Yakın ilişkilerin de bilimi var

2018 yılında bir Temmuz günü Boğaz manzarasına karşı oturup “Hayatımızın ilk yıllarında yaşadıklarımız tüm gelecek yaşantımızı belirler mi? İnsan sadece tek bir kişiye mi aşık olur? İnsanlar neden aldatır?” gibi konular üzerine düşünen ve yakın ilişkileri bilimsel mercek altına almaya karar veren bir grup Boğaziçili öğrenci, Dr. Gizem Sürenkök liderliğinde "Yakın İlişkiler" adlı bir web sitesi kurdu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde iki yıldır yaz döneminde “Psychology of Close Relationships” dersini veren ve gelecek yaz döneminde de bu dersi açmayı planlayan Dr. Gizem Sürenkök ile uzun süredir hayalini kurduğu ve yaklaşık bir yıl önce hayata geçirilen “Yakın İlişkiler” projesini konuştuk.

Dr. Gizem Sürenkök, “Günümüzde ilişkilerle ilgili pek çok soru soruluyor, pek çok konu merak ediliyor. Öte yandan ciddi bir bilgi kirliliği de var. Aldatma, ayrılık gibi konularda çoğu zaman aynı duyguları hissediyoruz, beklentilerimiz cinsiyet fark etmeksizin birbirine benziyor. Konuya bilimsel temelde yaklaşmak ilişkilerimiz konusunda fikir yürütmede, ilişkilerimizi iyileştirmede bizlere yardımcı olabilir” diyor.

Öncelikle yakın ilişkiler kavramını tanımlayabilir miyiz?

Yakın ilişkiler, kişiler arasında duygusal ve/ya fiziksel yakınlık içeren her türlü ilişkiyi içerebilir. Bir ebeveynle çocuğu arasındaki ilişkiyi de romantik partnerler arasındaki ilişkiyi de cinsellik içeren bir ilişkiyi de iki arkadaş arasındaki ilişkiyi de bu kavramın içerisinde inceleyebiliriz. Bu doğrultudan baktığımızda da doğduğumuz andan itibaren kurduğumuz bu ilişkiler içerisindeki bütün süreçleri, kurulumundan bitişine kadar, problemlerden iyi yönetmeyi becerebilmeye kadar, kapsar. Bunlar birlikte yalnızlık, sosyal dışlanma, reddedilme gibi genel ilişkilere dair konuları da içerir çünkü bu tip durumlar da aslında yakın ilişkilerin yokluğu ya da eksikliği ile ortaya çıkan durumlardır.

Bu alanla bilimsel açıdan ilgilenmeye nasıl başladınız?

Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ile Psikoloji bölümlerinden mezun oldum. “Yakın İlişkiler”in ders olarak varlığını 2009 yılında New York Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü’nde yüksek lisansımı yaparken öğrenmiştim. Tamamen tesadüf eseri olarak aldığım bu ders beni çok etkiledi. Hatta dersi almamdan itibaren sadece yakın ilişkiler hakkında konuşmak ve yazmak istedim. Sonrasında romantik partnerler hakkındaki örtük düşüncüler ve bağlanma stillerimiz konulu yüksek lisans tezimi bitirip Cornell Üniversitesi’ne doktora derecesi için kabul aldım. Oradaki Gelişim Psikolojisi alanında uzmanlaştığım doktora dönemim boyunca yetişkinlerde bağlanma kuramı üzerinde alanın duayen hocalarından Cindy Hazan ile beraber çalıştım. Araştırmalarımda sosyal dışlanmada arkadaşlıkların önemi ile romantik partnerler arasındaki psikolojik ve fizyolojik bağ üzerine yoğunlaştım.

Yakın ilişkiler üzerine bir web sitesi hazırladınız, bu nasıl gündeme geldi?

Türkiye’de yakın ilişkilere dair bilgi edinmek için başvurulan kaynaklar maalesef popüler dergiler veya düşüncelerin rastgele paylaşıldığı online platformlar oluyor. Aslında bu alanda dünyada yapılmış çok iyi araştırmalar var ve sonuçlar ilgi çekici. Doktorayı tamamlamak üzereyken kendime "Yakın ilişkiler konusundaki araştırma sonuçlarını insanların anlayabileceği şekilde anlatabilir miyim?" diye soruyordum. Sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde ders verme şansım oldu ki bu benim lisans döneminden beri hayalimdi. 2018’de yaz okulunda açtığım dersi alan öğrencilerle genel olarak ilişkiler ve hayat hakkında sohbet ettiğimiz bir esnada kafamdaki bu planı anlattım ve onlar da bu projenin bir parçası olmayı çok istediler.  Toplamda altı öğrenciyle içerik üretmeye başlayıp, “Yakın İlişkiler” web sitemizi ve sosyal medya hesaplarımızı geçtiğimiz yıl 23 Eylül’de açtık. Duygusal olarak çok yatırım yapsak da kimse kısa sürede bu kadar ilerleyeceğimizi düşünmemişti.

