“Engellilik insan hakları çerçevesinde tartışılmalı”

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu ve Research Worldwide İstanbul ortaklığıyla ve Lund Üniversitesi Raoul Wallenberg Enstitüsü desteğiyle düzenlenen Engellilik Çalışmaları Lisansüstü Tez Ödül Töreni, 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirildi. Bu yıl 2. defa düzenlenen Engellilik Çalışmaları Lisansüstü Tez Ödülü, engellilik alanında insan hakları yaklaşımını temel alan sosyal bilimler araştırmalarının yapılmasını özendirmek amacını taşıyor. 2019 Engellilik Çalışmaları Lisansüstü Tez Ödülü’nü Türkiye’de rehabilitasyon politikaları üzerine çalışan Anıl Gencelli, AB ülkeleri ve Türkiye’yi engellilere yönelik bakım politikaları açısından karşılaştıran Ekin Dolu ve okul psikolojik danışmanlarının kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrencilere yönelik mikro saldırılarını inceleyen Osman Yılmaz paylaştı.

Engellilik çalışmalarının sosyal bilimlerin ana akımında yer bulması ve insan hakları çerçevesinde tartışılması amacıyla geçtiğimiz yıl ilk defa düzenlenen Engellilik Çalışmaları Lisansüstü Tez Ödülü, bu yıl yalnızca yüksek lisans düzeyinde verildi. Türkiye’de engellilik alanında tamamlanan lisansüstü tez çalışmalarına verilen ödülün bilim kurulu ise şu isimlerden oluşuyor: Doç. Dr. Dikmen Bezmez (Koç Üniversitesi, Sosyoloji), Doç. Dr. Hande Sart (Boğaziçi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri), Dr. Öğr. Üyesi İdil Işıl Gül (İstanbul Bilgi Üniversitesi, Hukuk), Doç. Dr. Müjde Atabey (Ankara Medipol Üniversitesi, Psikoloji), Prof. Dr. Resa Aydın (İstanbul Üniversitesi, Tıp) ve Doç. Dr. Volkan Yılmaz (Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Politika).

Ödül töreninin açılış konuşmasını gerçekleştiren Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu Merkez Müdürü Doç. Dr. Volkan Yılmaz, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1948 yılında kabul edildiği gün olan 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde bir arada bulunmanın önemine dikkat çekti. Türkiye tarafından da imzalanan BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin insan hakları çerçevesinin tanımını genişletmesiyle önemli olsa da aynı anlayış değişikliğini henüz beraberinde getirmediğini vurgulayan Yılmaz, üniversitelerde üretilen bilginin engelliliği kavrayışla ilgili anlayış değişikliğini sağlamada kritik bir rolde olduğunu ekledi: “Bugün halen hem ülkemizde hem de diğer birçok ülkede engelliliği anomaliye indirgeyen ve kişilerin farklılıklarını işaretleyerek bu kişilere yönelik farklı muamelelerin zeminini oluşturan sağlamcı bir bakış açısı hâkim. Türkiye’deki sosyal bilimler alan yazınında da halen engelli kişiler, özel ihtiyaçları olan ve bunları kendileri belirleyemeyen, başkalarının belirlediği özel ihtiyaçları üzerinden kendilerine destek sunulması gereken kişiler olarak anlaşılıyor. Oysa insan hakları yaklaşımı kişileri değil, kişilerin hak ve özgürlüklerini korumaya çalışır.”

Doç. Dr. Volkan Yılmaz’ın açılış konuşmasından sonra Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ünal Zenginobuz ödül almaya hak kazanan kişilere sertifikalarını verdi ve Engellilik Çalışmaları Lisansüstü Tez Ödülü’nün bu yılki kazananları yaptıkları sunumlarla tez çalışmalarını katılımcılarla paylaştılar.

