiği birliktelikler. Yani heteronormatif olanın dışında kodlanan herhangi bir birleşme medeni kanuna göre mümkün değil ve resmen mümkün olmadığı için de benim çalışma evrenimin dışında kalıyorlar.

İkincisi toplumsal cinsiyet. Yukarıda söylediğimi kadınlara ve erkeklere benzer şekilde genellemek mümkün değil. Kadınlar tarihsel olarak daha az eğitimli oldukları için kendi sınıflarından, kendi eğitim gruplarından dışında biriyle evlendiklerinde genelde “yukarıya doğru” evleniyorlar. Yani kadınlar daha eğitimsiz oldukları için daha eğitimli olan erkeklerle evlenme şansları daha yüksek olabiliyor. Ancak erkekler için bir lise mezunu erkeğin bir üniversite mezunu kadınla evlenmesi olasılığı çok daha düşük. Bu yüksek gelirli ekonomilerde daha sık görülen bir hadise. Ancak Türkiye’de son derece seyrek. Zaten “erkekliğimiz” de buna müsait değil. Kendinden daha iyi eğitimli bir kadınla evlenmeyi içine kolay kolay sindiremeyecek bir erkeklik ideolojisi var bu ülkede.

Eğitimli kadınların evlilikten beklentileri daha yüksek

Eğitimli bireylerin evlilik kararını nispeten daha geç yaşlarda almasının temel nedenleri neler olabilir?  

Bunları üç ayrı odakla incelemek gerekir. Birincisi lojistik. Bizde okurken evlenmek çok seyrek olduğu için yüksek öğretim haliyle eğitimi 2 ila 4 yıl erteliyor. Hatta 4 yılda okul bitiren öğrenci sayısının azaldığını da göz önüne alırsak (bu da benim bir tahminim) 5 yıl erteleniyor. İkincisi ekonomik. Eğitim seviyesi arttıkça insanların evliliği iktisadi bir ferahlık, rahatlama olarak görmelerine gerek kalmıyor. Özellikle eğitimli kadınlar bir koca bulup ekonomik bağımsızlıkları onlara teslim etmekten uzak duruyor.

En önemlisi de tercihler. Bunlara kültürel demek istemiyorum çünkü ekonomik nedenlerle yakından ilgili. Eğitimli insanların evlenmek için beklentileri daha yüksek oluyor. Kendileri gibi eğitimli insanlarla evlenmek istiyorlar. Özellikle de kadınlar. Benim araştırmam da zaten buna cevap arıyor.

Daha çok kadın üniversite mezunu olduğunda evlilik tercihleri nasıl değişiyor? Biz buna sosyal bilimlerde “evlilik piyasası” diyoruz. İnsanların evlenebilecekleri ve evlenmeyi tercih edebilecekleri insanlar manzumesi var. 100 haneli bir köyde yaşıyorsanız bir kadının evlilik piyasası o köyün genç erkeklerinden oluşuyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan bir kadının evlilik piyasası ise okuldaki erkekler, staj yaptığı yerdeki erkekler, ileride çalışacağı yerdeki erkekler veya başka üniversitelerde okuyan ve o kadınla karşılaşma potansiyeli olan erkekler.

Burada önemli nokta bu kadının nereden geldiği değil nereye gittiği. Yani, küçük bir kasabadan Boğaziçi’ne okumaya gelen bir öğrencinin, kadın veya erkek, o küçük kasabadaki komşusunun bir tanıdığının çocuğuyla başgöz edilme ihtimali son derece az. İşte işin sosyolojisi de bunun nasıl değiştiğini ve o Boğaziçiliyi o kasabada başgöz etme niyeti olan toplumsallığın, yani baskının kırılması.

 ''Eğitimli kadınların toplumsal cinsiyet eşitliğine olan desteği evlenme yaşını öteleyen faktörler arasında'' diyorsunuz. Cinsiyet  eşitliğine destek vermek ile evlilik fikrine karşı olmak veya evliliği  ötelemek arasında nasıl bir nedensellik ilişkisi söz konusu? Bu bakış  açısı - nadir de olsa –erkeklerde de mevcut  mu?