“Yakın İlişkiler”de 500-600 kelimelik birkaç dakikada okunabilecek akıcı bir dille yazılmış yazılar paylaşıyoruz. Ben hoca olarak derste bir konu anlatırken Türkçesini bulamadığım için direkt çeviremediğim pek çok kavramla karşılaşmıştım. Aslında web sitemizdeki yazılarla yakın ilişkiler üzerine bir Türkçe literatür oluşturmuş oluyoruz. Bunu akademik anlamda da faydalı buluyorum.

 “Yakın İlişkiler” tamamen bir gönüllülük projesi. Herhangi bir ekonomik desteğimiz olmadığı için gerektiği yerlerde finansörlüğünü de kendim yapıyorum. Her yazı öğrencilerin elinden çıkıyor, bense editörlük kısmıyla ilgileniyorum. Bunu para kazanmak için yapmıyoruz, insanların hayatlarına dokunabilecek bilgileri paylaşmaya çalışıyoruz.

İlişkilerin bilimsel yollarla incelenmesi ne anlama geliyor? Yakın ilişkiler gerçekten bilimsel bir bakış açısıyla iyileştirilebilir mi?

Hepimiz ilişkilerimizin biricik olduğuna inanıyoruz ki zaten öyledir. Herkesin ilk aşkının özel bir hikayesi vardır. Ancak başka açıdan baktığımızda çoğumuzun bu ilişkileri yaşamada ortaklıklarının olduğunu görüyoruz. Örneğin, ilk âşık olduğumuz tutulma döneminin kendine özgü semptomları var. Keza ayrılık da bir süreçtir, herkes uzun süreli ilişkiler sonucunda o süreçlerden geçer. Yani bilimsel bir bakış açısı şu soruları kastediyor: Bu ortaklıkları nasıl yaşıyoruz? İlişkilerimizi bu ortaklıklara bakarak nasıl iyi hale getirebiliriz ve nasıl daha iyi anlayabiliriz?

Bir örnekle daha iyi açıklayayım. Ben bütün seminerlerimde Amerikalı bir araştırmacının yaptığı bir çalışmadan bahsediyorum. Bu araştırmacı çiftlerin nasıl kavga ettiğine bakarak boşanıp boşanmayacaklarını %90 oranında tahmin edebilmiş. Yaptığı çalışmalarla, belirlediği 4 davranışı (genelleme yaparak eleştirmek, savunmaya geçmek, küçümsemek ve duvar örmek) tutarlı bir şekilde gösteren çiftlerin boşanma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmış. Bu davranışları bilmek bile ilişkilerimiz konusunda fikir yürütmede, ilişkilerimizi iyileştirmede bizlere yardım olabilir. Ya da ilişkiye zarar veren davranışları telafi etmemiz daha hızlı olabilir, partnerimizi de bu konuda uyarmamız kolaylaşabilir. 

“Aslında kadın-erkek arasındaki farklılıklar abartıldığı kadar büyük değil”

Yakın ilişki deyince de akla ilk romantik ilişkiler geliyor ancak biz yakın ilişkileri dört başlıkta inceliyoruz: Ebeveyn-çocuk ilişkileri, cinsellik, romantik ilişkiler ve arkadaşlık ilişkileri. Yine biliyoruz ki ebeveyn-çocuk ilişkisinde çocuklar aynı davranışları bekliyorlar, aynı ihtiyaçlara sahipler. Mesele bu ihtiyaçların farkında olmak ve ona göre kendimizi yönlendirip bizlere psikolojik ve fizyolojik olarak iyi gelen ilişkiler yaşamak. Bilimsel bakış açısıyla kastettiğim bu.

Ben bu bakış açısını önemli buluyorum çünkü günümüzde ilişkilerle ilgili pek çok soru soruluyor, pek çok konu merak ediliyor. Öte yandan ciddi bir bilgi kirliliği var. Mesela kadınlar böyledir, erkekler şöyledir deniyor. Halbuki aldatma, ayrılık gibi konularda aynı duyguları hissediyoruz veya aynı beklentilere sahibiz. Abartıldığı kadar büyük değil bu farklılıklar.

Yakın ilişkiler konusunda her türlü bulgu önümüze seriliyor. Bizler sitede paylaştığımız bilgileri en az iki veya üç akademik çalışmadaki bulgulardan yola çıkarak hazırlıyoruz. Değerlendirilecek kaynaklar için gerekli taramaları ben yapıyorum. Kullandığımız akademik yayınları özenle ve dikkatle seçiyorum.

Logonuzun da bir hikayesi var...