Türkiye’deki rehabilitasyon politikalarının sınırları

“Engelli Hakları Aktivistlerinin Perspektifinden Türkiye’deki Rehabilitasyon Politikalarının Analizi” başlıklı yüksek lisans teziyle ödül almaya hak kazanan isimlerden biri olan Anıl Gencelli, kendisini rehabilitasyon politikaları üzerine çalışmaya götüren süreci dinleyicilerle paylaştı. Rehabilitasyon ihtiyacı olan bireylerin standart seans süreleri gibi kısıtlamalarla karşılaşması, tekerlekli sandalye gibi yardımcı teknolojilerin sağlanmasındaki mali kısıtlamalar ve rehabilitasyon uygulamalarındaki insan gücü eksikliği gibi problemlerin Türkiye’nin rehabilitasyon politikasındaki sorunlar arasında olduğunu belirten Gencelli, “Bu sorunlarla karşılaşan engelli bireyler ve aileleri rehabilitasyon ihtiyaçlarını karşılamak için hayırseverlerden yardım bekleme, evde uzman gözetimi olmadan rehabilitasyon uygulamaya çalışma ya da gereken ilave giderleri karşılama amacıyla ek gelir sağlamaya çalışma gibi yöntemler deniyorlar,” ifadeleriyle gözlemlerini aktardı.

“Türkiye’de hâlâ aile merkezli bakım politikaları hâkim”

Engellilik Çalışmaları Lisansüstü Tez Ödülü’nün bu yılki diğer kazananlarından Ekin Dolu ise “Avrupa Birliği Ülkelerinde ve Türkiye’de Engellilere Yönelik Bakım Politikaları ve Uygulamaları” başlıklı yüksek lisans tezinin sahibi. Tezini AB ülkelerindeki ve Türkiye’deki bakım politikalarını inceleyerek Türkiye’nin bakım politikalarındaki sorunlara yönelik iyileştirici öneriler getirme amacıyla yazdığını paylaşan Dolu, tezinde 7 ülkenin bakım politika ve uygulamalarını karşılaştırıyor.

Türkiye’nin İskandinav ülkelerinde görülen evrenselci modelden farklı olarak Akdeniz  ülkelerine benzer şekilde aile merkezli bakım politikaları uyguladığını belirten Dolu, aile merkezli modelin, sorumluluğu sadece aile bireyine yükleyerek profesyonel bakım uygulamalarını geliştirmekten geri durduğunu belirtti. Dolu “Son yıllarda Türkiye’deki bakım politikalarında değişiklikler yapılsa da hâlâ aile merkezli yaklaşım hâkim. Örneğin bu yaklaşımın uygulamalarından biri olan evde bakım aylığı, kişiler arasında akrabalık bağı ya da vasi ilişkisi olması şartını taşıyor,” ifadeleriyle Türkiye’deki bakım politikalarının mevcut durumunu ortaya koydu. Ekin Dolu, aile merkezli yaklaşım yerine profesyonel bakım politikalarına ihtiyaç olduğunu ekleyerek sunumunu tamamladı.

Göz Ardı Edilen Bir Ayrımcılık Türü: Mikrosaldırılar

“Kaynaştırma Yoluyla Eğitim Alan Öğrencilere Yönelik Engellilik Temelinde Yapılan Mikrosaldırılar: Okul Psikolojik Danışmanı Bakış Açısı” başlıklı teziyle bu yılki ödülün bir diğer kazananı olan Osman Yılmaz, tezinde dolaylı ve üstü kapalı ayrımcılıklar olarak nitelendirilebilecek mikrosaldırılar konusunu ele alıyor. Üzerinde çok az çalışılmış ve gözden kaçan bir konu olan mikrosaldırıları okul danışmanları boyutunda ele aldığını belirten Yılmaz, okul danışmanlarının yaptığı mikrosaldırıların belli başlı özelliklerini şu ifadelerle paylaştı: “Danışmanlar kaynaştırma yoluyla eğitim alan öğrencileri hassas, sempatik olarak tanımlıyorlar. Danışmanların bu öğrencilerin akademik ve sosyal becerilerine yönelik düşük beklentiler içinde olmaları ya da öğrenciler arasında normal ve kaynaştırma öğrencisi gibi ayrımlar yaparak ötekileştirici bir dil kullanmaları da yaptıkları mikrosaldırılar arasında sayılabilir.”

İdareci ve öğretmen boyutunda da benzer mikrosaldırılar gözlemlendiğini ve çalışmasını ileride bu boyutları da ele alarak genişletmek istediğini ifade eden Osman Yılmaz, özellikle rehber öğretmen ve psikolojik danışmanların engellilik konusuna yaklaşımının bu öğrencilerin hak savunuculuğunu kapsayacak şekilde olması gerektiğinin altını çizdi.