Son kısım için bir şey söyleyemeyeceğim. Çünkü araştırmamda erkeklere odaklanmıyorum. Sadece kadınlara sorulan sorularla erkekler hakkında bilgi mevcut.

Cinsiyet eşitliğiyle ilgili sorunuz ise yukarıdaki cevabımla bağlantılı. Bahsettiğim sadece bir diploma eşleştirme meselesi değil. Eğitimli kadınların erkeklerden farklı beklentileri oluyor. Yine Boğaziçi Üniversitesi örneği vereyim, çünkü bu meselenin hepimiz için, mezunlarımız ve öğrencilerimiz için çok geçerli olduğunu düşünüyorum.

Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olmuş bir kadının artık kendisine “çalışma” “arkadaşlarınla görüşme” “benden habersiz dışarı çıkma” “bana 3 çocuk doğur” “annemlerin apartmanında oturalım” diyecek bir erkekle evlenmesi zor. Dövmek, fiziksel şiddet şöyle dursun. Bu olmuyor demiyorum, tabii ki oluyor. Ama yine de eğitimli kadının beklentileri de değişiyor.

Erkeğin eğitimli olmasından bağımsız olarak, eğitimli kadın kendisine ve tercihlerine saygı gösterecek bir eş arıyor. Buna göre eş tercihi yapıyor. Böyle birini bulamasa da daha az eğitimli kız kardeşlerine nazaran evliliğini ertelemeyi veya hiç evlenmemeyi seçebiliyor. Kısacası “cinsiyet ideolojisi” önemli. Bu illaki kadın erkek eşitliği şeklinde anlaşılmak zorunda değil. Yalnızca eğitimli kadınlar evlilik içinde saygı bekliyorlar ve buna cevap verecek erkeklerle evlenmek istiyorlar.

Cinsiyet ideolojisi eğitimle ilişkili ama analitik olarak bağımsız. Ben demiyorum ki üniversite mezunu erkek karısının karar ve tercihlerine sonuna kadar saygılı. Bilindiği üzere ev içi işlerin bölüşümünde olsun, çocuk bakımında olsun, kadının özgürlüğü meselesi olsun, üniversite mezunu erkekler de ortalamadan çok farklı değiller.

Ancak yine de üniversite mezunu kadınlar böyle bir eş aramaya yatkın olduklarını iddia ediyorum. Yani eşini çalıştırmamayı düşünen bir Boğaziçi mezunu erkeğin de Boğaziçi mezunu bir kadınla evlenme şansı pek yüksek değil.

Eğitimli kadın saygı bekliyor

Ülkemizde gündemde olan İstanbul Sözleşmesi  bağlamında araştırma çıktılarınızı nasıl okumak mümkün?

Çok yakından ilgili iki mesele bu. İstanbul Sözleşmesi meselesinin bir feminist talebin ötesinde geniş bir kadın grubu tarafından önemsenmesi bahsettiğim dönüşümün göstergesi. Buna muhafazakar ve eğitimli kadın çevrelerinden de destek çıkması önemli. Muhafazakar, dindar olması önemli değil, eğitimli kadın ev içinde saygı istiyor. Tercihlerine karışılmamasını istiyor diye düşünüyorum.

Evlilik kavramı eğitimli ve eğitimsiz bireyler açısından nasıl  anlamlar taşıyor; araştırmanızda böyle bir boyut söz konusu mu?  

Kesinlikle. Bu benim iddiam. Henüz gösterebilmiş değilim ama iddiam şu ki, bu kadar çok üniversite mezunu kadın varsa artık evlilik baba evinden bir çıkış ehliyeti değil, bir tercih haline geliyor. Ayrıca okumayıp evde oturan kadınların mahallede eşrafın oğullarıyla evlenmek yerine gittikleri üniversitelerde başka dünyalardan gelmiş eş adaylarıyla tanışmalarının önü açılıyor.