Evet, logomuzda titi maymunları var. Bu maymunlar partnerleriyle kuyruklarını birbirine dolayarak oturan ve partnerlerini kaybettiklerinde ciddi stres yaşayan hayvanlar. Biz logomuzda insanlar arasında kurulan bağların ne kadar kuvvetli olduğunu vurguluyoruz. Logoyu ben düşündüm ama ekipten bir öğrencim son halini verdi. Yazılara uygun görselleri de bizi etkileyen sanat eserlerinden seçiyoruz. Sitemizi görsel anlamda da çekici kılmak bizi mutlu ediyor.

Web sitesi hayata geçtikten sonra proje nasıl ilerledi? Nasıl tepkiler aldınız?

Tepkiler oldukça olumlu oldu. Hatta siteyi görüp bizimle seminer vermemiz için iletişime geçen çok kişi oldu. Aralık’tan sonra “Yakın İlişkiler'in” etkinlik tarafı başladı. Ben de yaz okulunda anlattığım dersi olabildiğince kısa ve öz şekilde, insanlara bir şeyler öğretebilecek ve faydalı olabilecek bir eğitime çevirmeye çalıştım. Sabancı, Koç, İstanbul Üniversitesi’nde ve çeşitli bağımsız kurumlarda "Yakın İlișkiler 101" tadında etkinlikler yaptık. Üç ayda toplam 10 etkinlik yapmış olduk.

Ocak gibi etkinliklerimize gelen ekip arkadaşlarıyla işi biraz daha profesyonelleştirdik. Bu yaz da 80 kişi dersimi aldı. Onlar arasından da epey katılmak isteyen oldu.  Bir kişi Koç Üniversitesi’nden, iki kişi Medipol Üniversitesi’nden, 14 kişi Boğaziçi’nden, ben ve kardeşimle birlikte ekibimiz toplamda 19 kişiye yükseldi.

Türkiye gibi yüksek genç nüfus oranına sahip bir toplumda ilişki kurma ve ilişkileri ele alış biçimlerine bakıldığında Amerikan toplumu ile ne gibi kültürel farklılıklar var?

Maalesef Türkiye’deki ilişki bilimi literatürü Amerika bazlı literatürle kıyaslandığında yetersiz kalıyor. Türkiye’de güzel çalışmalar, aktif olarak yakın ilişkiler konusunda çalışan araştırmacılar mevcut, fakat ilişkilenme biçimi farklıklarını yakın zamanda daha iyi anlayabileceğimize inanıyorum.

Kültürel normlar ise bazı olguları abartılı hale getirebiliyor. Yine de ebeveyn-çocuk ilişkisi gibi belli ilişkilenme biçimlerinde Amerika ile farklıkların abartıldığı kadar olmadığı kanaatindeyim. Örneğin, bizim toplumuzda annelerin aile içerisindeki olaylara direkt müdahil olma arzusu gözlemlenebiliyor. Bu toplumun da annelere dair beklentisiyle alakalı elbette. Öte yandan Amerika’ya baktığımızda benzer bir durumla karşılaşıyoruz. Yapılan araştırmalar orda da annelerin yetememe duygusundan kaynaklı olarak aile içerisinde yüksek kaygı yaşadıklarını gösteriyor.

Yine Amerika’da da kadına şiddetin yaşandığını biliyoruz. Temel fark şu ki orada bilimsel araştırmalar özenli yapılıyor. Türkiye’de bu konuları daha çok konuşmamız lazım. Ayrıca yalnız yurtdışında yapılan araştırmaların sonuçları bazen bizim ülkemiz için geçerli olmayabiliyor. Örneğin, kıskançlık normal bir duygu. Hayvanlarda da gözlemleniyor ama evrilerek partner kıskançlığına dönüşmüş. Türkiye’de kıskançlığı kontrolcü davranışa dönüştürme durumu daha fazla. Kıskançlık ve imrenme duygularını gösterme şekli toplumdan topluma farklılık gösterebiliyor.

Kişisel alanın kullanımı bir diğer örnek. Mesela Türkiye’de sırada beklediğinizde insanlar yanınızda beklemeye başlayabiliyorlar. Kişisel alanımız kısıtlanabiliyor. Kişisel alanın kısıtlı olduğu toplumlarda yakınlık gösterme durumlarını da anlamak zorlaşabiliyor. Yakınlık göstermek kafa karışıklığına yol açıyor. Bunlar gibi kültürel farklılıklar önemli ama bunlara odaklanmaktan ziyade önce geneli anlayıp kültürel farkları evrensel sonuçlar üzerinden konuşmak, böylece farklılıkları tetikleyen koşulları gözler önüne sermek gerekiyor diye düşünüyorum.

Farklı tercihlere saygı duymayı öğrenmeliyiz

Ele aldığınız konulardan biri de gönüllü çocuksuzluk, toplumumuzda neredeyse hiç konuşulmayan konulardan biri…

Evet, konu başlıklarının çeşitliliği açısından kendimi şanslı hissediyorum çünkü yazı önerileri çoğunlukla ekip arkadaşlarımdan geliyor. Gönüllü çocuksuz kadınlar konusunu da anneliğin kutsallaştırılması üzerine bir araştırma yaparken keşfetmiştim ve pek tartışılmayan bir konu olduğu için ele almak istemiştim.

Toplumda belli tercihleri olan bireyler var ve bu tercihlerin açıkça söylenmesini, bu kararları alırken altında nelerin yattığının dile getirilmesini değerli buluyorum. Herkes anne olmak zorunda değil ve bu bilinçli verilmiş bir karar. Pek dile getirilmeyen diğer bir konu ise istemsiz bekarlık. Amerika ve Kanada’da bu yüzden geçenlerde silahlı saldırılar düzenlendi. İstemsiz bekarlar kadınlara düşman insanlar çünkü kendileri birileriyle beraberlik yaşamak istemelerine rağmen kadınların tercihleri sebebiyle bakir olmak zorunda kaldıklarını söylüyorlar. İstemsiz bekarlar ülkemizde de fazlalar ve bence Türkiye bağlamında da getirdiği sonuçları bilimsel olarak ele almalıyız.

Toplumda birbirimizin tercihlerine saygı duymayı öğrenmemiz gerekiyor. Bizler ekip olarak sevgi ve rızaya dayalı olduğu sürece her türlü ilişkiyi yakın ilişkilere dahil ediyoruz. Ben derslerimde de dikkatli olmaya çalışıyorum, çünkü farklı düşüncelere, tercihlere ve yönelimlere sahip insanların olduğunu biliyorum. Örneğin, bir ders boyunca oturup cinsellik anlatıyorum ancak dersin başında konuşmama şöyle başlıyorum: “Bu bir tercih ve herkes cinsellik yaşamak durumunda değil. Ya da ne zaman cinselliği yaşayacağınız kararı da sizlere ait. Bu kararları belirleyen pek çok sosyal faktör olabilir. Ancak ben bu derste cinselliğin ilişkiye kattıklarını veya ilişkiden götürdüklerini anlatmak durumundayım.”

Dijital ilişkiler asla yüz yüze ilişkilerin yerini alamaz

Üniversite gençlerinin ilişkileriyle ilgili gözlemleriniz neler?

Üniversite öğrencileri ve mezunları arasında faydacı dostluk gibi kavramlar da ön plana çıkmaya başladı. İlişkilerin fazla dijitalleşmesi de söz konusu. Ben insanların fiziksel ortamda tanışıp bir araya gelmelerinin daha etkili olduğunu düşünüyorum. Online dating uygulamalarında tanışan insanlara da bir an önce fiziksel ortamda bir araya gelmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü dijital ilişki yüz yüze görüşmenin yerini alabilecek bir şey değil. Örneğin, insanın partner seçiminde koku çok önemlidir. Keza dijital ortamda jest ve mimikler, oturma biçimlerimiz, yüz ifadelerimiz de görülmez. Bunlar ilişki kurarken çekiciliği etkileyen önemli faktörler.

Bundan sonraki planlarınızda ne var?

Cornell Üniversitesi’ndeki doktora sonrası araştırmama devam ediyorum. Üzerinde çalıştığım makaleler var. Bununla birlikte daha çok insana da ulaşmak istiyorum. Ders anlatmayı seviyorum ve ders vermeye devam etmek istiyorum. Öğrencilerimle kurduğum etkileşimden çok besleniyorum, onlardan çok şey öğreniyorum.

Dr. Gizem Sürenkök

Doktorasını 2018 yılında Cornell Üniversitesi Gelişim Psikolojisi’nden aldı. 2009 yılında New York Üniversitesi’nde Psikoloji masterı yaptı.  Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler ile birlikte Psikoloji bölümlerinden aldı. Çok sevdiği okuluna geri dönmek ve bildiklerini öğrencilerle paylaşmak üzere 2018 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde “Psychology of Close Relationships” dersini vermeye karar verdi ve dersini alan bir grup öğrencisiyle uzun zamandır hayalini kurduğu “Yakın İlişkiler” projesini hayata geçirdi. “Yakın ilişkilerin bilimi mi olurmuş “ diyenlere “Çok da güzel olur” diyerek, bildiklerini herkesle paylaşmayı planlıyor. Kendi araştırmalarında romantik ilişkilerde partnerlerin birbirlerini ne şekilde etkilediklerini, varlıklarının ne işe yaradığını, yokluklarının nelere yol açtığını inceliyor.  https://yakiniliskiler.com/

Söyleşi: Özgür Duygu Durgun - Yılmaz Yeniler / Kurumsal İletişim Ofisi