Tabii eğitimin eş seçiminde önemli hale gelmesi sınıflar arası evlenme olasılıklarını düşürdüğü müddetçe bu sınıflar arasındaki toplumsal uzaklığı artırdığı da bir gerçek. Eğitimliler birbirleriyle, eğitimsizler birbirleriyle evlenmeye başladığında zenginlik, beşeri ve kültürel sermaye de bir grubun elinde toplanıyor. Eğitimsiz çiftlerin çocuklarının da eğitimsiz olma ihtimalinin de yüksek olacağını düşünürsek, bunun nesiller boyu yeniden üretildiğini söyleyebiliriz.

Evlenme yaşı yükselse de evlilik Türkiye’de hala çok güçlü bir kurum

Üniversite mezunlarının evlilik yaşı ile daha az eğitimli  bireylerin evlilik yaşları arasında ne gibi bir fark var?
2013 verisine göre arada 4 yıldan fazla bir yaş farkı var ilk evlenme yaşları arasında. Ben henüz kendi çalışmamı tamamlamadım ama 2018 Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre bu fark 6 yıla çıkmış durumda. Özetle ilk evlilik yaşı lise veya üzeri eğitim almış kadınlar için 25, ortaokulu tamamlamış kadınlar için 20, hiç eğitim almamış ya da ilkokulu bitirmemiş kadınlar için 19 olarak saptanmıştır.

Şunu da unutmamak lazım. Evlenme yaşı yükselse de evlilik yine de çok kuvvetli bir kurum. Yani evlenmeyenlerin sayısı artsa da büyük bir çoğunluk yine de evleniyor. Son iki yılda evlenme oranları çok düştü ama bunun temel nedeni ekonomik kriz.

Burada da kadın erkek farkına değinmek lazım. Kadınlar arasında eğitim seviyesi arttıkça hiç evlenmeyenlerin oranı düşüyor ama erkekler arasında bu düşüş çok fazla değil.

Hali hazırda üniversite eğitimi almakta olan bireylerin yaşam  projeksiyonları ve evlilik konusuna bakış açıları hakkında elinizde  veri mevcut mu?

Birtakım fikirlerim var elbette. Ancak bunun için genç yetişkin kadınlarla ve erkeklerle evlilik meselesini nasıl anladıklarıyla ilgili daha derinlemesine bir çalışma yapmak gerektiğini düşünüyorum. Ancak elimde sarih bir bilgi yok bununla ilgili.

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Yeri gelmişken şunu da söylemek isterim. Benim çizdiğim resmi destekleyen birçok çalışma, kaynak ve veri var. Kendi yaptığım çalışma var. Ancak bir yandan da “küçük sunumlar” başlığı altında toplayabileceğimiz bir fenomen var. Ya da “Gelin Evi” programı. Hala yayında mı bilmiyorum ama bu meseleleri çalışan biri olarak ilk gördüğümde oldukça ilgimi çekmişti.

Kadınların sadece “kocalarının karıları” olarak temsil edildiği dünyalar bunlar, yani sadece bir erkeğin eşi olmalarıyla, nasıl çeyiz düzdükleriyle ve düğün günlerini nasıl hazırladıklarıyla var ediliyor kadınlar. Ayrıca bu dünyalarda harcanan paraya bakarsanız, yani düğünlere, kınalara, çeyizlere, dudak uçuklatacak seviyede. Bu konuları bir iletişimci veya medya uzmanıyla beraber yeniden düşünmek gerekiyor sanırım. Çünkü reality tv kurmaca olsa da sosyal medya sanıldığı kadar kurmaca değil. Ben iddialarımın arkasındayım ama bunları da düşünmek lazım. Evlilik her şeye rağmen çok çok sağlam bir kurum olma özelliğini koruyor Türkiye’de.